Memleket, içinde bir kalabalığın sürekli ve yüksek ses ile konuştuğu bir odaya benziyor. Hangi konu olursa olsun insanlar tahammülsüz ve artık birbirini boğazlayacak duruma gelmiş. Tam da bugünlerde içimiz yanarak izlediğimiz yangınlar, nedenleri, uçaklar, kurumlar, sorumlular üzerinde yapılan tartışmalarda olduğu gibi.
Suriyeliler, Afganlar başta olmak üzere memlekete adım atmış olan yabancılar hakkında “bilgiler” uçuşuyor, hakaretlere, komplolara varan bir tartışmadır gidiyor. Dikkat buyurun “Suriyeliler, Afganlar” dedik, “mülteciler, göçmenler” demedik, çünkü daha bu gibilerin ne olduğu konusunda bile ortak bir dil kullanamıyoruz. Kafa karışıklığı buradan başlıyor. Uluslararası hukuk ve Türkiye yasaları açısından tanımlamaların nasıl yapılması gerektiği konusunda bilgilerine başvurduğum EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ve Sosyolog Polat Alpman’ın anlattıklarından mini bir mülteci kılavuzu çıktı. Bilgiler kendilerine yorumlar bana aittir.
- Mülteci kime denir?
Kendi ülkesinde ırk, dinsel inanış, sosyal statü ya da siyasi düşüncesinden dolayı zulme uğradığını ya da uğrayacağından haklı sebepler ile korkan ve bu nedenle başka bir ülkenin toprağına geçmek zorunda kalan herkese mülteci denir.
- Mülteciler kendi ülkelerine geri gönderilebilir mi?
Kendi istekleri ile ülkelerine dönebilirler veya bir üçüncü ülkeye geçebilirler. Ancak zorlanamazlar.
- Sığınmacı kime denir?
İltica ettiği ülkede uluslararası koruma bekleyen ancak bu statüleri resmi olarak tanınmamış kişilere sığınmacı denir. Sığınmacılar da kendi ülkelerine zorla geri gönderilemezler.
- Türkiye’de bulunanlar için tanımlama nasıl yapılmış?
4.4.2013 tarihinde kabul edilen ve 11 Nisan 2013 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 6458 sayılı yasa mültecileri Batı’dan gelenler ve Doğu’dan gelenler olarak ikiye ayırmış. Yani Avrupa ülkelerinden gelenleri “mülteci” olarak kabul ediyoruz ancak örneğin Suriye, Irak, ya da İran’dan gelenleri “şartlı mülteci” olarak kabul ediyoruz. Yasanın 62 ve 63. maddeleri bu durumu açıkça yazmış. (1) Türkiye’nin BM’nin 1951 sözleşmesine 1963 yılında koyduğu ve yukarıdaki tanımlamaları içeren şerh ile zaten bu yasanın temeli de atılmış.
- Göçmen kime denir?
Göçmen maddi ve sosyal durumunu daha iyi hale getirebileceğine inandığı için kendi ülkesini terk ederek başka ülkeye yasal yollardan giden kişilere göçmen deniyor. Mesela çalışmak için Almanya’ya giden Türkiyeliler bu tanıma giriyor. Aynı amaçla (çalışmak için) kaçak yollardan göçenlere ise “düzensiz göçmen” deniliyor.
- 6458 sayılı yasada kullanılan “şartlı mülteci” ifadesi ne anlama geliyor?
Bu ifade Türkiye’nin kullandığı ve Türkiye özeli için geçerli bir ifade. Buna göre Türkiye’de bulunan Batılı yabancılar mülteci olabilir ancak Doğulular ancak sığınmacı veya BM tarafından mülteci statüsü başvuruları kabul edilmiş “şartlı sığınmacı” olabilir. Böylece aslında sığınmacı ile şartlı mülteci ifadeleri birbirine çok yakın veya aynı anlamda kullanılabiliyor.
- Bu durumda Türkiye’de bulunan Suriyeliler ve Doğu ülkelerinden gelen diğerleri sığınmacı mı, mülteci mi, şartlı mülteci mi, göçmen mi?
Mesela Suriye’den gelenler sığınmacı aslında, ama aynı zamanda şartlı mülteci.
Ercüment Akdeniz’in verdiği bilgiye göre BM’nin Türkiye’de daha önce mültecilik için başvuru merkezleri varmış ancak bunlar kapanmış. Yani Suriyelilere oyun oynamışlar. Bu durumda Suriyeliler mülteci başvurusunda bulunamadıkları için 6458 sayılı yasada geçen “şartlı mülteci” kategorisine de giremiyorlar. Yani sığınmacılar ama değiller, mülteciler ama değiller, misafirler ama değiller. Ne olduklarını sorarsanız muhtemelen yetkililer de cevap veremezler.
Son günlerde komplo teorilerinde Suriyelilerin pabucunu dama atmış Afganlar ise göçmen (gibi duruyor). Polat Alpman Afganların (çoğunlukla) ülkelerinden “daha iyi şartlarda çalışmak üzere” çıktıklarını belirtiyor.
- Peki bizde Suriyeliler ve Afganlar üzerinden anlatılan hikayeler, Suriyelilerin sadece Esad'dan kaçtığı için Türkiye’de olduğu iddiası ne kadar doğru?
Kısmen. Suriyelilerin bir kısmı kendi ülkelerinde yönetimin kendilerine eziyet edeceğini ya da öldürüleceklerini düşünerek Türkiye ya da başka ülkelere geçtiler.
Daha büyük bir kısmı ise silahlı gruplardan kaçtı. Cihatçıların yaşam tarzını benimsemedikleri için kaçtılar. Bir başka kısmı orduya alınmamak için kaçtı.
Bir kısmı ise Türkiye’de iş yapmak üzere kaçtı. Şu anda Türkiye’de yabana atılmaması gereken bir Suriyeli yatırımı var. Özellikle sınır illerinin ekonomisine büyük katkı sağlıyorlar.
Bu durumda gelen her Suriyeli sığınmacı değil, içlerinde göçmenler de var.
Bir kısmı ise doğrudan cihatçı örgütlerin mensupları ve aileleri ile Türkiye adına savaşan örgüt mensupları.
- Suriyelilerin Türkiye’ye gelmesi için kandırıldıkları ne kadar doğru?
Olayların en başında Türkiye Suriye’ye müdahale çağrısı yapabilmek için Suriyelilerin gelmesini teşvik etti. O dönemde “mülteci sayısının fazla gösterilmesi için” Türkiye’ye turist olarak giren Suriyelilerin pasaportlarına bile “mülteci” damgası vuruldu.
-Peki Suriyelilere 40 milyar dolar harcadık mı gerçekten?
Hayır. Tam tersi Suriyeliler sömürülen emekleri, Türkiye’ye getirdikleri dövizler ve yatırımlar ile Türkiye – AB anlaşmasından gelen milyar dolarları ekonomiye kazandırdılar. Yani aslında Türkiye’den almak yerine Türkiye’ye verdiler. AB son olarak iş adamlarına yanlarında çalışan Suriyelilerin sağlık sigortası ve maaşlarının yarısının ödenmesi için 6 milyar Avro gönderdi. Bu arada BM ve AB tarafında gönderilen yardımların Suriyelilere ne oranda ulaştığı konusunda kimsenin elinde bilgi yok.
- Suriyeliler vergiden muaf, birçok bürokratik işlemi yapmadan çeşitli avantajlardan faydalanıyor mu?
Hayır. Bu tamamen efsane. Suriyeliler de herhangi bir Türkiye vatandaşı gibi işyeri açacağı zaman bir muhasebeci ile anlaşıp gerekli mevzuata göre hareket etmek zorunda. Vergi de veriyorlar, Bağkur’lu da oluyorlar, sigortalı da oluyorlar.
- Üniversitelere girişlerde kolaylık var mı?
Hayır yok. İngilizce sınava giriyorlar ve kazandıkları puana göre yerleşiyorlar.
- Sağlık hizmetlerinden ücretsiz mi faydalanıyorlar?
Hayır. Acillerde herkes için aynı işlemler uygulanıyor. Suriyeliler ise geçici ikamet belgesi aldıklarında bir kereye mahsus yaklaşık 700 TL sigorta parası ödüyor. Bağkur’lular zaten sağlık ödemesi yapıyor, sigortalı çalışan Suriyeliler de sigortadan faydalanabiliyor. Bir zamanlar ÖSO adı verilen örgüt mensupları Hatay, Antep’teki hastanelerde ücretsiz tedavi ediliyordu ve halen bu uygulama sürüyor. Ama burada “normal” Suriyelilerden değil, Türkiye adına savaşan militanlardan bahsediyoruz.
- Suriyeliler ülkelerine bayramlaşmaya gidebiliyorlarsa neden ülkelerine geri dönmüyorlar?
Bayramlaşmaya gidenler çok küçük bir kısmı oluşturuyor. Ve sadece sınır illerine geçip geri geliyorlar. Yani bunlar Türkiye ya da desteklediği silahlı grupların kontrolünde olan bölgelere girip çıkıyor. Dolayısıyla bütün Suriyeliler çok rahat bir şekilde ülkelerine gidebiliyor iddiası doğru değil.
- Afganistan'dan neden sadece genç erkekler geliyor?
“Tabana kuvvet” geldikleri için. Düşünün Afganistan’dan yola çıkıyorsunuz, İran ya da Pakistan – İran üzerinden geliyorsunuz. Bu uzun yolculuğa ancak gençler dayanabilir. Suriyeliler kendi arabalarına binerek ya da sadece sınırı çok rahat geçerek giriş yaptılar. Ama Afganlar çok meşakatli bir yolculuk yapmak zorunda. Gelenlerin bir kısmı ileride kendi ailelerini yanlarına alma niyeti ile gelen öncüler. Bir zamanlar bizimkilerin Almanya’ya kendi köylerini taşımaları gibi yani.
- Gelenlerin arasında (hem Suriye'den hem Afganistan'dan) militanlar yok mu?
Elbette vardır. Ancak bu çoğunluk için geçerli olamaz ve kimlerin militan olup olmadığı hususunda çalışma yapıp gerekli önlemi alacak olan bu ülkenin istihbarat birimleri.
- Sınırlarda kontrol yok mu, nasıl geçiyorlar?
Bu kadar rahat geçebilmelerinin sebebi, sınırlardaki insan kaçakçıları. Bölgeyi herkesten daha iyi biliyorlar. Ve ABD’nin Meksika sınırını koruyamaması gibi hiçbir ülke bu türden geçişleri önleyemez. Çünkü yerel unsurlar ile işbirliği yapılıyor, rüşvet de kullanılan bir başka mekanizma.
- Afganları AKP mi getiriyor?
Hayır. Türkiye zaten yeterince cazip bir ülke. “Doğu’nun bitip Batı’nın başladığı yer.” Afgan için İran’ın kendi ülkesinden farkı yok ancak Türkiye cazip. Türkiye’ye adımını attığı anda kendisini Avrupa’ya geçmiş sayıyor. Öyle olmasa bile Türkiye’de yeterli parayı kazanabileceğini düşünüyor.
Bu durumda Türkiye’de bulunan Suriyelilerin de aslında Avrupa hayali ile buralara geldiğini ancak hükümetin Avrupa ile yaptığı anlaşma sonucunda geçemedikleri için burada kaldıklarını da vurgulamak lazım.
- Yukarıdaki tanımlamalara göre Türkiye’ye Doğu’dan gelenler mülteci değil, Batı’dan gelen de çıkmaz, bu durumda bizde resmi olarak mülteci yok?
Kağıt üstünde yapılan (yasa maddesindeki) tanımlamalara göre neredeyse yok. 2011 öncesinde 1 adet varmış. Şimdilerde 100’ün altında olduğu ifade ediliyor. Devletin tanımlaması başka pratik başka elbette.
Özetlemeye çalıştık. Bu gerçekleri görmeden, bu sorular sorulmadan, bunların cevapları verilmeden bir tanımlama yapılabilmesi ve politika geliştirilebilmesi mümkün mü?
1- https://www.resmigazete.gov. tr/eskiler/2013/04/20130411-2. htm