İlhan Sami Çomak’ın ailesi: 1994’teki hukuksuzluğu yaşattılar

İlhan Sami Çomak’ın ağabeyi Nazım Çomak, “30 yıllık süreci düşündüğümüzde, 94’teki süreci aynen yaşıyoruz. Süreçler değişti, hükümet değişti, kanunlar değişti ama bakış açıları değişmedi” dedi.

Abone ol

DUVAR - İstanbul’daki Silivri'deki Marmara 5 No'lu Kapalı Cezaevi'nde İlhan Sami Çomak’ı karşılamak için hazırlık yapan aile, tahliyesine saatler kala 96 gün daha cezaevinde kalacağını öğrendi.

'KARAR İDEOLOJİKTİR'

bianet’ten Evrim Kepenek'in haberine göre İlhan Sami Çomak’ın ağabeyi Nazım Çomak, tahliyeye saatler kala verilen kararı 'kötülük' olarak değerlendirdi. “Neden on beş gün önce değil de tahliyeye saatler kala bu karar alınıyor ve açıklanıyor?” diye soran Nazım Çomak, Cezaevi İdari Gözlem Kurulu'nun İlhan Sami Çomak'a yönelik yaklaşımının ideolojik olduğunu ve adaletsizlik içerdiğini söyledi:

“İlhan, 30 yıldır cezaevinde ve bu süre boyunca 10-11 kitap yazdı. Bu kararla İlhan’ın tahliyesini tekrar ertelemek, açıkça bir zulümden başka bir şey değil. Ailemizi ve sevenlerini bu kadar hayal kırıklığına uğratmanın bir anlamı yok. Bir sene önce bırakılması gerekirken, bırakılmadı. 10-11 tane kitap yazmış birini hukuk dışı yöntemlerle cezaevinde tutuyorlar. Neyi bekliyorlar, nedir sorun? AİHM süreci var, ondan sonraki süreçler var. Hukuka aykırı söylenebilecek hiçbir şey yok. Buna rağmen bırakılır diye düşündük ama maalesef Cezaevi Gözlem Kurulu, bizce AK Parti'nin kendi her mahkemesi, her cezaevi için oluşturduğu bir kurul ona bu hakkı vermedi. Sorular soruyorlar ve istedikleri yanıtları alamayınca bırakmıyorlar. İlhan da bunu kabul etmedi. Çok net bir şekilde ifade etti, bugün de söyledi, dün de avukat aracılığıyla iletmişti: ‘Ben asla boyun eğmeyeceğim. Başım dik olarak buradan çıkacağım, bunun bedelini ödedim, neyse de ödemeye devam edeceğim. Bu yaptıkları hukuki değil, ahlaki değil, etik hiç değil.”

'30 YILDIR DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK'

Nazım Çomak sözlerine şöyle devam etti: “İlhan’ın yaşadığı bu süreç, Kürt sorununu çözümsüz bırakma çabalarının bir parçası. 30 yıldır değişen bir şey yok, 1994’te de böyleydi. Bu sistemin Kürtlere bakışı hâlâ aynı. Bu bir onur meselesidir, bu bir gurur meselesidir. Bizim açımızdan çok basit değil birkaç kelimeyle ifade etmek. Çünkü sonuçta İlhan diğer tarafta. Biz bunu yaşasak da... Ama bu bir onur meselesidir. İlhan bugün de çok net bir şekilde ifade etti: Dayatmaları asla kabul etmeyeceğim, başım dik olarak buradan çıkacağım. Bu onurlu duruşu sürdüreceğiz. Süründürme, aileye daha çok ya da şahsa daha çok kötülük nasıl yapılabilir? Tarzında bir yaklaşımın ötesinde bir yaklaşım var. Bu halkı da cezalandırmak aynı zamanda. Cezanın gerekçesi ne? 96 gün erteleme cezasını nasıl almış? Gerçekten büyük bir acı ve adaletsizlikle baş etmek zorundayız fakat geri adım atmayacağız. İlhan zaten geri adım atmıyor biz de onun yanındayız. Avukat beni aradı ve hoparlördeydi. Telefon bağlıydı. Hepimiz duyduk doğal olarak. Acının tarifi yok. Bu ülkenin bu halkın acısının tarifi yok. Onu anlatmak mümkün değil. Çünkü insani duygulardan yoksun insanlar olduğunu tahmin ediyorum. Akşamları evlerine gidip vatani görevlerini yapmış gibi huzurlu çocuklarını sevecekler. Bir anne babanın ne düşündüğünü çok umurlarında olmayabilir. Çünkü bizim insan olarak duygu dünyamız farklı, bu insanlarda bunu beklemek doğal olarak ailemde çok büyük bir yıkıntı yarattı. Artık 30 yıldır bekliyorsun, sesini duyuyorsun."

'96 GÜN SONRA MI REHABİLİTE OLACAK?'

Nazım Çomak, yaşanan adaletsizliklerin artık kabul edilemez olduğunu belirterek, bu duruma karşı duyarlı olan herkesin sesini yükseltmesi gerektiğini söyledi:

"İki gün öncesinde seni alacağız diyorlar. Tam böyle saatler kala artık, bugün sabah almamız gerekiyor. Yaklaşık 15-16 saat sonra alacağız. Resmen acı çektirmek için resmen... Amaç ne? 30 yıldır rehabilite olmayan bir insan, 96 gün sonra mı rehabilite olacak? Almak istedikleri cevap 96 gün sonra mı alınacak? Sorun şuraya geliyor: Klasikleşmiş Kürt sorununun çözümsüzlüğünü devam ettirmek. Bu İlhan’ın şahsında olan bir durum değil. 30 yıllık süreci düşündüğümüzde, 94’teki süreci aynen yaşıyoruz. Süreçler değişti, hükümet değişti, kanunlar değişti ama bakış açıları değişmedi. Bu Cezaevi Gözlem ve İdare Kurulu’nun neyin nesi olduğu, dayanağının ne olduğu, nasıl böyle keyfi davranabildikleri, kimlerden oluştuğu sorgulanmalı. İlhan’ın oradaki duruşu ideolojikti, 30 yıl bir şekilde orada. Ne bekliyorlar ya?

En ağır şekilde ceza vermişsin 30 yıl, dünyada bunun örneği yok. Amaç ne? Gerçekten bu keyfiyetin önüne geçilmesi gerekiyor. Bu mahkemenin kararı değil, olmaması gerekiyor. İnsanların üç ay, altı ay, bir buçuk yıl ya da iki yıl, infazının yakılması hukuki değil, kanuni değil, ahlaki değil. Ama maalesef karşımızda ne hukuk ne ahlak sahibi olan bir şey var. Değer yargılarına sahip birileri yok. Kime söyleyeceğiz, neye söyleyeceğiz? Sadece aydınlardan, hukukçulardan ya da siyasetçilerden beklentim, bunun önüne geçilmesi. Biz bu mağduriyeti yaşadık, ama bundan sonraki süreçlerde bu mağduriyetin önüne geçilmesi gerekiyor.”

(ALINTI)