Yabancı sermaye, yerli işbirlikçiler, siyasetçiler, bürokratlar,
komisyoncular, propaganda makinesinin dişlisi gazeteciler ve
akademisyenler… Sömürge madenciliğinin ardındaki çıkar evreni
öylesine büyük ki. Küçük bir köyü yutan canavarın kolları farklı
kıtalara, ülkelere kadar yayılıyor. Dolayısıyla sahnede bir şirket
görünür ama onun ardında, artıklardan beslenenlerden başlayıp
servet edinen küresel simsarlara uzanan karmaşık bir ağ vardır.
İşte 9 işçinin öldüğü, yıllar boyu sürecek bir doğa yıkımının
yaşandığı İliç’teki altın madeni de böyle.
Çöpler altın madenini Anagold Madencilik işletiyor. 2010 yılında
Alacer Gold ile Çalık Holding’e ait Lidya Madencilik’in yüzde
80-yüzde 20 ortaklığı ile kuruldu. Alacer Gold da 2020 yılında
ABD’de kurulmuş olan SSR Mining ile birleşti.
Şirketin bilinen özet profili böyle. Ancak bu birleşmelerin
geriye doğru izi sürüldüğünde, karmaşık ağın içindeki bir küresel
maden simsarı dikkat çekiyor: Vladimir Yorikh.

Yorikh’in hikayesi, Rusya’nın yeraltı zenginliklerini yağmalayıp
Batı ülkelerinde şirket kuran diğer oligarklardan farklı değil.
SSCB’nin dağılmasıyla beraber işe kömürle başlıyor. Ortağıyla
birlikte 1995’te İsviçre’de kurduğu çelik şirketiyle büyüyor.
Almanya vatandaşı oluyor. Şirketi ABD borsasına açıyor. 2006’da
hisselerini 1.5 milyar dolara ortağına satıp, İsviçre’nin Zug
kantonu merkezli Pala Investment adlı bir girişim sermayesi
kuruyor. Vergi cennetlerinde de çok sayıda iştiraki bulunuyor. Pala
Investment’ın ağırlıklı yatırımları değerli madenler. Papua Yeni
Gine’den ABD’ye, Kanada’dan Avustralya’ya uzanıyor. Türkiye’deki
İliç altın madeni ise serveti 2.2 milyar dolar olduğu tahmin edilen
Yorikh için oldukça karlı bir yatırım.
Biraz eskiye gidelim şimdi. Çöpler altın madenini çıkarma
hakkının ilk alındığı yıllara bir bakalım.
***
Türkiye’de altın madeni konuşulurken sömürgecilik tarihinin
simgelerinden Rio Tinto’yu anmadan olmaz. Osmanlı’daki demiryolu ve
maden imtiyazlarından başlayıp, 1978’de kamulaştırılan bor
rezervlerine kadar Türkiye daima Rio Tinto’nun av sahası oldu. Bu
sömürge tekeli, 1990’larla beraber bu sefer bakır, çinko ve
özellikle altın için yeniden Türkiye’de belirdi. Altın arama
haklarının çoğu da bu şirketin elindeydi. Bugün yabancı altın
tekelleri, onun güçlü lobisinin yolu açması sayesinde iş yapıyor
desek, yeridir.
1994 yılında MTA’dan emekli bir mühendisin kurduğu şirket,
Çöpler bölgesindeki arama iznini aldı. Ardından hisselerini ABD’nin
Colorado eyaletinde kurulan Anatolia Minerals Develepment’a sattı.
Çöpler madeni için kurulmuş bir şirketti bu. Belli ki
danışıklıydı.
Çünkü Türkiye’de altın işletmeciliği resmen 2001’de Bergama
Ovacık ile başladı. 1991’de Eurogold, sonra Normandy ve nihayetinde
Koza Altın derken, üst üste yabancı tekellere altın izinleri
verildi. İlk altın işletmesine bakıp bugünleri görenlerin, devletin
kurumları dahil ana akım medya, bazı akademisyenler, hukukçular,
siyasetçiler tarafından teröristlikle, Alman ajanlığıyla
suçlandığını hatırlatalım. İbretlik rezilliği tekrar tekrar
arşivlerden okumak lazım.
‘DÜNYANIN EN DÜŞÜK MALİYETLİ MADENİ’
Anatolia Minerals önce 2001’de Rio Tinto ile anlaştı. Bir süre
sonra hakları tamamen aldı. Ve 2009 yılında madende inşaat işleri
başlatıldı. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, büyük bir müjdeymiş
gibi resmi açıklamayla Çöpler’deki faaliyetin hayata geçirildiğini
duyuruyordu.
2010 yılına gelindiğinde ise Avustralya borsasına sürpriz bir
haber düştü. ABD’li Anatolia Minerals ile Avustralyalı Avoca
Reources Limited’in yüzde 50-50 ortaklıkla Alacer Gold adı altında
birleştiği ilan ediliyordu.
Her iki şirketin en büyük hissedarı ise Vladimir Yorikh’in
girişim sermayesi Pala Investment’tı. Elbette
başka yatırımcılar da vardı lakin birleşen iki şirketin ağırlıklı
hissesi Yorikh’te olması sebebiyle, en karlı çıkacak da oydu.
Haliyle yeni kurulan Alacer Gold’un başına Pala Investment CEO’su
Jan Castro getirildi. İlginç olan birleşen iki şirketin başında da
aynı ismin olmasıydı. Pala
Investment’tan yapılan açıklamada, Çöpler altın madeninin kendileri
için kazançlı bir yatırım olduğu belirtiliyordu.
Birleşme sonrası Alacer Gold’un şirket ağı şöyle oluştu:
Jan Castro 2014 yılında
görevinden ayrıldı. Yeni CEO Edward Dowling’in onun hakkında
söylediği şu sözler, Çöpler madeninin hissedarlar için niye çok
karlı bir yatırım olduğunu da gösteriyordu:
“Alacer'ın hissedarları adına, Jan'a hizmetlerinden dolayı
teşekkür ediyorum. Çöpler projesini bir keşif girişiminden çıkarıp
önümüzdeki 20 yıl boyunca yüksek marjlı onslar sağlayacak dünyanın
en düşük maliyetli altın madenlerinden birine getirdi.”
Yani Türkiye’de dünyanın en düşük maliyetli altın madeni
işletmeye alınmış! Bu sözler bugün karşılaştığımız felaketin
taşlarının nasıl döşendiğini de özetliyor.
Nitekim iç içe geçmiş, vergi cenneti adalarından farklı kıtalara
uzanan bir şirket ağı, neredeyse sadece Çöpler madeni üzerine inşa
edilmişti. Çalık Grubu ile ortak kurulan altı farklı şirket daha
ağa bağlıydı. Altın tekelinin Gümüşhane-Erzincan-Ovacık arasındaki
geniş bir bölgeyi hedeflediği anlaşılıyordu.
Aynı yıl Çöpler’de altın çıkarmak için Çalık Holding ile ortak
Anagold Madencilik kuruldu. Ve işe giriştiler. 2020 yılına
gelindiğinde Alacer Gold’un ABD’de kurulu SSR Mining ile birleşmesi
gerçekleşti. Bu birleşmenin ardından şirket ağının son hali de
şöyle:
İşte İliç’te madeni işleten şirketin geçmişi böyle. En büyük
hissedarlardan olan Vladimir Yorikh’in başı 2016 yılında Avustralya
Vergi Dairesi ile derde girdi. 116 milyon dolarlık hissesi
donduruldu. Bunun 107 milyon doları Alacer Gold’a aitti. Uzun süren
soruşturmalar sonucunda dava düştü. Yorikh de yeni yatırımlara
yelken açtı. Çöpler’deki hisselerinin 2020’den sonra ne olduğunu
bilmiyoruz. Ama şimdiye kadar iyi bir kar ettiği muhakkak.
Kısaca altının parıltısından küresel simsarlar, yabancı
tekeller, işbirlikçiler, komisyoncular yararlanırken nesiller boyu
sürecek zehri ise bize, bu topraklara kalıyor.