ILO’dan çalışma yaşamında şiddete 'sıfır tolerans' çağrısı

Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO’nun çalışma yaşamında kadına yönelik şiddetin ve tacizin ortadan kaldırılmasına yönelik sözleşmeyi kabul etmesi yönünde çağrıda bulundu.

Abone ol

ANKARA - Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi tarafından, çalışma yaşamında kadına şiddetin önlenmesiyle ilgili, “Çalışma Yaşamında Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi-Deneyim Paylaşım Forumu” düzenlendi.
 
ILO’nun bugüne dek 11 ülke (Arjantin, Namibya, Somali, Fiji, Uruguay, Yunanistan, Güney Afrika, Birleşik Krallık, İtalya, Moritanya, Ekvator) tarafından onaylanan ve Uruguay, Fiji, Namibya ve Arjantin’de yürürlükte olan, ancak Türkiye’nin henüz gündemine almadığı 190 Sayılı İş Yaşamında Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (C190) kabulünden bu yana geçen iki senelik süre zarfında yürütülen çalışmalar değerlendirildi. ILO ve sosyal taraflar, Türkiye’yi 190 sayılı sözleşmeyi ve ona eşlik eden 206 sayılı Tavsiye Kararı’nı kabul etmeye davet etti.

Şiddet ve tacizi, “fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik zararı amaçlayan, bunlarla neticelenen veya neticelenmesi muhtemel olan, bir dizi kabul edilemez davranış ve uygulamalar” olarak tanımlayan, dolayısıyla fiziksel kötü muamele, sözlü kötü muamele, zorbalık ve psikolojik taciz, cinsel saldırı, tehdit, tek taraflı ısrarlı takibi de bu kapsama alan sözleşmenin hedefi, şiddet ve tacizden arınmış bir iş yaşamı için yol haritası sunmak. Sözleşme ayrıca ev içi şiddetin iş yaşamına etkilerini de kapsamına alıyor; zira ev içi şiddetin de istihdam, sağlık ve güvenlik üzerinde etkileri oluyor.

KAMUOYU FARKINDALIĞI ARTIRILIYOR

ILO, sözleşmenin kabulünün ardından altı ay sonra ilgili taraflarla geniş katılımlı bir toplantı yapmış, kamuoyunun dikkatine taşıdığı sözleşmenin onaylanması için çağrıda bulunmuştu. Ayrıca her sene 25 Kasım-10 Aralık tarihleri arasında Birleşmiş Milletler’in toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi için gerçekleştirdiği 16 günlük aktivizm kampanyası kapsamında da konu gündeme getiriliyor.

ILO Türkiye Direktörü Numan Özcan

ILO Türkiye Direktörü Numan Özcan, toplantı açılışında, “Bu konu genellikle rapor edilmiyor, zaman zaman üzeri örtülüyor. Ama sağlık, eğitim sektörü gibi geniş kesimlere hizmet verilen sektörlerde kadın çalışanlara yönelik şiddet ve taciz vakalarına daha sık rastlanıyor” dedi.

Sözleşme hükümleri sadece fiziksel olarak işyerini kapsamıyor; işe geliş gidişleri, işle ilgili seyahatleri, işle ilgili konaklamaları, sosyal faaliyetler ve işle ilgili internet kullanımlarını da dikkate alarak, resmi olarak çalışanlara, stajyerlere, çıraklara, iş görüşmesine gelenlere ve işten çıkarılanlara yönelik şiddet ve taciz konusunda işverene ve devlete yükümlülükler getiriyor. Yani, sözleşme sadece çalışılan süreye değil, iş arama sürecinin başladığı andan itibaren gönüllü çalışma, staj ve çıraklık da dahil olacak şekilde çalışma yaşamındaki tüm aşamalarını ilgilendiriyor.

Ayrıca çalışanlara üçüncü taraflardan (tedarikçiler, müşteriler gibi) kaynaklanabilecek şiddet ve taciz konusunda da bir koruma kalkanı sunuyor. Sözleşme uyarınca iş müfettişleri aracılığıyla şiddet ve taciz olayları denetlenip inceleniyor. Şiddet ve tacize maruz kalan kişilere destek sunuluyor; hukuk yollarına erişimleri sağlanıyor.

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Arzu Sena Topuz, 2020’nin ekim ayında gönüllü olarak staj yaptığı avukatlık bürosunda tacize uğradığını söylemiş ve şikayetçi olmuştu. Devam eden yargılama süreci kapsamında, sonuncusu geçen hafta olmak üzere dört duruşma görüldü. Tanık olarak katılan başka kadınlar da sanık avukat tarafından cinsel saldırıya uğradıklarını anlattı.

TÜRKİYE’DEKİ DURUM

Türkiye’de ulusal mevzuat, iş sözleşmesiyle çalışanlara yönelik kısmi düzenlemeler içeriyor; kamu çalışanları ile kendi adına çalışanlara yönelik herhangi bir düzenleme ise yok.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda şiddet ve tacize doğrudan yer verilmiyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu ise, işyerinde yıldırma ve taciz kavramlarını tanımlayıp eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağına yer verirken, kanunda cinsel saldırı da dahil olmak üzere geniş bir taciz tanımı yapılıyor.

Taciz ise, İş Kanunu’na göre derhal fesih sebebi olsa da, ulusal düzenlemelerde genellikle "psikolojik" ve "cinsel taciz" ele alınırken, tüm şiddet ve taciz türlerini içermiyor.

ILO Sözleşmesi’nin ulusal mevzuata katkısı ise; çalışma yaşamında her türlü şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik etkin bir mevzuat geliştirilmesi ve hukuki koruma sağlanması, şiddet ve taciz riskinin yüksek olduğu meslek ve iş kollarında da risk değerlendirmeleri yapılarak daha etkin önlemler alınması.

TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİNE DAHİL EDİLİYOR

Her ne kadar Türkiye söz konusu sözleşmeye henüz taraf olmasa da C190’ın temel hükümleri bazı işyerlerinde çalışma kültürünün bir parçası olmaya başladı.

Çalışma yaşamında şiddet ve tacizi ele alan ilk ve tek uluslararası sözleşme olma özelliği taşıyan sözleşmenin kabul edildiği 2019 yılından beri Türkiye’de özellikle sosyal taraflar, diğer ilgili taraflarla iş birliği içerisinde sözleşmenin kabul edilmesi için kampanyalar yürütüyor ve sözleşme maddelerinin sosyal diyalog gündemlerine taşınması için kapsamlı çalışmalar yapılıyor.

ILO, bu konuda sendikalarla da işbirliği halinde ve bu hükümlerin toplu iş sözleşmelerinde yer alması için teknik destek çalışmaları yürütüyor. Türkiye’de 2019 yılından beri sosyal taraflar bu konuda aktif şekilde faaliyet gösterip kampanyalar yürütüyorlar; TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na raporlar sunarak Sözleşme’nin imzalanmasını talep ediyorlar.

C190’a ilişkin bazı maddeler, Türkiye’de farklı sektörlerde gerçekleştirilen toplu müzakerelerin gündemine giriyor, imzalanan toplu iş sözleşmelerin de bazılarında yer alıyor.

İYİ ÖRNEKLER

Bu iki yıllık süreçte, sözleşme maddelerinin yansıtıldığı toplu iş sözleşmelerinin kabul edilmesi, iş yeri politikalarının hazırlanması ve çalışma yaşamında cinsiyet temelli şiddetin önlenmesine yönelik farkındalık artırıcı girişimlerin gerçekleşmesi gibi önemli sonuçlar elde edildi.

Sözleşme hükümleri, bu yılın başında DİSK Genel-İş’in örgütlü olduğu Manisa Turgutlu Belediyesi ve Silopi Belediyesi’nde toplu sözleşmeye dahil edilmiş ve kadın işçilere yönelik taciz ve cinsel saldırı vakalarında işçi kadının beyanının kabul edilmesine ve işverenin gerekli tüm tedbirleri almasına karar verilmişti.

Öte yandan, Bergama Belediyesi ile Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş Sendikası arasında Ocak 2020’de imzalanan toplu iş sözleşmesine göre; belediye işçileri arasında eşine şiddet uygulayan çalışan olursa maaşının altı ay süresince ailesine ödenmesine karar verildi.

Özel sektörde de bu zamana dek sözleşme hükümlerine uyumlu kurumsal politikalar da geliştirildi. Türkiye’nin yerli araç üreticisi KARSAN, ILO’nun sağladığı toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları çerçevesinde sözleşme ile uyumlu şekilde Şiddete Sıfır Tolerans İşyeri Politikası’nı uygulamaya koydu.  

'MÜCADELE KAZANDIRIR'

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, “Son iki yıldır ILO’nun söz konusu sözleşmesini belediyelere anlatıyoruz. Bu tür şiddet vakaları karşısında neler yapılabileceğini konuşuyoruz. Belediyeleri önemsiyoruz çünkü farklı sosyal katmanlara ulaşma yöntemleri var” diyor.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü

Bir yandan da Türkiye’nin önde gelen holdingleri ile işbirliği protokolü bulunan TKDF’nin son 15 yıldır sürdürdüğü Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı üzerinden çalışma ortamında şiddete uğrayan kadınlar da başvuruda bulunabiliyor.

Güllü, “Bu aşamada medya kuruluşlarının 190 sayılı Sözleşme’nin uygulama yöntemleri ve mekanizmalarını doğru aktarması, kamuoyunu bu sözleşmenin önemi ve onaylanma gereği konusunda aydınlatması gerekiyor. Mücadele kazandırır” diye belirtiyor.

Medya sektöründe 13 iş yerinde toplu iş sözleşmesi olan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), bugüne dek 5 iş yerinin toplu iş sözleşmesine ILO 190’u dahil etti. Ayrıca, BirGün Gazetesi ve Bianet de bu konudaki çağrılara olumlu yanıt vermiş durumda.

TGS, cinsel taciz ve şiddet durumunda üyelerine hukuki destek ve psikolojik danışmanlık veriyor. Gazeteci kadınların yaşadığı cinsiyet ayrımcılığı konusunda 2018 yılında kapsamlı bir araştırma yapan TGS, 2019 yılında da gazeteci kadınların meslekte uğradıkları şiddet ve taciz vakalarına dair bir deneyim paylaşım grubu oluşturmuş ve deneyimlerden oluşan raporu da kamuoyuyla paylaşmıştı.

2011 yılında ise, Gazeteci Kadınlara Yönelik Şiddet Çalıştayı gerçekleştiren TGS, 10 Ocak 2022’de Çalışan Gazeteciler Günü’nde ILO’nun söz konusu sözleşmesinin imzalanması doğrultusunda imza kampanyası açtı.