İMÇ: Tek duyarlı AVM!
İstanbul'daki AVM sayısı 100'ü geçerken, biri hepsinden ayrılıyor: Ortasında bulunduğu Bizans ve Osmanlı mimarisiyle bütünleşen İstanbul Manifaturacılar Çarşısı. Bu hafta sonu İstanbul'un bu ilk modern AVM'sini gezin, ardından da Vefa ve Zeyrek sokaklarını arşınlayın...
DUVAR – Bu haftasonu AVM’ye gitmeye ne dersiniz? Evet, doğru duydunuz, AVM’ye... Ama çevresinden tamamen soyutlanmış halde E-5’in üzerinde yükselen ve yüzlerce kişinin kapalı koridorlarında toplu halde hareket ettiği yapılardan birine gitmeyeceğiz. Bu haftasonu ilk durağımız, eteklerinde yer aldığı Bizans ve Osmanlı yapılarına ‘duyarlı’ mimarisiyle günümüz AVM’lerini kıskandırdığı umulan İMÇ. Sonra da biraz Vefa’da, biraz Zeyrek’te gezeceğiz…
İMÇ NEDEN ÖNEMLİ?
İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ), Aksaray yönünden Valens/Bozdoğan Su Kemeri’ne yaklaşırken sağınızda kalan bloklardan oluşuyor. Yapı, İstanbul’un ilk modern AVM’si. En önemli özelliği de, bugün Türkiye’nin her yerinde yeni bir ‘kültür’ ve mimari ‘tarz’ yaratan AVM’lerin çoğunun aksine, çevresindeki tarihsel dokuya duyarlı olması.
BİZANS VE OSMANLI’YLA BÜTÜN
Çarşı, Şehzade Külliyesi, Molla Zeyrek Camii/Pantokrator Kilisesi, Bozdoğan/Valens Kemeri, Şebsafa Camii ve Süleymaniye’nin ortasında, hiçbirinin görünümünü etkilemeden ‘yükseliyor’. Burası, modern avluları, cumbaları, seyir terasları, alçaklığı ve yaya trafiğini de gözeten yerleşim yönüyle, modern Cumhuriyet’in Bizans ve Osmanlı’yla bile isteye bütünleştiği az sayıdaki yerden biri…
İMÇ’nin inşa süreci de bugün ‘unuttuğumuz’ türden bir hikâye içeriyor… Toptancı manifatura ve kumaşçılar piyasası 1950’lerde Sultanhamam ve civarında, trafik ve başka etkenlerden ötürü kendileri için artık yetersiz kalan bir alana yayılmış haldeydi. Tüccarlar yeni bir çarşı ve piyasa oluşturmak için ‘Sınırlı Sorumlu İstanbul Manifatura ve Kumaşçılar Çarşısı Yapı Kooperatifi’ kurdu; mali güce erişince de İMÇ arazisini satın aldı.
PROJE, TARİHİ BULUNTU NEDENİYLE DEĞİŞTİRİLDİ
1960’da, bir mimari proje yarışması açıldı; kazanan proje, Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’e aitti. Jüri, “Bu suretle müsabık, böyle bir mahallenin karakterini muhafaza etmek şartı ile nasıl islâh ve tanzim edileceğine dair güzel bir misâl vermiştir” diyerek şehircilik dersi veriyor, aynı gerekçeyle projede yer alan üç yüksek bloğun bire indirilmesini de tavsiye ediyordu. Söz konusu bloklardan inşaat sırasında zemin nedeniyle tamamen vazgeçildi. Aynı süreçte İstanbul’un ilk ‘belediye başkanı’ sayılan Hızır Baba’nınki de dahil altı mezar ortaya çıkınca, proje buna göre yine revize edildi: Üçüncü ve dördüncü blokların arasına ‘Mezarlıklar avlusu’ adıyla özel bir alan tasarlandı.
AÇIK HAVA MODERN SANAT MÜZESİ!
Yapının içi de beton duvarların arasında sadece dükkanların yer aldığı ‘kuru’ bir AVM olarak bırakılmadı. Yine bir yarışma açıldı; bu kez amaç, yapıya İstanbul’u ve ticareti simgeleyen eserler kazandırmaktı… Dönemin önde gelen çağdaş sanatçılarından Kuzgun Acar, Ali Teoman Germaner, Yavuz Görey, Füreya Koral, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu ve Nedim Günsur’un eserlerinin İMÇ’nin çeşitli bloklarında sergilenmesinin sebebi de bu…
İMÇ’DE NE YAPILIR?
Peki bugün İMÇ’de ne yapılır? Çarşı’da baskın olan ‘sektör’, haliyle manifatura… Evinize yeni perde yaptırmak, koltuklarınız için döşemelik kumaş almak gibi bir niyetiniz varsa, İstanbul’daki en doğru adres hâlâ İMÇ. Duvar kağıdı meraklıları için de aynısı geçerli. Çocuk odası yaptırmak isterseniz de, çarşıdaki mağazaları gezmeden karar vermeyin...
İMÇ'nin bir zamanlar 'arabeskin merkezi' olduğunu da unutmamalı... ‘Neredesin Firuze’ filmindeki ortamını dijitalleşmeyle birlikte büyük ölçüde kaybetse de, beşinci ve altıncı bloklardaki ‘Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nı es geçmemeli. Serigrafi ve matbaa işlerinizi yine beşinci blokta halledebilirsiniz. Çarşıda çok sayıda tesettür giyim mağazası bulunduğunu da eklemeli.
İLK LEZZET DURAĞI: MEŞHUR PİLAVCI
İMÇ’nin bloklarını arşınlayıp seyir teraslarından Haliç’i izledikten sonra karnınız acıkmış olmalı. İstanbul’un bu bölgesine gelindiğinde, karnı zil çalanların tercihi nettir. Öyle kafeydi, restorandı, dekorasyondu, aranmaz; Meşhur Unkapanı Pilavcısı’na gidilir. Evet, yıllar yılı önünde kuyruk oluşan o arabadan söz ediyoruz esasında! Artık Çarşı’nın içinde de bir yerleri var, üstelik Pilav 5 TL, ayranla beraber 6.5 TL. Lezzet şahane, Haliç manzarası da bedava!
BOZASIZ ÇIKIŞ YOK!
Hazır havalar da soğumuşken, bir sonraki durağımız hemen arka sokaktaki tarihi Vefa Bozacısı. 1876’da açılan Vefa Bozacısı, dört nesildir aynı aile özel formülüyle müşterilerini hiç hayal kırıklığına uğratmıyor. 1870’de Arnavutluk’tan İstanbul’a gelen Hacı Sadık Bey’in geliştirdiği, koyu kıvamıyla meşhur bozayı yudumlarken, tarihi dükkanda müzedeymiş gibi hissedeceğiniz kesin…
ÜÇ ŞAPEL, BİR KİLİSE, BİR MEDRESE…
Şimdi İMÇ bloklarının cadde tarafındaki cephesine dönüp Atatürk Bulvarı’ndan karşıya geçelim; zira sıradaki durak, İstanbullular arasında bile az bilinen Pantokrator İsa (Her şeye kâdir İsa) Kilisesi / Molla Zeyrek Cami. ‘Yedi Tepeli İstanbul’un üçüncü tepesinde, üç şapelin birleşiminden oluşan bu yapı, Ayasofya’dan sonra ayakta kalan en büyük Bizans ibadethanesi. 12’inci yüzyılda inşa edilen bina kilise ve manastır olarak kullanıldı; Latin istilasında büyük hasar gördü. Fatih Sultan Mehmet dönemindeyse medreseye dönüştürülerek Molla Mehmed Zeyrek Efendi’nin yönetimine verildi. Molla Zeyrek’in burada kurduğu medrese, İstanbul Üniversitesi’nin başlangıcı olarak kabul edilir.
‘KOÇLARIN’ RESTORANINDAN KİTAPÇIYA
Uzun bir restorasyon sürecinden çıkmaya hazırlanan yapının ön tarafındaki teras, uzun süre Koç Holding’e ait bir restoran olarak işletildi. Manzarası ve ambiyansıyla meşhur Zeyrekhane, muhafazakâr basından yükselen “Koçlar camide içki satıyor” tepkilerinin sonrasında kapandı. Aynı noktaya geçen hafta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.’ye bağlı ‘İstanbul Kitapçısı’nın bir şubesi açıldı. İstanbul üzerine sayısız kitabın yanı sıra hediyelik eşyaların da satıldığı kitapçının terasında içkinizi yudumlayamasanız bile çay-kahve eşliğinde Süleymaniye’yi izlemek ‘şart’!
İSTANBUL’UN TEK ‘YER ÜSTÜ’ SARNICI’
Sırada, Pantokrator Zeyrek Sarnıcı var. “Yerebatan’ın üzerine sarnıç tanımam” deyip es geçmeye kalkmayın sakın. Zira üç cephesi toprak üzerinde olan ve içinde yaklaşık 900 metrekarelik su toplama galerileri bulunan Zeyrek Sarnıcı türünün tek örneği. Sarnıcın yüksek duvarları, yıllar boyu su ihtiyacını karşıladığı Pantokrator İsa Manastırı’ndan Unkapanı’na doğru yürürken çıkacak karşınıza…
UNESCO KORUMASI ALTINDAKİ ZEYREK EVLERİ
Bir sonraki durağımız Eski İmaret Camii olacak. Fakat sarnıçtan oraya yürürken, aralarında Suriyeli çocukların koşuşturduğu, birbirine yaslanmış, bir kısmı restore edilmiş, iki-üç katlı cumbalı evler, esasında bir bütün olarak günümüze kadar kalmış bir mahalle çarpacak gözünüze. Daracık sokakları ve yokuşlarıyla 1985’te UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan bu yapılar, işte o meşhur Zeyrek evleri...
KİREMİT KUBBELİ TEK İBADETHANE
Bölgede görülmesi gereken bir diğer yapı da Pantepoptes Manastırı Kilisesi/ Eski İmaret Camii… 1081- 1087 arasında inşa edildiği tahmin edilen bu Bizans kilisesi, Fatih Sultan Mehmet döneminde medrese ve Molla Zeyrek Camii'nin imarethanesi olarak kullanıldı. Manastır bölümü günümüze ulaşmayan yapının özelliği, İstanbul’da kiremit kubbeli tek cami olması.
AT PAZARI: İSLAMİ KESİMİN CİHANGİR’İ
Şimdi, Muhafazakâr gençlerin buluşma noktası olarak ‘İslami kesimin Cihangir’i’ diye anılan At Pazarı Meydanı’ndayız. Ve bir kafe enflasyonuyla karşı karşıyayız… Eskiden at satılan bu alanda şimdi tek bir at heykeli, yanı sıra dizi dizi kafeler var. En popülerleri, Eski Kafa ve Hanegâh. ‘Olaylar’, nargile, çay ve şerbet etrafında gelişiyor; ney sesi eşliğinde edebiyat sohbetleri duyuluyor… Meydandaki kafelerden birine otursanız bile karnınızı doyurmayın (kesme Maraş dondurmalı bayır kavunu için Eski Kafa'ya her zaman geri dönebilirsiniz) çünkü sırada Büryan kebabı var!
BAL, OT VE BAHARAT
Ama önce alışveriş… Zira kebap yolunda Kadınlar Pazarı’ndan geçeceğiz! ‘Yöresel tatlar’a meraklıysanız, Siirt, Bitlis, Mardin, Hakkari ve Van gibi illerin bal, peynir, baharat ve kurutulmuş otları arasında kendinizi kaybedebilirsiniz. Eve bir kavanoz Pervari balı ve deneme-yanılmayla seçeceğiniz otlu peyniri götürme ihtimaliniz yüksek!
‘BÜRYAN’ VAKTİ
Alışveriş bittiyse ‘sadede gelelim’ ve artık yemeğe oturalım. “Kuzu eti bana ağır gelir” de demeyelim. Zira, Fatih’e, hem de Kadınlar Pazarı’na gelmişken büryan kebabı yemeden dönmek olmaz. Kuzu etinin esasında kuyuda uzun uzun pişirilip pide üzerinde servis edilmesiyle yapılan büryan kebabı, Siirtlilerle Bitlisliler arasında yıllardır ‘kavga’ konusu. Hal böyleyken, iki kentten çok sayıda insanın yaşadığı Fatih de bir ‘büryan cenneti’. Kadınlar Pazarı’ndaki dizi lokantanın en meşhurlarıysa, Gül Büryan, Siirt Şeref Büryan ve Sur Ocakbaşı.
Kuzuları mideye indirdikten sonra eve dönerken, Taksim istikametine doğru gidecekseniz İMÇ Blokları’nın hemen altında kalan Şebsafa Kadın Cami’ne göz atmadan geçmeyin. 1787’de inşa edilen bu yapı, dönemin hâkim mimari stili olan barok tarzın özelliklerini taşıyor.
Aksaray yönüne gidiyorsanız, Valens/Bozdoğan Su Kemeri’nin altından geçeceksiniz demektir. M.S. 378 yılında, Bizans İmparatoru Valens’in döneminde tamamlanan bu iki katlı kemer, yüzyıllar boyu Belgrad Ormanı ve çevresinden İstanbul içine su getirilmesi için kullanıldı. Yaklaşık 1650 yıl sonraysa, siyasi afişlerle ‘donatılıyor’...
UNKAPANI PİLAVCISI
0 212 5229155
Molla Hüsrev Mahallesi, Atatürk Bulvarı, IMÇ 1. Blok, Fatih, İstanbul
VEFA BOZACISI
0 212 519 49 22
Vefa Cad. No: 66, Fatih, İstanbul
İSTANBUL KİTAPÇISI
0 212 635 3241
Zeyrek Mahallesi, İbadethane Arkası Sokak No:10
HANEGÂH
Ali Kuşçu Mahallesi, At Pazarı Meydanı Sokak, No 4/A, Fatih, İstanbul
0212 5235414
ESKİ KAFA
Ali Kuşçu Mahallesi, At Pazarı Meydanı Sokak, No 11/A, Fatih, İstanbul
0212 5334296
GÜL BÜRYAN
Zeyrek Mahellesi, İtfaiye Caddesi, No 37/B, Fatih, İstanbul
0212 5348417
SİİRT ŞEREF BÜRYAN
Zeyrek Mahallesi, İtfaiye Cd. No:4, Fatih/İstanbul
0 212 635 80 85
SUR OCAKBAŞI
Zeyrek Mahallesi, İtfaiye Caddesi, No 19, Fatih
0212 5538088