İmparatorluğa götüren aşk: Severus ile Domna

Kahinlerden biri Severus’a, daha önce falına baktığı bir genç kadından bahseder. Bu kadının gelecekte bir kralla evleneceği bildirilir. Adı Iulia Domna’dır...

Abone ol

Ali Özkan*

Ön yüzde Septimius Severus, arka yüzde ortada Iulia Domna. Sağda ve solda oğulları Caracalla ile Geta’yı tasvir eden sikke.

Roma İmparatorluğu, merkezde Akdeniz olmak üzere kuzeyde İngiltere, güneyde Yukarı Nil, Suriye, Anadolu ve Ermenistan’ı kapsayan devasa bir yönetim alanıydı. İstatistiki verilere göre, Hadrian Çağı’nda yaklaşık 60 milyonluk bir nüfus, Roma egemenliğinde yaşamaktaydı. Akdeniz ve yakın çevresi klasik Greko-Romen modelli bir toplumsal yapıyı benimserken, imparatorluğun uzak köşeleri özgün sosyokültürel yapılarını muhafaza etti. Sayıları 40’ı bulan Roma eyaletlerinin bazıları kendi etnik, kültürel ve dini yapılarıyla Roma yönetimine dahil oldular. Yahuda, bunlar arasında ilk akla gelenlerdendir. Tarih boyunca Yahudi nüfusun ana yurdu olmuş bu bölgede, Romalılaşma sürecine karşı verilen reaksiyon, bir dizi isyan ve çatışmalarla takip edilir.

Roma’nın asıl ilgilendiği husus, farklı kültürel kodlara sahip imparatorluğun birliğinin sağlanmasıdır. Birliği pekiştirip huzuru tesis edecek Romanizasyon süreci toplumu bağlayan bir devlet politikası olarak işletilir. Bu durum zamanla İspanya kökenli Traianus örneğinde oldu gibi, ‘Romalı’ olmayan yeni Romalıların yönetim mekanizmasında yer almalarının yolunu açar. Ancak 145 yılında Kuzey Afrika’nın Leptis Magna kentinde doğan Septimius Severus ve onun Suriyeli eşi Iulia Domna çiftinin yeri ayrıdır. İmparatorluğun en güçlü ve başarılı hanedanlarından birini yaratan Severuslar, Doğulu imajlarıyla sıra dışı bir görünüm arz eder. Özellikle kökleri Emessalı soylu rahip krallara dayanan Iulia Domna, güçlü karakteriyle ön plana çıkar.

Septimius Severus’un büstü, Münih Glyptothek Müzesi.
Iulia Domna portresi, Münih Glyptothek Müzesi.

SEVERUS'UN FALINDA ÇIKAN KADIN

Güçlü bir hanedanlık oluşturan bu aşkın temelleri, bir bilicinin baktığı falda atılır. Henüz genç bir asker olduğu zamanlarda Suriye’ye tayini çıkan Severus, burada kendi kültürel değerlerine yakın bir coğrafyada bulunmanın huzurunu hissetmiş olmalı. Zira, doğduğu topraklar tıpkı Kartaca gibi Fenike kolonisidir. Tam bir ‘Fenike sever’ (Fenikofil) olan Severus, çoğu zaman Latinceyi Kartaca şivesiyle konuşmasıyla da bilinir. Suriye’de bulunduğu sıralarda, Fenike güzellemesi yapmanın imkanını bulur ve hemen hemen tüm eski söylencelerden duyduğu mekânları ziyaret eder. Bu ziyaretlerde yerel kahinlere uğramayı da ihmal etmez. Kahinlerden biri ona, daha önce falına baktığı bir genç kadından bahseder. Bu genç kadının gelecekte bir kralla evleneceği bildirilir. Kadının adı Iulia Domna’dır. Severus’un ilk eşinin ani ölümü, Suriye yıllarında tanıştığı güzel prensesi hatırlamasına imkân verir. Kâhinin de etkisiyle, Suriye’ye haber salınır ve 183 yılında çiftin evlilikleri gerçekleşir.

Suriye’nin Humus kentinde lokalize edilen Emessa, Roma’ya tabi olmuş, vasal yerel krallıklardan biridir. Emessa’nın yönetimini elinde bulunduran rahip-krallar, muhtemelen politika üretmekte tecrübe sahibi bir gelenekten gelmekteydi. Bu yönetici ailenin bir bireyi olan Iulia Domna, genç, güzel, muhtemelen Yunanca konuşabilen, enerjik ve her şeyden önce Emessa rahip krallar soyundan gelen Bassianus’un kızıydı. Varlıklıydı, Suriye ve yakın bölgesinin ileri gelenlerinin tanıdığı bir karakterdi. Taşralı Severus, muhtemelen Domna’nın elinde bulunan imkanları görmüş ve bu evliliğin kâhinin dediği gibi, iktidarın yolunu açacağına inanmıştı.

Iulia Domna portresi, sağ profil.

ROMANTİK GEZİLER

Marcus Aurelius’un iktidarında bazı görevlere getirilen Severus, imparatorun ölümü sonrası tahta geçen Commudus yönetimiyle sorunlar yaşar. Aurelius’un verdiği görevlerde yer almış bir kişi için, bu dönem gözden uzak olmanın en mantıklı olduğu zamanlardır. İktidardan ve gözlerden uzak çift, birlikte vakit geçirip, gezilere çıkar. Yunanistan’dan Mısır’a Akdeniz’in en meşhur kentlerini birlikte gezerler. Geziler çifte, romantik bir Akdeniz seyahati imkânı tanıdığı gibi, birlikte gelecek planları yapma fırsatı da vermiş olmalı.

Bu sırada Commudus’un suikast sonucu öldürülmesiyle, yeni bir taht mücadelesi başlar. Severus, en yakın rakibi, karısı gibi Suriyeli Niger’i alt ederek iktidara yürür. Bu zorlu iktidar yolunun türlü engellerinin ortadan kaldırılmasına en büyük katkı kuşkusuz, Domna’dan gelir. Bölgedeki etkin pozisyonu, ekonomik gücü ile rakip Niger’e karşı asker temin etmek için canla başla kocasını destekler ve her başarılı erkeğin yanındaki güçlü kadın rolünün önemli bir prototipi olur! İmparatorluğun gözde kentlerini gezerken düşledikleri gelecek, gerçek olur; devasa imparatorluğu yönetme sırası artık şarkın iki ilinden çıkıp, yolları kesişen Severus çiftindedir.

Nihayet, 193 yılında imparator ilan edilen Severus, Suriyeli kâhinin yıllar önce muştuladığı iktidarı, Domna eliyle kazanır. Çift, bundan böyle kuracakları hanedanın ve gelecekteki imparatorluğun yönetimiyle meşgul olur. Birlikte gezilere çıkmaya devam ederler. Emperyal çiftin, Severus’un memleketi Leptis’e 202 yılında gerçekleştirdiği ziyaret, en mühim olanlarındandır. Bu kent, çiftin gayretleriyle tam bir imar bolluğu yaşar. Kentin limanına ulaşan devasa sütunlu caddesi, zafer takı, forum yapılarıyla eşi benzeri görülmemiş boyutlarda projeler finanse edilir. İnşa edilen yapılar ve kentin planlanması imparatorluğun başka bölgelerine kıyasla, eşine az rastlanır anıtsallıkla dikkat çekicidir. Bunun en önemli nedeni, bir memleket tutkunu olan Severus’un özel tutumudur. Severus Hanedanı öncesi sıradan bir taşra kenti olan Leptis, bundan böyle imparatorluğun en canlı ve en büyük kentleri arasına girer.

Leptis, sıradışı boyutlardaki imar faaliyetleri kadar, doğulu ustaların ellerinden çıktığını düşündüren bezemeleriyle de dikkat çeker. Bezemelerdeki üsluptan yola çıkarak, Domna’nın aşina olduğu Suriye tipi geleneğin burada da serpilmesinin önünü açtığını düşünebiliriz.

PEK ÇOK ESERDE BİRLİKTE...

Emperyal çift, tasvirlerde birlikte işlenerek, kutsal evliliklerini ve bu evlilik kanalıyla kurdukları hanedanı görünür kılmak için çaba harcar. Gayretleri, devasa imparatorluğu yönetmeye muktedir bir ailenin imajını korumak, daima hatırlanmak, unutulmayan olabilmektir. Bu anlamda amaçlarına ulaştıklarına da kuşku yoktur. Eş olarak yurt gezilerine çıkan, bazı kabartmaların gösterdiği gibi, resmi kurban törenlerinde birlikte yer alan, pek çok kentte onurlandırma heykelleri dikilen çift için halkın geniş saygı ve sevgisini kazandıklarını söyleyebiliriz.

Roma’da Severus Kemeri olarak da bilinen yapıdaki Arcus Argentariorum kabartmasında, resmi bir kurban töreninde çift birliktedir. Leptis Magna Severus Kemeri’nde ise, zafer alayının görünür bir noktası Domna’ya ayrılmıştır. Iulia Domna’nın biyografisini yazan Levick, Suriye kökenlerini muhafaza ederek daima imparatora eşlik etmesi ve imparatoriçe ilan edilmiş olması nedeniyle onu Antik Çağ kadınlarının en ünlüleri arasında görmektedir. İmparatoriçe resmî törenlerde, imparatorluk içindeki aile gezilerinde, üstelik askerî harekât bölgelerinde dahi önce eşi Septimius Severus’a sonra da oğlu Caracalla’ya eşlik eder.

Roma, Severus Kemeri.
Severus Kemeri detay görünüm.
BELKİ DE İLK 'FIRST LADY'

Domna, tarihin belki de gerçek anlamda kudretli ilk ‘firstlady’si olarak anılmayı ziyadesiyle hak eder. Eril bir toplumsal yapıya sahip Roma dünyasında, imparator ile ordunun sürekli başında olmasına ithafen kendisine 14 Nisan 195 tarihinde, ‘Mater Castrorum’ (kışlaların anası) sıfatı verilmesi de sıradışı saygınlığının bir göstergesidir. Domna gerek politika üreterek gerek hanedanın devamlılığı için mücadele ederek, Roma’nın alışık olmadığı imparatoriçe makamını en enerjik şekilde sürdüren öncül bir isim olur.

211 yılında Severus’un ölümünün ardından Domna, Caracalla iktidarı boyunca da saygınlığı ve etkisini korur. 214 yılının bahar aylarında Caracalla’ya eşlik eden imparatoriçeyi, yurt gezilerinde görmeye devam ediyoruz. Troya, Pergamon ve Thyateira’da kurulan temaslarda, halkın teveccühünü kazanmış Severus Hanedanı ve Iulia Domna’yı yansıtan kanıtlara sahibiz. Ziyaret ettikleri kentlerin meclisleri, Caracalla ve Domna onuruna heykeller diker.

Hanedanın en güzel tasviri, Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde sergilenen bir resimdir. Bu resim genç, canlı bakışlı ve yerel yüz hatlarıyla Domna, saçları ve sakalları ağarmış ileri yaşlarda Severus ve iki oğlu Caracalla ve Geta’dan oluşur. Bu tasvir, özgün etnik kökenleriyle iktidara yürümüş çiftin, farklı bir Romalılığın mümkün olduğunun delilidir. Ancak her şeyden önce bu resim, Domna’nın enerjik ve hırslı yaşamının bir okumasıdır.

Berlin Müzesi’nde yer alan Severus Hanedan üyelerini tasvir eden resim.

Adıyaman sınırlarında yer alan Cendere Köprüsü de Severuslar Hanedanı’nın kudretini gösteren bir propaganda tasarımıyla inşa edilir. 7 metre yüksekliğinde ve 120 metre uzunluğundaki Cendere Köprüsü’nün her iki ucunda kompozit başlıklı ikişer sütun yer alır. Sütunlar, Severus Hanedanı’nın bireyleri için dikilmiş onurlandırma sütunları olmalıdır. Güneybatıda yer alan iki sütunun üzerindeki yazıtta, İmparator Septimius Severus ve eşi, karargahların anası sıfatıyla Iulia Domna’ya adanmış olduğu belirtilir.

Adıyaman Cendere Köprüsü.

BABA ÖLÜNCE BAŞLAYAN KARDEŞ KAVGASI

11 Nisan 217 tarihinde vefat eden Domna, evliliklerinin kutsal birlikteliği ve hanedanın başarısı için çabasını son ana kadar sürdürür. Caracalla ve Geta arasındaki güç kavgalarını durdurmak için arabulucu olan yine odur. Kardeş kavgasının hat safhada olduğu bir dönemde yaptığı söylev, onun krizleri önlemekteki hünerlerini gösterir: “Annenizi! Onu nasıl ikiye ayıracaksınız? Ben nasıl doğranıp da ikiniz arasında bölüştürülebileceğim, Tanrı aşkına? İyisi mi önce beni öldürtün, o zaman beni kesip biçer ve parçalarımı ayrı ayrı gömersiniz. O zaman ben aranızda paylaştırılabilirim, kara ve deniz gibi...”

Sikkenin ön yüzünde lulia Domna görülüyor.
Arka yüzde Iulia Domna, kışlaların anası sıfatıyla onurlandırılıyor.

Domna, iktidarını ve ailesini korumak konusunda başarılı olduğu kadar, hanedana dahil ettiği Suriyeli gelinler aracılığı ile ölümünden sonra da kurduğu düzenin devamını sağlar. Caracalla sonrası tahta geçen Elagabalus da Domna’nın kız kardeşi Maesa’nın torunudur. Hanedanlık sistemine nispeten yabancı olan Roma dünyası düşünüldüğünde, bu girişimlerin önemi daha iyi tahayyül edilebilir. Domna, Mezopotamyalı kadınların gururu, Mezopotamyalı gelinlerin en güçlüsü ve ilk akla gelenidir. Etrafında topladığı entelektüellerle, yaptığı politik hamleleriyle, Antik Çağ’ın iktidarına müdahil olmasıyla bu sıfatları sonuna kadar hak etmiştir.

Iulia Domna’nın portresinin yer aldığı
altın sikke, Metropolitan Müzesi.

Domna ister iktidar isteği ister aşkına olan bitmez bağlılığı nedeniyle olsun, bugün Yakın Doğulu kadınlar için model olmayı sürdürmektedir. Bu coğrafyanın kadınlarının kaderinde yalnızca Hilmi Yavuz’un dizelerinde dediği gibi, “hüznü bir çeyiz, çileyi ince bir nergis gibi taşımaları...” yoktur. Ayakları yere basan güçlü örnekler, gelecekte toplumsal hafızasını restore ederek yaralarını saracak, Yakın Doğulu genç nesiller için ilham kaynağı olacaktır.

*Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Ana Bilim Dalı, Doktorant.