İngiltere’de geçtiğimiz hafta içinde iki büyük değişim oldu;
İşçi Partisi seçimleri büyük bir farkla kazandı ve Gareth Southgate
sonunda bir şeyleri değiştirmesi gerektiğini kabul edip üçlü
savunmaya geçti. Başka bir deyişle, İngilizler muhafazakârlığın hem
siyaset hem de futbol sahasında geriletildiği bir hafta
geçirdi.
O günden bu yana İngiltere adına işlerin Avrupa Şampiyonası’nda
çok daha iyi gittiği kesin. Önce İsviçre maçında, ardından dün gece
Hollanda karşısında çok daha iyi bir İngiltere vardı.
Kyle Walker’ın üçlü savunmanın, Bukayo Saka’nın ise orta
dörtlünün sağına geçmesi, böylece takımın top rakipteyken üçlü, top
kendisindeyken dörtlü savunmaya evrilmesi, İngiltere’yi çok daha
akıcı bir futbola kavuşturdu.
SİMONS, VAN BRONCKHORST’U ANDIRDI
Buna karşın dün geceye iyi
başlayan taraf Hollanda’ydı. İngiltere’nin geri üçlüsünün karşısına
klasik bir santrfor koymayan Hollanda, en uçtaki Memphis Depay’ın
derine geldiği anlarda onun bıraktığı boşluğa orta saha
oyuncularını kaçırmayı denedi. Onların birinde de Xavi Simons’un
ayağından harika bir gol buldu. Şu an Beşiktaş’ın başındaki
Giovanni van Bronckhorst’un 2010 Dünya Kupası’ndaki Uruguay maçında
Fernando Muslera’ya attığı muhteşem golü andıran bir goldü
bu.
Simons bu gol sayesinde Hollanda adına Avrupa Şampiyonası yarı
finalinde gol atan beşinci oyuncu da oldu ve adını Ronald Koeman,
Marco van Basten, Dennis Bergkamp ve Frank Rijkaard gibi
efsanelerin yanına yazdırdı.
Ancak Hollanda’nın maç boyunca yaratabileceği gol pozisyonu
bundan ibaretti. Üstelik savunmada da fazlasıyla korunmasız
görünüyorlardı. Bu sayede İngiltere ilk 15 dakikada bütün turnuva
boyunca ürettiğinden daha fazla pozisyona girdi.
MAİNOO VE FODEN
İngiltere adına skorda yeniden
eşitliği getiren gol ise tartışmalı bir VAR penaltısı sayesinde
geldi. Şuttan sonra yapılmış bir faul nedeniyle gelen penaltı golü
İngiltere’ye beraberliği, Harry Kane’e Avrupa Şampiyonası eleme
turlarında tüm zamanların en golcü oyuncusu unvanını getirdi. Aynı
zamanda Alan Shearer’a ait olan İngiltere’nin Avrupa
Şampiyonası’ndaki en golcü oyuncusu rekorunu da egale etmesini
sağladı.
İlginçtir ama, golden sonra da İngiltere’nin baskısı ve ikinci
gol arayışları devam etti. Savunmasını hiç olmadığı kadar öne
çıkaran ve önde basan İngiltere, bu sayede oyunu rakip yarı sahaya
yıkmayı ve atak sürekliliği sağlamayı başardı.
İngiltere adına en çok öne çıkan iki oyuncu ise Kobbie Mainoo ve
Phil Foden’dı. Henüz 19 yaş 82 günlük olan ve İngiltere’nin büyük
bir turnuvanın yarı finalinde oynayan en genç oyuncusu olan Mainoo,
orta sahaya müthiş bir yoğunluk ve top taşıma gücü getirdi. Genç
orta saha o kadar çok top kazandı ve bunları o kadar iyi kullandı
ki, Hollanda’nın geriye yaslanmasında tek başına büyük bir
etkendi.
Açıkçası Hollanda’nın sertlikten ve atletizmden uzak orta sahası
da Mainoo’nun yıldızlaşmasını kolaylaştırdı. Aynı şekilde
İngiltere’nin ilk yarıdaki baskın oyununun da en önemli
nedenlerinden biri Hollanda orta sahasıydı.
Foden ise turnuvada şu ana kadar beklentilerin altında kalan
genel görüntüsünün aksine dün gece ilk yarıda çok daha etkiliydi.
Sürekli topu talep etti ve İngiltere hücumlarının onun üzerinden
gelişmesini sağladı. Şimdiye dek İngiltere’nin saha içindeki lideri
Jude Bellingham’dı, ama dün gece bu rolün sahibi Foden’dı.
Walker’a da ayrı bir parantez açmak gerek. Top rakipteyken
gerideki ekstra savunmacı rolünü üstlenen Walker, toplu oyundaysa
sağ kanatta hiç olmadığı kadar hücumcu bir rol üstlendi. İlk yarıda
top ağırlıklı olarak İngiltere’nin hâkimiyetinde olduğu için de
daha çok ikinci rolündeydi. O kadar ileriye çıktı ki, onun bu
bindirmeleri sayesinde Saka da sağ iç koridoru çok iyi kullandı,
rakip ceza sahasında tam beş kere topla buluştu, ki bu Hollanda’nın
toplamından fazlaydı (4).
DEPAY’DAN SONRA
Buna karşın 35. dakikada
Depay’ın sakatlanması ve Ronald Koeman’ın onun yerine üçüncü bir
orta saha oyuncusu olarak Joey Veerman’ı oyuna alması, maçın bütün
seyrini değiştirdi. O dakikaya kadar Hollanda’ya orta sahada büyük
bir üstünlük kuran İngiltere, yavaş yavaş ivme kaybetmeye başladı.
Veerman’ın orta sahada kapattığı boşluklar, İngiltere’nin alan
bulmakta zorlanmasına neden oldu.
İkinci yarıda iki takımın teknik direktörü birer hamle yaptılar.
Southgate, Kieran Trippier’in yerine Luke Shaw’u, Koeman ise
Depay’ın yerine en uca koyduğu Donyell Malen’ın yerine “süper
yedeği” Wout Weghorst’u oyuna aldı. Southgate, safkan bir sol kanat
oyuncusu olan Shaw ile ikinci yarıda daha tehlikeli
olabileceklerini, Koeman da Weghorst’un ilerideki varlığı sayesinde
İngiltere’nin önde baskısından uzun vurarak kaçabileceklerini ve
ileride biraz daha top tutabileceklerini düşünmüş olmalı.
Bu değişikliklerin ardından sahada istediği gerçekleşen taraf
ise açıkça Koeman’dı. Depay-Veerman değişikliğinin ardından
Hollanda orta sahada Mainoo, Foden ve Bellingham’a sıkı bir adam
markajı uygulamaya başladı, Weghorst’un oyuna girişi de
İngiltere’nin önde baskısının kırılmasına sağladı. Fakat hücumda
hâlâ üretkenlikten çok uzaklardı.
KANE VE BELLİNGHAM
İlk yarının aksine oyun
kilitlenmiş gibiydi. İngiltere’de Southgate yeni bir hamle
yapmazsa, maçın uzaması ve penaltılara gitmesi hayli olası
görünüyordu. Bunun için de sanki ilerideki hız eksikliğini
gidermeleri gerekiyordu. Bu anlamda olumsuz olarak dikkat çeken iki
oyuncu ise Kane ve Bellingham’dı.
Kane’in sık sık kendini derine atması bu maçta İngiltere’nin
işine yaramıyor, onları ceza sahasında eksik bırakıyordu. Ayrıca
hareketsizliği de Hollanda savunmasının işini kolaylaştırıyordu.
Bellingham da aynı şekilde fazla statikti. Saka ve Foden, hatlar
arasında topla buluşuyor, içeri giriyor ve rakip ceza sahasını
tehdit ediyordu. Buna karşın Bellingham sürekli topu ayağına
bekliyor, bu da İngiltere’yi hücumda daha kolay savunabilir
kılıyordu. Nitekim İngiltere ikinci yarı boyunca rakip kaleye tek
isabetli şut yollayamamıştı.
Müdahalede bulunmak için 80. dakikaya kadar bekleyen Southgate
ise sonunda Kane’i Ollie Watkins ile değiştirdi. Ancak “prensi”
Bellingham’ı oyundan almaya kıyamayıp, Cole Palmer’ı Foden’ın
yerine oyuna aldı. Yine de sahaya doğru iki oyuncuyu attı: İleriye
bir koşucu, geriye de o koşuları ödüllendiren topu atacak bir
pasör.
TAM BİR SANTRFOR İŞİ
Nitekim İngiltere’nin ikinci
yarıdaki ilk şutu 89. dakikada bu ikilinin ortaklığıyla geldi.
Palmer’ın ara pasına çok iyi hareketlenen Watkins, bu turnuvada
belki de en çok eksikliğini hissettiğimiz harika bir santrfor
işiyle, topu önce çok iyi kontrol edip, ardından dönüp tam köşeye
bıraktı. Bunu yaparken kaleye bile bakmadı, çünkü nerede olduğunu
biliyordu. Tamamen santrfor içgüdüsüyle atılmış harika bir
goldü.
Bu gol aynı zamanda İngiltere’yi finalde İspanya’nın rakibi
yaptı. Gareth Southgate yönetiminde art arda ikinci kez Avrupa
Şampiyonası’nda final oynayacak olan İngiltere, buna karşın
tarihinde ilk kez kendi toprakları dışında bir final karşılaşmasına
çıkacak.
Pazar gecesi için en büyük beklentimiz ise İngiltere’nin dün
gece ilk yarıda oynadığı gibi oynaması ve İspanya’nın güzel
futboluna eşlik etmesi. EURO 2024’ü muhteşem uzaktan golleri ve
genç oyuncuların vitrine çıkmasıyla genel olarak iyi
hatırlayacağız, dileyelim sonu da öyle olsun. Futbol sonunda nereye
dönerse dönsün, yeter ki kalplerimize neşe bıraksın.