İngiltere hakkıyla finalde, şimdi sıra finalin hakkını vermekte

Pazar gecesi için en büyük beklentimiz, İngiltere’nin dün gece ilk yarıda oynadığı gibi oynaması ve İspanya’nın güzel futboluna eşlik etmesi. EURO 2024’ü muhteşem uzaktan golleri ve genç oyuncuların vitrine çıkmasıyla genel olarak iyi hatırlayacağız, dileyelim sonu da öyle olsun. Futbol sonunda nereye dönerse dönsün, yeter ki kalplerimize neşe bıraksın.

Onur Özgen oozgen@gazeteduvar.com.tr

İngiltere’de geçtiğimiz hafta içinde iki büyük değişim oldu; İşçi Partisi seçimleri büyük bir farkla kazandı ve Gareth Southgate sonunda bir şeyleri değiştirmesi gerektiğini kabul edip üçlü savunmaya geçti. Başka bir deyişle, İngilizler muhafazakârlığın hem siyaset hem de futbol sahasında geriletildiği bir hafta geçirdi. 

O günden bu yana İngiltere adına işlerin Avrupa Şampiyonası’nda çok daha iyi gittiği kesin. Önce İsviçre maçında, ardından dün gece Hollanda karşısında çok daha iyi bir İngiltere vardı. 

Kyle Walker’ın üçlü savunmanın, Bukayo Saka’nın ise orta dörtlünün sağına geçmesi, böylece takımın top rakipteyken üçlü, top kendisindeyken dörtlü savunmaya evrilmesi, İngiltere’yi çok daha akıcı bir futbola kavuşturdu.

SİMONS, VAN BRONCKHORST’U ANDIRDI

Buna karşın dün geceye iyi başlayan taraf Hollanda’ydı. İngiltere’nin geri üçlüsünün karşısına klasik bir santrfor koymayan Hollanda, en uçtaki Memphis Depay’ın derine geldiği anlarda onun bıraktığı boşluğa orta saha oyuncularını kaçırmayı denedi. Onların birinde de Xavi Simons’un ayağından harika bir gol buldu. Şu an Beşiktaş’ın başındaki Giovanni van Bronckhorst’un 2010 Dünya Kupası’ndaki Uruguay maçında Fernando Muslera’ya attığı muhteşem golü andıran bir goldü bu. 

Simons bu gol sayesinde Hollanda adına Avrupa Şampiyonası yarı finalinde gol atan beşinci oyuncu da oldu ve adını Ronald Koeman, Marco van Basten, Dennis Bergkamp ve Frank Rijkaard gibi efsanelerin yanına yazdırdı.

Ancak Hollanda’nın maç boyunca yaratabileceği gol pozisyonu bundan ibaretti. Üstelik savunmada da fazlasıyla korunmasız görünüyorlardı. Bu sayede İngiltere ilk 15 dakikada bütün turnuva boyunca ürettiğinden daha fazla pozisyona girdi. 

MAİNOO VE FODEN

İngiltere adına skorda yeniden eşitliği getiren gol ise tartışmalı bir VAR penaltısı sayesinde geldi. Şuttan sonra yapılmış bir faul nedeniyle gelen penaltı golü İngiltere’ye beraberliği, Harry Kane’e Avrupa Şampiyonası eleme turlarında tüm zamanların en golcü oyuncusu unvanını getirdi. Aynı zamanda Alan Shearer’a ait olan İngiltere’nin Avrupa Şampiyonası’ndaki en golcü oyuncusu rekorunu da egale etmesini sağladı.

İlginçtir ama, golden sonra da İngiltere’nin baskısı ve ikinci gol arayışları devam etti. Savunmasını hiç olmadığı kadar öne çıkaran ve önde basan İngiltere, bu sayede oyunu rakip yarı sahaya yıkmayı ve atak sürekliliği sağlamayı başardı. 

İngiltere adına en çok öne çıkan iki oyuncu ise Kobbie Mainoo ve Phil Foden’dı. Henüz 19 yaş 82 günlük olan ve İngiltere’nin büyük bir turnuvanın yarı finalinde oynayan en genç oyuncusu olan Mainoo, orta sahaya müthiş bir yoğunluk ve top taşıma gücü getirdi. Genç orta saha o kadar çok top kazandı ve bunları o kadar iyi kullandı ki, Hollanda’nın geriye yaslanmasında tek başına büyük bir etkendi. 

Açıkçası Hollanda’nın sertlikten ve atletizmden uzak orta sahası da Mainoo’nun yıldızlaşmasını kolaylaştırdı. Aynı şekilde İngiltere’nin ilk yarıdaki baskın oyununun da en önemli nedenlerinden biri Hollanda orta sahasıydı.

Foden ise turnuvada şu ana kadar beklentilerin altında kalan genel görüntüsünün aksine dün gece ilk yarıda çok daha etkiliydi. Sürekli topu talep etti ve İngiltere hücumlarının onun üzerinden gelişmesini sağladı. Şimdiye dek İngiltere’nin saha içindeki lideri Jude Bellingham’dı, ama dün gece bu rolün sahibi Foden’dı.

Walker’a da ayrı bir parantez açmak gerek. Top rakipteyken gerideki ekstra savunmacı rolünü üstlenen Walker, toplu oyundaysa sağ kanatta hiç olmadığı kadar hücumcu bir rol üstlendi. İlk yarıda top ağırlıklı olarak İngiltere’nin hâkimiyetinde olduğu için de daha çok ikinci rolündeydi. O kadar ileriye çıktı ki, onun bu bindirmeleri sayesinde Saka da sağ iç koridoru çok iyi kullandı, rakip ceza sahasında tam beş kere topla buluştu, ki bu Hollanda’nın toplamından fazlaydı (4). 

DEPAY’DAN SONRA

Buna karşın 35. dakikada Depay’ın sakatlanması ve Ronald Koeman’ın onun yerine üçüncü bir orta saha oyuncusu olarak Joey Veerman’ı oyuna alması, maçın bütün seyrini değiştirdi. O dakikaya kadar Hollanda’ya orta sahada büyük bir üstünlük kuran İngiltere, yavaş yavaş ivme kaybetmeye başladı. Veerman’ın orta sahada kapattığı boşluklar, İngiltere’nin alan bulmakta zorlanmasına neden oldu.

İkinci yarıda iki takımın teknik direktörü birer hamle yaptılar. Southgate, Kieran Trippier’in yerine Luke Shaw’u, Koeman ise Depay’ın yerine en uca koyduğu Donyell Malen’ın yerine “süper yedeği” Wout Weghorst’u oyuna aldı. Southgate, safkan bir sol kanat oyuncusu olan Shaw ile ikinci yarıda daha tehlikeli olabileceklerini, Koeman da Weghorst’un ilerideki varlığı sayesinde İngiltere’nin önde baskısından uzun vurarak kaçabileceklerini ve ileride biraz daha top tutabileceklerini düşünmüş olmalı. 

Bu değişikliklerin ardından sahada istediği gerçekleşen taraf ise açıkça Koeman’dı. Depay-Veerman değişikliğinin ardından Hollanda orta sahada Mainoo, Foden ve Bellingham’a sıkı bir adam markajı uygulamaya başladı, Weghorst’un oyuna girişi de İngiltere’nin önde baskısının kırılmasına sağladı. Fakat hücumda hâlâ üretkenlikten çok uzaklardı.

KANE VE BELLİNGHAM

İlk yarının aksine oyun kilitlenmiş gibiydi. İngiltere’de Southgate yeni bir hamle yapmazsa, maçın uzaması ve penaltılara gitmesi hayli olası görünüyordu. Bunun için de sanki ilerideki hız eksikliğini gidermeleri gerekiyordu. Bu anlamda olumsuz olarak dikkat çeken iki oyuncu ise Kane ve Bellingham’dı.

Kane’in sık sık kendini derine atması bu maçta İngiltere’nin işine yaramıyor, onları ceza sahasında eksik bırakıyordu. Ayrıca hareketsizliği de Hollanda savunmasının işini kolaylaştırıyordu. Bellingham da aynı şekilde fazla statikti. Saka ve Foden, hatlar arasında topla buluşuyor, içeri giriyor ve rakip ceza sahasını tehdit ediyordu. Buna karşın Bellingham sürekli topu ayağına bekliyor, bu da İngiltere’yi hücumda daha kolay savunabilir kılıyordu. Nitekim İngiltere ikinci yarı boyunca rakip kaleye tek isabetli şut yollayamamıştı.

Müdahalede bulunmak için 80. dakikaya kadar bekleyen Southgate ise sonunda Kane’i Ollie Watkins ile değiştirdi. Ancak “prensi” Bellingham’ı oyundan almaya kıyamayıp, Cole Palmer’ı Foden’ın yerine oyuna aldı. Yine de sahaya doğru iki oyuncuyu attı: İleriye bir koşucu, geriye de o koşuları ödüllendiren topu atacak bir pasör.

TAM BİR SANTRFOR İŞİ

Nitekim İngiltere’nin ikinci yarıdaki ilk şutu 89. dakikada bu ikilinin ortaklığıyla geldi. Palmer’ın ara pasına çok iyi hareketlenen Watkins, bu turnuvada belki de en çok eksikliğini hissettiğimiz harika bir santrfor işiyle, topu önce çok iyi kontrol edip, ardından dönüp tam köşeye bıraktı. Bunu yaparken kaleye bile bakmadı, çünkü nerede olduğunu biliyordu. Tamamen santrfor içgüdüsüyle atılmış harika bir goldü.

Bu gol aynı zamanda İngiltere’yi finalde İspanya’nın rakibi yaptı. Gareth Southgate yönetiminde art arda ikinci kez Avrupa Şampiyonası’nda final oynayacak olan İngiltere, buna karşın tarihinde ilk kez kendi toprakları dışında bir final karşılaşmasına çıkacak. 

Pazar gecesi için en büyük beklentimiz ise İngiltere’nin dün gece ilk yarıda oynadığı gibi oynaması ve İspanya’nın güzel futboluna eşlik etmesi. EURO 2024’ü muhteşem uzaktan golleri ve genç oyuncuların vitrine çıkmasıyla genel olarak iyi hatırlayacağız, dileyelim sonu da öyle olsun. Futbol sonunda nereye dönerse dönsün, yeter ki kalplerimize neşe bıraksın.

Tüm yazılarını göster