İngiltere ve İran Devrimi: Saf menfaat, silahlar ve gizli anlaşmalar
İngiltere’nin İran’a yönelik politikası çoğu zaman saf menfaate dayanıyordu. İran İslam Devrimi 40'ıncı yılına girerken, İngiltere’nin son dönem İran politikasını belirleyecek dinamikleri ise zaman gösterecek.
Mark Curtis*
Kırk yıl önce, bu ay İran Devrimi, Orta Doğu’dan bir şok dalgası göndererek, Şah Muhammed Rıza Pahlavi’yi devirdi ve Ayetullah Humeyni’nin İslami rejimini iktidara getirdi.
İran şu anda Orta Doğu’da Batı’nın gücüne meydan okuyan en büyük aktör olmayı sürdürürken, İslami İran’la İngiliz ilişkileri her zaman bugünkü kadar kötü değildi. İngiltere, Humeyni'nin önderlik ettiği İran muhalefet güçlerinin Pehlevi’yi devirmek isteyen 1979 devriminden önce Şah'a desteğini çekti. Şeriat rejimi iktidara geldiğinde İngiltere, İran’ı Sovyetler Birliği'ne karşı bir yeni odak görerek İslamcı İran ile temaslarda bulundu. Hatta onu silahlandıracak kadar ileri gitti.
ŞAH'A İNGİLİZ DESTEĞİ
Şah 1953'te, İran petrolünün üzerinde tam kontrolü olan İngiliz petrol şirketlerini millileştiren İranlı lider Muhammed Mosaddegh'i karşı düzenlenen darbede, Londra'nın başlattığı “Bot” olarak bilinen Anglo-Amerikan gizli operasyonunda iktidara geldi. İngiliz bir yetkili "politikamız, Mosaddegh'den en kısa zamanda kurtulmaktı” diyerek yıllar sonra itirafta bulundu. Aslına bakarsanız, gizli dosyalar, İngiltere’nin Tahran Büyükelçisi'nin “petrol sorununu “makul şartlarla çözecek” bir diktatör tercih ettiğini gösteriyor.
1953 darbesinin az bilinen bir yönü, İngilizlerin, Humeyni'nin öncülü olan Ayetullah Sayyed Kashani ile komplo kurmasıdır. Kashani; ordu, polis, siyaset ve medya şahsiyetlerine rüşvet veren MI6 (İngiliz istihbaratı) ile işbirliği içinde Mosaddegh’e karşı çıkan isyancıların parasal kaynak sağlamak için yardım etti. İngiltere’nin operasyonunun yürütücüsü MI6 subayı Christopher Woodhouse, operasyonu, “Bu güçlerin esas amacı, Tahran'ın kontrolünü, tercihen Şah'ın desteğiyle ele geçirmek, ancak gerekirse onsuz ele geçirmek; Mosaddegh ve onun bakanlarını tutuklamaktı” diyerek açıklıyor.
Şah çeyrek asır boyunca hüküm sürdü ve İngiltere'nin eğitiminde yardım ettiği meşhur iç güvenlik hizmeti SAVAK aracılığıyla muhalefeti vahşice bastırdı. Devrimden bir yıl önce, Nisan 1978'de muhafazakâr muhalefet lideri Margaret Thatcher, Tahran'ı ziyaret etti ve Şah'ı “İran'a dinamik bir yön veren, İran’ı Yirminci Yüzyıl Rönesansı'na taşıyacak olan, dünyanın en ileri görüşlü devlet adamlarından biri” olarak nitelendirdi.
Birkaç ay sonra, James Callaghan’ın İşçi hükümeti gizlice Şah’ın 175.000 CS gaz tüpü ve İran’a karşı rejimin aleyhinde gösterilerde bulunmalarına yardımcı olmak için 360 zırhlı personel taşıyıcı tedarik etme talebini kabul etti.
TARAF DEĞİŞTİRME
Callaghan, Ekim 1978’de Tahran’da yaşanan huzursuzluğun rejimi tehdit ettiğini belirtti. Dışişleri Sekreteri David Owen’a “Şah’ın çok fazla şansı olduğunu söyleyemem,” dedi ve ekledi; “verilen güvenceler hakkında tekrar düşünmeye başla.” Bunun anlamı, muhalefetteki figürlerle ilişkiye geçilmeye başlanmasıydı.
Aralık ayıyla birlikte, İngiliz yetkililer Şah’ın iktidarda kalmasının pek mümkün olmadığı ve İran’ın bir devrimin eşiğinde olduğu sonucuna vardılar. Daha sonra Dışişleri yetkilileri İngiltere'nin desteğini tamamen İran muhalefetine kaydırılmasını savundu. Ancak ortaya çıkan belgeler, kimle ne oranda ilişki kurulduğunu açıkça belirtmiyor.
Şah, 16 Ocak 1979'da Tahran'dan kaçtı ve 1 Şubat'ta Humeyni sürgünden İran'a döndü. İngiltere, Şah ile herhangi bir ilişki kurmaktan kaçınarak yeni İslami rejimle daha fazla “karşılıklı güvence” sağlamaya çalıştı. Londra ve Washington, devrimden kaçanlara siyasi sığınma hakkı vermeyi reddetti. Owen, daha sonra yazdığı bir yazıda “Kararımın onurlu bir yanı yoktu, bu karar sadece ulusal çıkarların soğuk kanlı hesaplanması idi.” O bunu, “aşağılık bir davranış” olarak değerlendirdiğini söyledi.
Şubat ayında Callaghan, Humeyni’ye sadık köktencilerin egemen olduğu İslam Devrimi Konseyi’nde vücut bulan gerçek iktidar ile, Şah tarafından hapse atılan bir alim olan Mehdi Bazargan’ın yeni hükümetini tanıdı. Kabine Sekreteri Sir John Hunt, Callaghan'a “yeni hükümetle olan ilişkilerimizi geliştirme fırsatını kaybetmemeliyiz” dedi.
Margaret Thatcher, yeni hükümete Şah'ın emrettiği silahların, özellikle de büyük bir tank anlaşmasının “petrol, ticaret ve diğer çıkarlar” ile birlikte akmaya devam edeceğine dair güvence verdi. Haftalar sonra dini hükümlere dayanan yeni bir anayasa ile bir İslam Cumhuriyeti ilan edildi.
İRAN'IN SİLAHLANDIRILMASI
Yeni Thatcher hükümeti altında, İngiltere yeni İran rejimini silahlandırmaya ve eğitmeye devam etti. Nisan 1980’de, ABD rehin krizinin aylar kala, İngiltere hâlâ İngiltere’de 30 İran askeri subayı yetiştiriyordu. Afganistan'daki Sovyet kuvvetleri ilerlemesini sürdürürken, İngiliz başbakan Thatcher, İran teokrasisini Sovyet ideolojisine karşı müttefik olarak gördü.
Bu, 1982'de Britanya'nın, İran'ın ana sol örgütü olan komünist Tudeh Partisi'ni yok etmesine yardım ettiğinde acımasızca örneklerle görülmüş oldu. CIA ile birlikte çalışan MI6, rejim lehine kamuoyu yaratmak ve Sovyet etkisini azaltmak için İranlılara bir Sovyet itirafçısından edinildiği iddia edilen Tudeh ajanlarının bir listesini geçti. Daha sonra onlarca Tudeh “ajanı” idam edildi, 1000'den fazla üyesi tutuklandı ve parti yasaklandı.
Fakat şimdilerde İran devrimci rejimini Batı için stratejik bir tehdit olarak görse bile, Britanya daha da ileri gitti. İran, 1980'lerde acımasız Körfez Savaşı'nda Irak'la savaşırken, Thatcher Hükümeti her iki tarafını da silahlandırdı. İngiltere, savaşın ilk gününden itibaren, 1970'lerde Şah'a teslim edilen tankların korunmasına yardımcı olarak İran'a milyonlarca varil tank yakıtı ve tank motoru gönderdi.
Whitehall ayrıca 1980'lerin ortalarından kadar, gizlice İran'a silah göndermesi için Allivane International adlı bir şirketle bağlantı kurarken, bir başka proje de İngiliz BMARC şirketinin 1986'da Singapur üzerinden İran'a deniz silahları, yedek parçaları ve mühimmat ihraç etmesini sağladı. Aynı zamanda, devlete ait bir şirket üretimi olan, patlayıcı yapımında kullanılan ve BM ambargo listesinde olan ve İngiltere’nin kendi ihracat kurallarını da ihlal eden beş bileşik tetryl kimyasalları İran’a ihraç edildi.
BİTMEMİŞ İŞ
Şah zamanı kararlaştırılan İngiliz tank ihracatı hâlen iki ülke arasındaki ilişkileri sarsmaktadır. Yasaklanan dosyalar yeni rejimin Şubat 1979'da İngiltere'ye, Şah'ın 1.25 milyar £ değerinde 1.500 İngiliz tankının alımını içeren altı askeri sözleşmeyi reddettiğini gösteriyor. İran tarafından satın alınan ancak hiçbir zaman teslim edilmeyen tankların ödemesi için İngiltere ödenmiş parayı hâlâ elinde tutuyor. İran ise, 1979'dan bu yana parasını geri almak istiyor.
İngilizler, İran rejimini Orta Doğu’dan çıkarmak isterken ABD ve İsrail’deki aşırılık yanlıları şimdi savaşa girmek istiyorlar. Ancak 1953’de değiliz ve Londra kesinlikle İran’ın Saddam Hüseyin’in Irak’ından ya da Muammer Kaddafi’nin Libya’sından çok daha güçlü olduğunun farkında.
Şimdilik, Londra İran üzerinden ticari çıkarlarını sağlama alma uğraşı içerisinde iken, bazen ABD ile karşı karşıya gelmemek için ABD’den yana taraf tutuyor. İngilizlerin son dönem İran'a yönelik politikası çoğu zaman karşılıklı çıkara dayanıyordu. İngiltere’nin İran’da bir rejim değişikliğini zorlayıp zorlamayacağını yalnızca zaman gösterecek.
*Makale’nin yazarı Mark Curtis, İngiltere'nin dış politikasının ve uluslararası gelişiminin tarihçisi ve analistidir. Aynı zamanda sonuncusu “Gizli İşler: İngiltere'nin Radikal İslam ile Birlikteliği” ismini taşıyan altı kitabın yazarıdır.
**Yazının aslı Middle East Eye sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Özgür Cem Boynueğri)