İnsan evriminde negatif seçilim artıyor
Gerçekleştirilen yeni bir gen araştırması, evrim sürecinin nasıl işlemekte olduğuna ilişkin yepyeni bilgiler sunuyor. Araştırma, ileride yapılacak gen araştırmaları için de çığır açıcı olanakla sunabilir.
Michelle Starr *
Evrim süreci, işleyişini aralıksız sürdürüyor; bu sebeple, insanların hâlâ bazı evrimsel değişimler yaşamasının nedeni olarak yerli yerinde duruyor. Son günlerde bazı araştırmacılar insan genomunda (gen haritası) doğurganlık ve kalp-damar sisteminin işleyişinde bazı değişimler olduğunu gösteren belirtiler buldular.
Doğal seçilim, süper güçler kazanmaya benzeyen bir şey değil. Kuşaklar boyunca ağır ağır gerçekleşen değişimleri içerir ve bu süreç, genellikle o kadar düşük bir hızdadır ki bizler farkına bile varmayız.
YENİ BİR İSTATİKSEL YÖNTEM
Avustralya’da bulunan Queensland Üniversitesi’nde çalışan genetikçiler, bu değişimlerin neler olduğunu tespit etmek için DNA’daki mutasyonları saptamaya olanak veren istatistiksel bir yöntem geliştirdiler.
Jian Yang ve Jian Zeng ile birlikte üniversitenin Moleküler Biyolojik Bilimler Enstitüsü ve Queensland Beyin Enstitüsü araştırmacılarından oluşan bir araştırma grubu, Birleşik Krallık’ın kamusal sağlık veritabanı UK Biobank’ta bulunan 126 bin 545 kişinin genom verilerini gözden geçirdi.
Topuk kemiğindeki mineral yoğunluğu, erkeklerde görülen kellik, vücut kitle indeksi (VKİ), kadınlarda ilk adet kanaması ve menopoz yaşı, kadınların ilk kez canlı doğum yaptığı yaş, kavrama gücü ve kalça-bel oranı gibi 28 farklı karmaşık özelliği ayrıntılarıyla incelediler.
Değişik yaşlardaki kişilerde bu özelliklere dair genleri inceleyerek, nesiller arasındaki farklılaşmayı tespit etmek olasıdır.
Yang, “doğal seçilimde, yani ‘en güçlü olanların hayatta kalması’ meselesinde, hayatta kalma becerisini ilerleten özelliklerin bir sonraki nesle aktarılıyor olmasının daha büyük bir olasılık olduğunu,” belirtiyor.
Bunun tersi de mümkündür. Doğal seçilimin tersine daha düşük bir olasılıkla bedensel zindeliğe hasar veren DNA mutasyonlarının aktarılmasına negatif seçilim adı verilir.
Araştırmacılar, çeşitli özelliklerde negatif seçilimin -zararlı gen çeşitlenmelerinin ortadan kaldırılmasının- kanıtlarına rastladıklarını ifade ediyorlar. En güçlü kanıt, kardiyovasküler (kalp-damar sistemi) ve üreme işlevlerine ilişkin özelliklerde görüldü.
Araştırma ekibi kardiyovasküler işlevlere ilişkin olarak, bel çevresi ve bel-kalça oranı ile bağlantılı değişimler tespit etti. Eski dönemlerde, bel etrafındaki şişkinlik yaratan fazlalığın, kardiyovasküler hastalıklarla ilgili risklerin artmasıyla bağlantılı olduğu saptanmıştı.
Bunların dışında, tansiyonda da bazı değişimler gerçekleştiğine ilişkin bulgulara rastladılar.
Ancak kadınların menopoz yaşı -doğurganlıkla ilişkili olarak- en göze çarpan değişimi gösteriyor. Araştırmacıların ifade ettiği gibi, doğurganlık ve genetik uygunluk arasında güçlü bir bağlantı bulunması nedeniyle, ilk adetin görüldüğü yaş ve ilk canlı doğum yapma yaşı da belirgin değişimler gösteriyor.
Bu inceleme, bilim insanlarının, insanlarda yaşanan evrimsel değişimlere ilişkin Biobank verilerini kullanarak yaptıkları ilk çalışma değil.
ABD’DA 500 BİN DNA İNCELENDİ
Geçen yıl Kaliforniya Irvine Üniversitesi’nden araştırmacılar, hem pozitif hem de negatif seçilim konusunda 500 bindenfazla insanın DNA’sını inceledi. Evrimin, (muhtemelen kas kitlesi sebebiyle) erkeklerde daha yüksek bir VKİ’ye sahip olanlar ve genç yaşta doğum yapan kadınlar lehine işlediğini keşfettiler.
Yine de çok fazla heyecanlanmayın. 2011 yılında yaptıkları bir çalışmaya göre, diğer bilim insanları, evrimsel değişimlerin oldukça sık gerçekleştiğini, fakat “olmaması” gerektiğini, aslında evrimsel bir özelliğin ortaya çıkması ve sürmesi için yaklaşık bir milyon yıla ihtiyaç olduğunu tespit etmişlerdi.
Çalışmanın hedefi, yakın zamanda görülecek değişimlerin yaratacağı olası bir büyük etkiyi tespit etmek değil, evrime ilişkin daha fazla bilgiye sahip olmak ve ‘seçim’ süreçlerinin nasıl bir işleyiş gösterdiğini saptamak.
Zeng, “negatif seçilim, ‘kötü’ mutasyonların nüfus içerisinde yayılmasını engeller, bu ise ortak DNA çeşitlenmelerinin, kişisel özellikler üzerinde sınırlı bir etkisi olduğu ya da hiç etkisi olmadığı manasına gelir,” diyor.
“Bu araştırma, karmaşık karakter özelliklerinin genetik temellerini daha ayrıntılı anlamamıza ve daha sonra gerçekleştirilecek olan karmaşık özellikler ve tıbbi genomlar hakkındaki deneylerin tasarımına dair bilgiler sunacaktır.”
Ekibin araştırması Nature Genetics dergisinde yayınlandı.
* Yazının aslı Science Alert sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)