İnsanı kim öldürdü?

Ailesi mi, sevdikleri mi, saygı duydukları mı yoksa her şeye rağmen sevgiyle atan kalbi mi?

Burcu Aktaş bu.aktas@gmail.com

Fareyi Öldürmek’in satırları arasından kucağımda Sabri’nin cansız bedeniyle çıkıyorum. Her okurun bu kitaptan, kollarında Sabri’nin cesediyle çıkacağına eminim. Çünkü bu bir İrfan Yalçın romanı. Çünkü İrfan Yalçın okurun üzerine tıpkı bir sağanak gibi inen karakterlerin yazarı.

Toplumsal gerçekleri gösterme biçimi sebebiyle zihne çivilenen, kendine has bir edebiyatçı İrfan Yalçın. Bir başka deyişle gösterme biçimleriyle okurun görme biçimlerine etki eden bir yazar. Son birkaç kuşağın onu tanımadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu yüzden kimi sinemaya uyarlanmış kimi Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmiş eserlerinin beş yıldan beri yeni baskılarla okurla buluşturulması çok çok önemli.  

Fareyi Öldürmek
İrfan Yalçın, h2o Kitap, 144 sayfa.

İlk kez 1980 yılında yayımlanan Fareyi Öldürmek’te, memur Sabri’nin trajik hayatını anlatıyor İrfan Yalçın. Zalimin, açlığın, sevgisizliğin kol gezdiği romanın demir leblebi sorusu şu: İnsanı kim öldürdü? Ailesi mi, sevdikleri mi, saygı duydukları mı yoksa her şeye rağmen sevgiyle atan kalbi mi?

Sabri, Çehov tipleri gibi hassasiyetten örülü bir karakter. İrfan Yalçın, başkarakterinin daha gülümsemesini tarif ederken bile o gülümsemenin ardında nice yıkımların olduğunu hissettiriyor. Selamını aldığı kişinin gözünün içine bakamayan, iyiliğinden şüphe edilmeyen, etrafındakilerin alaylarına maruz kalan, eşinden haftalık alan, yaz kış aynı pantolon ceketle dolaşan, pantolonu ayakkabılarının üstünde kıvrım kıvrım duran, ceketinin kolları parmaklarının ucuna varan, tüm insanlara hanımefendi ya da beyefendi diye hitap eden Sabri’yi biraz olsun tanıdıktan sonra yaşananları öğreniyor okur. Devlet dairesinde çalışan Sabri, şefini, bir demirle döverek komaya sokuyor. Adam birkaç gün komada kaldıktan sonra ölüyor. Karıncayı incitemeyecek Sabri neden böyle bir şey yaptı? Okur bu sorusuyla meşgulken, Sabri’yi tanıklıklarla anlatmaya başlıyor İrfan Yalçın. Memur Sabri’nin daireden arkadaşları Hulusi ile Necla, karısı Şükran ve ağabeyi Murat’ın ağzından önce insanın diğer insana zulmünü sonra sabırla hayatı göğüsleyen Sabri’nin çocukluğundan itibaren yaşadıklarını okuyoruz. Sabri’nin ağabeyi Murat’ın anlatıcı olduğu bölümü, ölümün ve yoksulluğun en etkili anlatıldığı metinlerden biri olarak not etmeliyiz.

Masumun ve katilin kim olduğunu bulmanın o kadar kolay olmadığı bir hayat hikâyesi Sabri’ninki. Yazarının tanımlamasıyla dünyayı ve insanları bahar güneşi gibi sımsıcak kucaklayan Sabri’nin yitişi bu. İrfan Yalçın yitip gitmemek için ipucunu da veriyor elbette: “Her şey gibi sevmek de bir zaman işidir…”

Tüm yazılarını göster