Elektriğin olduğu, rayların olduğu, başka birçok alternatifin bulunduğu bir dünyada saçma sapan bir "nostalji" adına atlara araba çektirmek müthiş bir medeniyetsizlik. Ama problem bu kadar da değil. Adalarda her yıl fazla çalıştırılmaktan yüzlerce hayvan ölüyor. Bacakları kırılanlar ormanlık alana canlı canlı ölüme terk ediliyor. Yaşayanlar işkence içinde yaşıyor. Sinekler, hastalık, kötü koşullarda yaşamak, çok çalıştırılmak gibi sayısız dertleri var. Ağustosta atların çoğu tükenmiş oluyor. Üzerleri yara bere dolu, acı yüzlerinden okunuyor. Atlar genellikle bir sezon ancak "dayanabiliyor".
Ve şimdi Adalar’da faytonların kaldırılması için ilk adım atıldı.
Sebebi, zamanlaması ve üslubu her ne olursa olsun müthiş bir adım bu.
Bu adımla birlikte özellikle sosyal medyada bir “kimse kusura bakmasın ama” “atları seviyorum ama” “tamam üzücü ama” filan gibi bir bol amalı muhalefet hali başladı.
Hatta tanıdığım bir dizi hak savunucusu dahil ayrımcılıkla mesafeli birçok insanın kafası karışık. Hep de aynı sorular dolanıyor havada.
Bence bu konuda fikir geliştirmek bütünüyle nerede durulduğuyla ilgili. Şu soruyla başlanabilir: İnsanlar atların efendisi midir? Cevabınız evetse zaten yazıya devam etmenize gerek yok.
Cevabınız hayırsa şu soruyla devam edelim: Atlar insanları taşımak, insanlar kendilerini atlara taşıtmak zorunda mıdır? Cevabınız evetse yine bir “Ne uğruna?” diye sorarım. Ama başka yapacak bir şey yok tabii.
Fakat bu iki soruya da hayır diyorsanız aşağıdaki sorular bence gereksiz. Yine de soralım. Kafalar bu konu dışı sorularla karışıyor çünkü:
Faytonlar kalkarsa Adalar'a petrollü trafik gelir mi?
Ayrı prosedürler var bu ikisi için. Faytonların kalkması bugüne kadar hep elektrikli araçlarla beraber tartışıldı konuşuldu. Adalar’a motorlu trafik getirmek isteyen birisinin buna “insanları alıştırmak” için “bir ara aşama olarak” elektrikli fayton koyması çok akıllıca değil. Örneğin Meksika’da Isla of Mujares’de sadece elektrikli golf arabaları vardı. Ve kimse o arabaları bir petrole geçiş aşaması olarak görmüyordu. Adalar’a motorlu trafiğe geçmeye dair bir emare, iddia, sızıntı, demeç, teşebbüs, komisyon, hiçbir şey yok ortada. Mesnetsiz bir tedirginlik yüzünden olumlu bir adıma köstek olmak mantıklı mı hakikaten?
Faytonlar kalkarsa o atlar işsiz kalır, sucuk olur!
Atlar Adalar’da genellikle bir sezonu çıkaramıyor. Çıkarabilenler de zaten harap oldukları için ölüme terk edilebiliyor. İddialara göre Bostancı’da kamyonların arkasında kaçak kesiliyor. Velhasıl faytonlar kalkmazsa da atlar ölüyor hem de işkenceyle ölüyor. Kalkınca ölmemesi için milyon tane yöntem bulunabilir. Bu o vakit konuşulabilir. Ayrıca at işsizliği sorununu işkenceyle çözmek olacak iş mi?
Atlar yüzyıllardır insan taşıyor. Spor, gelenek filan bu.
Yüzyıllardır yapılması neyi haklı çıkarır? Atlar niye sizi taşımak zorunda olsun? Yüzlerce yıldır kadınlar dayak yiyor, çocuklarla evleniliyor diye dayak mı savunalım? Çocuk gelin, berdel, boğa, horoz, köpek dövüşleri ve daha birçok fenalık gelenek, onu da mı savunalım? İşkence insanlık suçudur. Gelenek de olsa insanlık suçudur, spor da olsa.
Faytonlar Adalar’ın sembolü
Elbirliğiyle Adaları bu saçma sapan sembolden kurtaralım madem.
E-posta atılabilen bir dünyada yaşıyoruz. Ulaşım için, eğlence için, nostalji için, “hoşça vakit geçirmek” için binbir türlü çare var. Kendinizi atlara taşıtmayın.
İnsan evladı atların efendisi değildir.
Atları rahat bırakın.