Instagram’da kaydırılan ekranlar ve çocuk istismarı
Çocukların ticari amaçlarla istismar edilmesi, bir moda haline geldikçe bu kuralsızlık ve sorumsuzluk hali, “marka iştahlı ebeveynler” arasında kartopu etkisiyle büyüyor. Ve Avrupa’da da son bir aydır daha yüksek sesle söylendiği gibi, çocukların daha fazla istismarını önlemek için artık her geçen saniye değerli...
"Hikâyenizde hiçbir şey 'bir
şekilde' olmaz. Siz yazdığınız için olur. Sorumluluğu üstlenin."
Ursula K. LeGuin
Bir süredir Instagram başta olmak üzere sosyal medya
platformlarında, “fenomenler” tarafından çocuğu merkeze alan
paylaşımlar ve reklamlar, sorumlu ebeveynler ve çocuk hakları
savunucuları açısından ciddi bir endişe kaynağı doğuruyor.
Çocuklarının, sabahın ilk ışıklarından itibaren gündelik
yaşantılarını, tatil programlarını, yediklerini, içtiklerini,
giydiklerini reklamını yaptıkları markalar eşliğinde sosyal medyaya
yükleyerek çocukları üzerinden gelir elde eden ebeveynler, zaman
zaman şikayet ediliyor, ama nafile. “Ticari çıkarlar” ve
“kayıtsızlık” baskın geliyor.
Peki İnternet’te “blogger” anneler, “instamom”lar,
“influencer”lar tarafından adeta “çocuk ticareti” ve hatta “çocuk
işçiliği” yapılmasını önleyen bir yasal çerçeve yok mu?
Elbette var. Ama uygulandığı sürece anlamlı.
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 232 ve 233.maddelerine göre,
ebeveynler çocuklarını sosyal medyada ticari bir meta haline
getirerek hem onlara “kötü muamelede” bulunuyorlar; hem de aile
hukukundan kaynaklı yükümlülüklerini ihlal etmiş oluyorlar.
TCK’nın 232.maddesine göre; “İdaresi altında bulunan veya
büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya
sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu
terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye,
bir yıla kadar hapis cezası verilir”.
TCK’nın 233.maddesine göre “Aile hukukundan doğan bakım,
eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi,
şikayet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır”.
Normal prosedür gereği, CİMER’e yapılan şikayetin ardından
durumun Çocuk Şube Müdürlüğü’ne bildirilmesi ve bu dosyanın da
Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yönetilmesi
gerekiyor.
Dolayısıyla, ebeveynlerin haklarında adli soruşturma açılması ve
ilgili çocuklara dair Çocuk Koruma Kanunu çerçevesinde işlem
yapılması mümkün.
Velayet hakkı bağlamında da çocuğun reklam amaçlı görüntülerinin
sosyal medyada paylaşılması hukuka aykırı.
Dijital içerik üretimindeki bu sorumsuzca tutum, aynı zamanda
çocukların gelişimine de ciddi zarar veriyor. Bir markayı görünür
kılmak, dudak uçuklatan ücretler almak ve daha çok takipçi kazanmak
amacıyla teşhir edilen çocuk, yapay bir evrenin içerisinde adeta
kendinden farklı, hakikatten kopuk bir kimliğe bürünüyor ve onları
izleyen akranlarının gözünden de farklı bir gerçekliğe
yerleştiriliyor.
Evde daha önce kullanılmayan bir ürünün çocuğun bedeni merkez
alınarak tanıtılması ve annenin bu ürünü kırk yıldır
kullanıyormuşçasına ballandıra ballandıra anlatması da işin başka
bir boyutu. Bu da çocuğun gözünde annesinin güvenilirliğini
zedeliyor.
Bazı çocuklara marka tanıtımına özel sosyal medya hesapları bile
açılıyor; çocukların en kişisel ve mahrem kalması gereken yatak
odalarına girilerek paylaşımların “dozajı” artırılıyor; çocuğun
rahat ettiği iç çamaşırı markalarına kadar paylaşılarak teşhirde
sınır tanınmıyor.
Ekonomik istismar sadece çocuğunu okuldan alıp oto tamir
atölyesine çırak olarak vermekten ibaret değil. Bu yapılanlar da
ekonomik istismarın dijital dünyada “dikkat çekmesin”,
“normalleştirilsin”, “kanıksansın” diye allanıp pullanmış hali.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 19.maddesine
göre çocuğun her türlü istismarında karşı taraf devletlerin ve
ilgili kurumların devreye girmesi gerekiyor.
Aynı sözleşmenin 32.maddesine göre ise, çocuğun her türlü
ekonomik sömüründen korunması, psikolojik, bedensel, ruhsal,
ahlaksal ve toplumsal gelişimini olumsuz etkileyen hallerden
sakınılması gereği de öngörülüyor.
Türkiye’de 4857 sayılı İş Kanunu’na göre de 15 yaşından küçük
çocukları her şekilde çalıştırmak -ailenin geçim kaynağı haline
getirmek, baskı altında hareket etmesine yol açan ortamlara sokmak,
örneğin uzun saatler boyunca kamera karşısında hareket etmeye
zorlamak- yasak.
Bunun tek istisnası ise, çocukların sanatsal faaliyetlerde veya
spor müsabakalarında yer almaları; ancak burada da zaten çocuğun
ruhsal, bedensel ve sosyal gelişimine katkı sağlandığı öngörülüyor
ve bir dizi setinde dahi çocuğun hangi koşullarda yer alabileceği
sıkı kurallara bağlı olmak zorunda. Bu konuda Avrupa Birliği
adaylık sürecinde müzakere edilen başlıklarda uymak zorunda
olduğumuz bir direktif de var.
Ezcümle, ortada çok vahim bir tablo var: Gizlilik ayarları
düzenlenmemiş hesaplarda, herkese açık şekilde, çocuk kah leoparlı
bir bikini markasını tanıtıyor, kah ışıltılı kırtasiye ürünlerini,
kah “içeriği temiz” bir güneş kremini...
Bazen paylaşımların altına yazılan, çocuğu doğrudan hedef alan,
nefret ve eleştiri dolu ifadeler, çocuğu oldukça yaralıyor. Çocuk,
yaşıtları arasında doğrudan “imrenme” objesine dönüşüyor; farklı
şekillerde kıskançlık eylemlerine konu olabiliyor.
Zaman zaman çocuğun “artık çekme anne!!” feryatlarının eşlik
ettiği videolara rağmen fenomen ebeveynler durmuyor,
durdurulamıyor.
Ayrıca çocuğun ileride bu fotoğraf ve paylaşımlarının önüne
ısıtıla ısıtıla gelmesi, Instagram’daki bu “ticari geçmişinin”
ileride onu belki de çok farklı bir profesyonel hayatta, bir
bürokrat veya üst düzey yöneticiyken gölge gibi takip etmesi,
oldukça riskli ve yaralayıcı bir durum.
Her halükarda çocuğun reklam unsuru olduğu bu paylaşımların
mantıkla izah edilecek bir yanı yok.
Fransa ve Avusturya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde,
geçmişte sosyal medyadaki mahrem görüntülerinin teşhir edildiği
çocukların, “unutulma hakkına” dayanarak ailelerine dava açtıkları
ve manevi tazminat talebinde bulundukları, bu fotoğraflarla anılmak
istemedikleri için kendi geleceklerini ele aldıkları birçok örnek
var.
Ancak elbette açılan davalara rağmen, çocukta psikososyal
gelişim, bedensel gelişim ve zihinsel gelişim açısından telafisi
olmayan kalıcı hasarlar açılmış olması da ihtimal dahilinde. Bu
hasarları da elbette hiçbir dava ve hiçbir mahkeme kararı kağıt
üzerinde telafi edemez.
Zira, çocuk yaşta annesi tarafından iç çamaşırı ve bikini
markasına dek Instagram’da reklamı yapılan bir çocuğun 18 yaşında
geldiği psiko-sosyal durumunun hiç de sağlıklı olmayacağını
şimdiden görmek için kahin olmaya gerek yok.
Dünya çapında, Instagram, WhatsApp ve Facebook’un da çatı
şirketi olan Meta’nın çocukları korumada yetersiz kaldığı yönünde
bir tartışma sürüyor. Hatta, “çocuk koruma hukuku, bu şirkette
işlemiyor” diyen Avrupa Komisyonu İç Pazardan Sorumlu Üyesi Thierry
Breton, CEO Mark Zuckerberg ile bu Cuma günü (23 Haziran) bu
konu özelinde bir araya gelecek.
Meta’nın, çocukların dijital dünyada korunmasını da içeren AB
Dijital Hizmetler Yasası’na 25 Ağustos’tan sonra uyması zorunlu.
Yoksa ciddi yaptırımlarla karşılaşacak.
Sosyal medyada çocuklarını reklam objesini yapan, onların üstün
yararını kendi üstün kazanç hırslarına kurban eden ebeveynlere kötü
bir haberim daha var. Bu paylaşımlar, ışık hızıyla pornografik
sitelere, oradan da pedofillerin de eline ulaşıyor.
Stanford Üniversitesi İnternet GözlemEvi-Siber Politika
Merkezi’nin yakın zamanlı bir bilimsel araştırmasında, sosyal
medya platformlarında çocuklara ait görüntülerin çok geniş bir
pedofil ağına ulaştığına dikkat çekilmişti.
1,3 milyar kayıtlı kullanıcısı olan Instagram zaman zaman
çocukların güvenlik politikalarını ihlal eden hesapları kapatıyor;
ancak pedofil hesaplar anonimlik perdesi altına gizlenerek sürekli
pusuda bekliyor. Çünkü Instagram’da kullanıcılar arasında spontane
ağlar var ve herkesin görüntüleme geçmişine dayanarak ona benzer
patikada içerikler önerilmesi, kartopu etkisiyle büyütüyor.
Bazı ebeveynlerin, bu çocuk fotoğraflarını çalarak kendi
çocuklarıymışçasına paylaşması, aynı ürünleri paylaşarak bir tür
“sanal rol üstlenmesi”, bu şekilde de takipçi sayılarını artırarak,
sahte birer blogger’a dönüşmesi de bu sürecin marazi boyutlarından
biri.
Çocukları içeren bazı görsellere dair ihbarların Meta tarafından
uzun süre işleme konmaması da, gelen şikayetler arasında.
Haziran ayı başından beri Avrupa Birliği’ne yönelik olarak çocuk
hakları savunucusu birçok STK, “Every Second Counts” (Her Saniye
Değerli) isimli geniş kapsamlı bir kampanya yürütüyor ve çevrimiçi
ortamda çocuklara dair paylaşılan görüntü ve videoların denetim
altına alınması konusunda parlamenterler düzeyinde de bir lobi
çalışması yürütülüyor.
Buna göre, her iki saniyede bir, bir çocuk çevrimiçi görüntüsü
paylaşılarak cinsel olarak istismar ediliyor ve AB liderlerinin bu
konuda harekete geçmesi talep ediliyor.
AB verilerine göre, son üç yıldır çocukların cinsel istismarı
suretiyle gelir elde eden ticari sayfaların sayısı iki katına
çıktı.
Hepimiz şu konuda mutabıkız: Ortada büyük bir suç var.
Ve “çocuğun rızası var” diyerek de işin içinden sıyrılmak mümkün
değil. Zira, reşit olmayan bir çocuğun İnternet üzerine sıradan bir
fotoğrafını koymak bile onun mahremiyet hakkını bir ölçüde ihlal
ederken, 18 yaşından küçük birinin hukuki ve psikolojik açıdan
rızası olduğu şeklinde bir ön-kabulle ilerlemek, ancak insanın
aklıyla alay etmek olur.
Peki bu yaptırımlar ne oranda uygulanıyor?
Bu konuda daha önce de hukuki girişimlerde bulunmuş, çocuk
hakları uzmanı avukat Şahin Antakyalıoğlu ile görüştüm.
Şahin Antakyalıoğlu
Antakyalıoğlu, aynı zamanda Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı
(ÇAÇAv) Koordinatörü.
Kendisi, geçtiğimiz sene çocuklarının günlük yaşantılarını
YouTube kanalları üzerinden yayınlayan ve bundan gelir elde eden
ebeveynleri CİMER’e şikayet etmiş; söz konusu hesap sahiplerinin
yaptığının bir tür çocuk istismarı olduğunu, çocukların “çocuk
ticareti mağduru” haline geldiklerini, aile bireylerine kötü
muamele suçu ve aile hukukundan kaynaklı yükümlülüğün ihlali
suçunun işlendiğini kaydetmişti.
Antakyalıoğlu’nun söz konusu ebeveynler hakkında soruşturma
başlatılmasını ve çocuklar hakkında Çocuk Koruma Kanunu kapsamında
koruma kararı alınmasını talep ettiği söz konusu başvurusuna
istinaden soruşturma açıldı; ancak halen bir yaptırım kararı
tarafına ulaşmadı.
CİMER, şikayetin gereğinin yapılması için Çocuk Şube
Müdürlüğü’ne bildirim yaptıktan sonra, dilekçe, son aşamada Siber
Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne iletildi.
Dahası, söz konusu hesaplara dair etkili bir inceleme ve çalışma
da yapılmadı. Ancak, bu ve daha nice hesapta ebeveynlerin
üzerlerinden gelir elde ettiği çocukların gelişimsel bir risk
altında olduğunu, psiko-sosyal gelişimlerinden zeka gelişimlerine
dek birçok açıdan mağdur hale geldiklerini, ebeveynlerin de
ebeveynlik haklarını kötüye kullandıklarını fark etmemek
imkansız.
“Bu çift yönlü bir durum”, diyor Antakyalıoğlu. “Çocuk bizzat
ebeveyni tarafından kullanılıyor ve mağdur duruma getiriliyor.
Burada bir çocuk işçiliği var. Ayrıca, çocuğun ruh ve beden sağlığı
bozulurken, onu izleyen çocuklar açısından da bir istismar doğuyor.
Pedofillerin hedefi haline geliyorlar. Kazanılan paranın çocuğun
geleceği için bir banka hesabına mı yatırıldığı, yoksa ebeveynin
harcamaları için mi kullanıldığı gibi tali sorular da doğuyor.”
Hak savunucuları, Türkiye’de halen herhangi bir Bakanlık
düzeyinde etkin bir denetim olmamasından şikayetçi.
Yapılması gereken basit: Hızlı ve etkili bir internet taraması
sonucunda tespit edilen hesaplarda çocukların ticari olarak
istismar edildiği videoların erişime kapatılması, ailelere adli
yönden soruşturma açılması ve çocuk koruma kanunu açısından sosyal
inceleme raporu hazırlanması, ayrıca danışmanlık tedbirleri
uygulanması.
Yani, bir açıdan hasar tespit çalışması yapılarak, hasarın hızlı
bir şekilde onarılması ve çevrimiçi bir yangının daha geniş bir
çevrimdışı alana sıçramasının önlenmesi gerekiyor.
Çocukların ticari amaçlarla istismar edilmesi, bir moda haline
geldikçe bu kuralsızlık ve sorumsuzluk hali, “marka iştahlı
ebeveynler” arasında kartopu etkisiyle büyüyor. Ve Avrupa’da da son
bir aydır daha yüksek sesle söylendiği gibi, çocukların daha fazla
istismarını önlemek için artık her geçen saniye değerli...