İnternete hücum: 'Darül online'da cihat

Telegram’ın sağladığı gizlilik sayesinde cihatçı örgütler eylemlerini koordine edip yönetebilmektedir. Bu sayede yüzlerce mesajlaşma kanalı kullanılarak günde ortalama 30 bin mesaj atılmaktadır. Örgütler Telegram’da örgütlenip belirli Facebook ve Twitter sayfalarına “vur-kaç” eylemleri yapmaktadırlar. Paris (Kasım 2015) ve Brüksel (Mart 2016) saldırıları gibi büyük eylemlerden sonra buna benzer koordineli sanal saldırılar gerçekleştirilmiştir. Cihatçılar bu saldırıları “sosyal medya baskınları” olarak adlandırmaktadır.

Abone ol

İbrahim Akbaş

Cihatçı örgütlerin küresel niteliğinin kökleri, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgaline kadar uzanmaktadır. 1980’lerden bu yana cihatçı liderler ve ideologlar, küreselleşmenin etkilerine çok çabuk ayak uydurmuştur. Medya, bu sürecin hayati bileşenlerinden biridir. Hem düşmanlara gözdağı vermek, hem propagandayı yayarak potansiyel üyelere ulaşmak, hem de hâlihazırdaki üyelerin temas halinde kalmasını sağlamak için en önemli aracı internet medyasıdır. 2000’lerden itibaren cihatçı örgütler internet medyasına oldukça fazla önem vermiştir. El-Kaide’nin 2009’da yayınladığı Üye Toplamada İzlenen Yol (A Course in the Art of Recruiting) adlı el kitabı “İnternet mücahitlerine ve cihatçı medya şövalyelerine” adanmıştır. İnternet medyasına verilen bu öneme rağmen cihatçı örgütler günümüzde Twitter ve Facebook, gibi sosyal medya platformlarından etkili yöntemlerle uzak tutulmaktadır. Ne var ki bu durum cihatçı propagandanın yayılmasını engelleyememiştir. Bir zamanlar Twitter’da fırtınalar estiren cihatçı örgütlerin son dönemde Telegram’daki aktivasyonu, bu örgütlerin küresel gelişmelere hızla uyum sağlayabilmesinin bir sonucudur.

Usame bin Ladin’in 2002 yılında sarf ettiği şu sözleri cihatçı örgütlerin medyayı neden bu kadar önemsediklerini özetlemektedir: “Bu yüzyılda medya savaşının en güçlü yöntemlerden biri olduğu açıktır; aslında medya savaşının, savaşlar için yapılan toplam hazırlık içindeki oranı yüzde 90’ı bulabilir.” 2000’li yıllarda internet kullanımının yaygınlaşması ile çok sayıda cihatçı forum kurulmuştur. Bu yıllarda medya ürünleri (videolar, ses kayıtları, e-kitaplar…) çeşitli formatlara ve boyutlara dönüştürülerek RapidShare, MediaFire, MegaShare gibi sitelere yüklenmiş; forumlarda paylaşılan indirme linkleri ile kişiler istediği ürünü bilgisayarına indirebilmiştir. Keza bu forumlarda şifreli girişlere ve yönetici (admin) kontrolüne tâbi tartışma sayfaları kurulmuş; küresel cihada dair birçok konu masaya yatırılmıştır. Ne var ki, forumlar görece kapalı ve merkezi topluluklar oluşturduğu için medya ürünlerinin kitlelere yayılması kolay olmamıştır.

2010’dan sonra internet kullanımının patlama yapması ve internet hızının büyük ölçüde artmasıyla cihatçı propaganda yönünü sosyal medyaya çevirmiştir. Üstelik forumlar hükümetlerin online takip yöntemlerini arttırması ve hacker saldırılarıyla işlevsizleşmişti. Sosyal medya sayesinde dünya çapında kitlelere kolayca ulaşabilen cihatçı propaganda özellikle 2014 ve 2015’te zirve yaptı. IŞİD “Hilafet”in ilanından önce Suriye ve Irak’ta yürüttüğü savaşlarda da internet medyasını oldukça yoğun bir şekilde kullanmaktaydı. Musul ve Rakka’yı kontrol ederek gücünü konsolide etmesiyle birlikte örgüt, özellikle 2014’ten itibaren sosyal medyayı sistematik olarak kullanmaya başlamıştır. Bu noktada IŞİD’in 2014 Haziran’ında ilan ettiği “Hilafet”in büyük etkisi olmuştur. Bu yıllarda yüksek kalitede videolar, illüstrasyonlar ve dergilerle IŞİD; propagandasını sosyal medya üzerinden tüm internete yaymıştır. Böylelikle hem düşmanlara gözdağı verilmiş, hem tüm dünyadaki sempatizanlara ulaşılmış ve yeni üye kazanmanın önü açılmış, hem de uluslararası meşruiyet kazanmanın yolları aranmıştır.

TWITTER'DAN TELEGRAM'A GÖÇ: YENİLGİ Mİ TAKTİK GERİ ÇEKİLME Mİ?

2015’in son yarısından itibaren rüzgar tersten esmeye başlamıştır. Büyük sosyal medya firmaları cihatçı propagandayla mücadele yöntemlerini geliştirmiştir. 2015 ortasından 2016 Şubat’ına kadarki süreçte 125 bin cihatçı hesap Twitter’dan silinmiştir. Bunu Ocak-Ağustos 2016 arası yapılan çalışmada tespit edilen 235 bin hesabın silinmesi izlemiştir. Hesap/içerik silme gibi önlemlere ek olarak, hükümetler siber alana dair yeni hukuki önlemler almış; sosyal medya firmaları ile aşırıcı (ekstremist) online içerikle mücadelede uzmanlaşmış örgütler işbirliği içinde hareket etmiştir. Sonuç olarak 2016 yılında cihatçı örgütlerin sosyal medyadaki varlığına büyük darbe vurulmuştur. Aralık 2016’da Twitter, Facebook, Microsoft ve Youtube bir araya gelerek terörist içeriklerle mücadele konusunda bilgi paylaşımında bulunmuştur. Bu zirvede yenilikçi mücadele araçlarının geliştirilmesi hedeflenmiştir.

Cihatçı örgütlerin faydalandığı sosyal medya imkanları, 2016’dan itibaren bu örgütlerin dezavantajına çalışmaya başlamıştır. Büyük veri analiz yöntemlerinin sağladığı kolaylık ve dijital parmak izi gibi spesifik araçlar cihatçı hesapları çok çabuk fark edebilmektedir. Ayrıca, her ne kadar sahte isimler kullanılsa da sosyal medyada anonim kalabilmek zordur. Bu durum da özellikle Batı’daki cihatçıların güvenliğini tehdit etmektedir. Üstelik sosyal medyada üretilen kontrol edilemeyecek ölçüde veri, firmaların belirli durumlarda bu verileri hükümetlerle paylaşıyor oluşu ve yazışmaların şifrelenmemesi istihbarat örgütlerinin eline koz vermektedir. Cihatçı hesapların sosyal medyadaki varlığı önemli ölçüde kısıtlanmış olsa da bu mecralardan bütünüyle kovulduğu söylenemez. Cihatçı örgütler yeni stratejilerle sosyal medyaya dönmekte; bunun için de Telegram’ı kullanmaktadır.

TELEGRAM: ONLİNE CİHADIN YENİ ADRESİ

Ücretsiz bir mesajlaşma uygulaması olan Telegram bulut-tabanlı çalıştığı için kullanıcılar birçok farklı aygıttan mesajlarına ulaşabilmektedir. Telegram’ın sahip olduğu en önemli özelliklerden biri mesajları sıkı sıkıya kriptolamasıdır. Mesajlar kendi kendini yok edebilme özelliğine sahiptir. Ayrıca Telegram’ın yöneticileri uygulamanın hacker saldırılarına karşı oldukça korunaklı olduğunu iddia etmektedir. Uygulama, grup mesajlaşmaları konusunda en büyük rakibi WhatsApp’a nazaran oldukça geniş seçenekler sunmaktadır.

Telegram’ın sağladığı gizlilik sayesinde cihatçı örgütler eylemlerini koordine edip yönetebilmektedir. Bu sayede yüzlerce mesajlaşma kanalı kullanılarak günde ortalama 30 bin mesaj atılmaktadır. Örgütler Telegram’da örgütlenip belirli Facebook ve Twitter sayfalarına “vur-kaç” eylemleri yapmaktadırlar. Paris (Kasım 2015) ve Brüksel (Mart 2016) saldırıları gibi büyük eylemlerden sonra buna benzer koordineli sanal saldırılar gerçekleştirilmiştir. Cihatçılar bu saldırıları “sosyal medya baskınları” olarak adlandırmaktadır. Buna göre, büyük saldırılardan önce tweet'ler ve hashtag'ler hazırlanıp Telegram’da dolaşıma sokulmaktadır. Paylaşım yapılmak istenen her mecrada birden fazla sahte hesap açılarak hazırda bekletilmektedir. Yalnızca Twitter ve Facebook üzerinden değil; Youtube, Vimeo, DailyMotion gibi alanlar da saldırı görüntülerini içeren, hızlıca hazırlanmış videoların paylaşımı için kullanılmaktadır. Propaganda ürünlerini dolaşıma sokan hesaplar askıya alınsa da; ürün çoktan kitlelere ulaşmış olmaktadır.

Telegram aynı zamanda yeni üye elde etme/yeni eylemciler bulma amacıyla da kullanılmaktadır. Haziran 2016’da ABD’de bir gece kulübüne saldırı düzenleyen Omar Mateen örneğinde olduğu gibi, cihatçılar saldırılardan sonra Telegram’da yoğun bir “şehitlik” propagandası yapmaktadır. Temmuz 2016’da Almanya’da aralıklarla eylem yapan cihatçılar son anlarının videosunu çekmiş ve “şehitliğe” giden yolu kutsamışlardır. Cihatçı ideolojinin kökeninde oldukça katı bir şekilde var olan iyi-kötü, Müslüman-kafir/mürtet gibi ayrımlar üzerinden yüceltilen “şehitlik” olgusu, Telegram gibi kapalı bir mecrada örgütün yeni eylemcilere ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Hâlihazırda ideolojik bombardımana tutulan gizli Telegram kanallarının dünyanın dört bir yanında üyesi bulunmaktadır. Bu kanallarda sıradaki “şehit”in kim olacağını belirlenmekte, saldırı planlanmakta ve uygulamaya konulmaktadır.

"FACEBOOK VE TWITTER'A DÖNÜN!"

Telegram’ın bu yönlerine rağmen cihatçıların sosyal medyadan uzaklaştırılması, geniş kitlelere temas etmesini engellemiştir. Yönetici kadro, örgütün Telegram’da izole olmaması gerektiğini telkin etmektedir. Üstelik Telegram, 2000’lerdeki forumlara benzer şekilde yarı kapalı ve yönetici (admin) denetiminde gruplardan oluşmaktadır. 2013 yılından beri IŞİD yanlısı yazılar yazan Ebu Usame Sinan el-Gazi’nin şu sözleri bu duruma açıklık getirmektedir: “Kafirler (…) medya savaşında zamanını cihat halkının savunmasına adayan İslam Devleti’nin ordusuyla karşı karşıya gelmiştir. (…) Sosyal medya platformlarında hilafet destekçilerine sorun çıkarmak Haçlıların en önemli amaçlarından biridir. (…) Telegram’ın tüm pozitif yanlarına rağmen birtakım olumsuzlukları vardır. (Telegram’da) Gruplar yöneticinin kontrolünde ve kapalıdır. (…) Misyonerlik operasyonlarımız (da’wa) için erişim alanı çok daha geniş olan Facebook ve Twitter’a dönün.

Cihatçıların siber dünyanın değişen şartlarına uyum sağlamadaki ısrarı ve başarısı, bu örgütlerin internet medyasına verdiği kritik önemde yatmaktadır. Usame bin Ladin’in de çok önceden belirttiği gibi internet, cihatçı savaşın gerçekten de hayati bir parçasıdır. Cihatçı örgütlerin sınırları aşan küresel niteliği siber dünyada çok daha berrak bir şekilde görülmektedir. Bu örgütlerin internet stratejileri kadar, ürettikleri içerikler de ileride başka bir yazının konusu olacak kadar önemlidir.