İpek Yolu'nun görkemli yapısı Tebriz Çarşısı

UNESCO’nun 2010 yılında dünya kültür mirasına dahil ettiği Tebriz Çarşısı 1975'te de İran’ın milli eserlerinden biri olarak tanımlanmıştır. Yaklaşık üç yüz yıl önce Tebriz valisi tarafından restore edilen bu çarşının hangi tarihte yapıldığı tam olarak bilinmemektedir ancak Hicri dördüncü yüzyıldan sonra pek çok gezginin seyahatnamesinde bu tarihi mekana dair açıklamalar, bilgi ve anlatılar yer almaktadır.  Hicri 671 yılındaki büyük depremde de büyük hasar gören kapalı çarşının neredeyse yeniden inşa edildiği bilgisi vardır kaynaklarda.

Abone ol

Farhad Eivazi

DUVAR - İstanbul’dan sonra dünyada en çok Türk nüfusun yaşadığı şehir olan Tebriz, İran'ın en önemli şehirlerinden biridir. İpek Yolu üzerinde yer alması nedeniyle sosyo-ekonomik açıdan önemli olduğu kadar kültürel açıdan da değer kazanmıştır. İran’daki tarihi değişimlere neden olan büyük siyasi hareketler, Tebriz şehrinden, Tebriz Çarşısı'ndan başlamıştır. 1900’ler başındaki Meşrutiyet Hareketi'nden, Settar Han olaylarından başlamak üzere İran İslam Devrimine gelene kadarki pek çok  başkaldırı, Tebriz Çarşı'sından alevlenmiştir. Ancak her tür baskıya, özgürlük sınırlamasına, adaletsizliğe başkaldıran Tebriz Kapalı Çarşısı'nın kadri yazık ki pek bilinmemiş, zaman içinde bölüm bölüm küçültülmüş, yol yapılma bahanesiyle bazı bölümleri tasfiye edilmiş yahut da modern alış veriş alanlarına dönüştürülmüştür. Bu kadir bilmezliğin bir göstergesi sayılabilecek ve neden çıktığı henüz anlaşılmamış olan geçtiğimiz günlerdeki yangın da tarihi çarşının yaklaşık onda birlik bir bölümüne ciddi hasar vermiştir.

Abbasilerin tarih sahnesinden silinmesinden sonra İpek Yolu üzerindeki Bağdat şehri ticari değerini kaybeder. Bu durumdan yararlanmak isteyen dönemin Tebriz valisi şehri doğulu ve batılı tüccarların buluşma merkezine dönüştürmek amacıyla Tebriz Kapalı Çarşısı’nı yaptırır. Hace Reşideddin Fazlullah adıyla maruf söz konusu vali, Kazan Han’a vezirlik de yapmıştır ve bu nedenle de yaptırdığı çarşıya hükümdarına olan saygı ve sevgisini göstermek üzere Kazan Han adını vermiş, çarşı ilk zamanlarında bu adla anılmış; ancak zamanla Üstü Örtülü Bazar adı yaygınlık kazanmıştır. İbni Batuta tarihinde Tebriz kapalı çarşısına dair şunlar yazılıdır: “Tebriz’e Bağdat kapısından girdikten sonra Kazan Han adlı büyük bir pazara geldim. Dünya şehirlerinin hiçbirinde böyle bir pazar görmemiştim. Her zanaat ve meslek grubunun kendisine özgü bir bölümü var. Mücevher işçiliği çok gelişmiştir, insanın gözünü alamayacağı mücevherler gördüm.”

İlhaniler dönemi Tebriz’in en bayındır dönemidir. Bu dönemde hem batıdan hem doğudan tüccarlar Tebriz kapalı çarşısına ulaşmak için büyük çaba sarf etmektedirler. Karakoyunlular döneminde Sultan Cihan Şah çarşının güneybatısında bir cami yapılmasını emreder, bu caminin günümüzdeki adı “Göy Mescid”dir. Unesco’nun kültür mirasına dahil ettiği bu caminin çinilerinin mavisinin sırrı henüz çözülmemiş olup kubbesi de yapıldığı dönemde dünyanın en büyük tuğla kubbesidir.

İRAN EKONOMİSİNİN CAN DAMARI

İran'ın ekonomi merkezlerinden biri olan Tebriz,“Dilencisiz şehir” olarak da nam salmıştır. Çünkü pazar esnafı bir vakıf kurmuş, yoksul insanların geçimini sağlayarak dilenecek kimsenin kalmamasını sağlamıştır.  İpek Yolu’nun en önemli duraklarından biri olan şehrin kapalı çarşısı, Tebrizlilerin deyimiyle “Üstü örtülü bazar”, günümüzde de İran ekonomisinin can damarlarından biri olmayı sürdürmektedir. Tebriz  kapalı çarşısının tarihine bakıldığında pek çok farklı görüş ve düşünceyle karşılaşmak mümkündür; ancak tarih boyunca dünyanın dört bir yanından buraya gelen ziyaretçilerin hem fikir oldukları bir konu vardır, o da bu çarşının yalnızca bir alış veriş merkezi olmadığı, aynı zamanda insanların birbirleriyle tanışmasına, tüccarların birbiriyle buluşmasına, yeni bağlantıların kurulmasına olanak sağlayan bir alan olduğu yönündedir. Dünyanın farklı kültürlerinden pek çok insanın buluşmasına, tanışmasına, etkileşime geçmesine olanak sunan bu kapalı çarşı, Tebriz halkının da şehir kültürünün gelişmesine katkıda bulunmuş; hoşgörünün, nezaketin, yardımlaşmanın şehrin karakteristik özelliklerinden birine dönüşmesini sağlamıştır.

UNESCO’nun 2010 yılında dünya kültür mirasına dahil ettiği Tebriz Çarşısı 1975'te de İran’ın milli eserlerinden biri olarak tanımlanmıştır. Yaklaşık üç yüz yıl önce Tebriz valisi tarafından restore edilen bu çarşının hangi tarihte yapıldığı tam olarak bilinmemektedir ancak Hicri dördüncü yüzyıldan sonra pek çok gezginin seyahatnamesinde bu tarihi mekana dair açıklamalar, bilgi ve anlatılar yer almaktadır.  Hicri 671 yılındaki büyük depremde de büyük hasar gören kapalı çarşının neredeyse yeniden inşa edildiği bilgisi vardır kaynaklarda.

Telleri kopmuş, sözü bitmek üzere olan saz: Tebriz

Tebriz Çarşı'sında 5500 dükkan, 40 farklı meslek erbabı, 25 bedesten, 30 cami, 5 hamam, 12 medrese yer almakta olup burası dünyanın en büyük kapalı alanı olarak bilinmektedir. Kendi içinde küçük pazarlara bölünen bu tarihi eser, dokuz farklı çarşıdan oluşmaktadır, bunların her biri bahçeli bir meydana açılır. Bedestenler hem pazarın içinde dolaşmak için bir geçiş yolu olarak kullanılır hem de bünyesinde eskiden adına hücre denilen dükkanları barındırır. Yüksekliği 5-6 metre, uzunluğu 1 kilometre olan bu pazarın bir bölümü şehrin ortasından geçen Acı Çay tarafında diğer bölümü ise  ''Mescide Cami'' adlı büyük cami tarafındadır. Acı Çay şehri ikiye böldüğü gibi kapalı çarşıyı da ikiye bölmektedir. Bu iki bölüm, eskiden ahşap bir köprüyle birbirine bağlanmaktayken bugün bir taş köprüyle bağlanmaktadır. Eskiden Gürcü tüccarlar tarafından İstanbul pazarından alınan malların satıldığı yer olarak bilinen Tebriz pazarı, uzun yıllar boyunca dünyanın farklı yerlerinden alış verişe gelen tacirlerin buluşma merkezi olmuştur.

Emir pazarı adıyla bilinen bölüm hali hazırda pazarın en çok para dolaşımının olduğu bölümdür.  Tebriz halkının kızıl ( altın) pazarı olarak adlandırdığı bu çarşı,  Şah Abbas Mirza döneminde  Mirza Mehmet Han Emir Nizam tarafından yaptırılmıştır. Bu çarşı birkaç büyük bölümden oluşur ve bunlarda çoğunlukla altın, gümüş ve bazılarında da halı ticareti yapılır. Halı pazarı, kapalı çarşının en zengin, en görkemli, en çok turist çeken bölümü olup İran’ın halı ticaretinin büyük bölümü burada yapılmaktadır. Son zamanlarda Billuriye pazarı olarak adlandırılan Kızbesti pazarı cam, porselen, çini benzeri ev eşyasının satıldığı bölümdür. Kapalı çarşının diğer bölümlerinden bazılarının adları da şöyledir: Haremhane, Aba pazarı, Sadigiye Pazarı, Başmak (ayakkabı ) pazarıdır.

Geçtiğimiz günlerde üzücü bir yangınla tahrip olan kısım ise Rasta pazarı denilen yün, bakır, çeyiz sandığı gibi ürünlerin satıldığı bölümdür. Ancak hem İran’da hem de dünyada bu üzüntü verici olayın üzerinde çok durulmamış, olay pek de önemsenmemiştir. Oysaki bu yangının hemen öncesindeki Notre Dame kilisesi yangını bütün dünyada yankı bulmuş, insanlık tarihinin önemli yapılarından birinin yanması herkesi haklı olarak yasa boğmuştur. Aynı hassasiyet maalesef ki doğunun tarih boyunca en önemli merkezlerinden biri olan bu çarşı için gösterilmemiş, onun acısı insanlığın kalbini kanatmamıştır.