Irak'taki bir vekalet savaşı değil, bir güç mücadelesi. İki taraf da gücü kendileri için istiyor, iki taraf da siyasi sistemin en azından Şii kısmını kontrol etmek istiyor, iki taraf da devleti kontrol etmek istiyor. Ancak her iki taraf için de devletin kontrol gücünü elde ettiklerinde ne olacağını tahmin etmek güç. Sicilleri pek ümit vermiyor.
Irak’ta siyasi kriz giderek büyüyor. Irak Şii-Şii savaşının eşiğinde mi, politik kriz nasıl çözülecek, Şii lider Mukteda Es Sadr ne istiyor?
Bütün bu soruları ve daha fazlasını 2003 yılında Irak’ın ABD büyükelçiliğine atanan Rend Al Rahim ile konuştuk.
Irak’taki mevcut siyasi gerginliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gerginlik bir Şii-Şii çekişmesi mi yoksa çok daha komplike bir durum mu?
Şii dini partiler 2003’ten beri Irak devletini kontrol ediyorlar. Kürtler ve Sünniler hükümette yer alsalar da sonuçta devlet her zaman Şii dini partilerin kontrolü altında oldu.
Bu nedenle Şii siyasi partiler arasındaki herhangi bir çekişme bütün ülkenin sorunu haline gelir.
Birkaç yıl geriye gidelim; 2019 Ekim ayında gösteriler ve protestolar vardı. Kitleseldiler ancak neredeyse Bağdat ve (Irak’ın) güney ile sınırlıydı. Bir başka deyişle sadece Şii toplumu etkiledi. Sünni bölgelerinde benzer kalkışmalar görmedik. Kürdistan’da (Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi) bazı protestolar vardı ancak çok güçlü değillerdi. Bildiğiniz gibi yüzlerce insan öldürüldü, binlercesi yaralandı.
Protestolar kamu hizmetleri talepleri ile başladı; elektrik, iş, su, sağlık, eğitim. Ancak giderek statükoya karşı siyasi bir protestoya dönüştü; siyasi partilere, mezhepçiliğe, muhassasa’ya karşı protesto haline geldi. Muhassasa, siyasi gruplar arasında gücün paylaşımı demek. Güç paylaşımı sistemi varsa menfaat ve yolsuzluğu da paylaşırsınız ve muhassasa Irak’taki yolsuz sistemi besliyor.
Göstericiler seçim yasasında değişim, erken seçim, (siyasette) yeni yüzler ve anayasada değişiklik yapılması için çağrıda bulunuyordu. Kamu hizmetleri için yapılan protestolar kitlesel siyasi protestolara dönüştü. Sonuç olarak dönemin başbakanı Abdul Mehdi Kasım 2019’da istifa etti, Mayıs 2020’ye kadar bir geçiş hükümeti görevde kaldı. Daha sonra Mustafa Kazımi başbakan olarak atandı ve yeni seçim yasası ile erken seçimlerin yapılmasına kadar (ülkeyi) idare etmek üzere bir hükümet kurdu.
Parlamento seçim yasasında çok köklü bir değişime gitti ve Ekim 2021’de seçim yapıldı.
Bu seçim yasası Irak halkının çıkarına olacak şekilde mi değiştirildi?
Iraklıların çoğu yeni seçim kanununun öncekinden daha iyi olduğunu düşündü. Yeni kanun eskisinden daha adil ve halkın iradesini daha iyi yansıtıyor şeklinde değerlendirildi.
Seçim sonunda Mukteda Es Sadr 73 sandalye ile en büyük kazanan olurken diğer Şii partiler dramatik şekilde zemin kaybettiler.
Önceki seçim kanununda her vilayet bir seçim bölgesiydi ve bu nedenle 18 seçim bölgesi vardı. Seçimler partilerin hazırladığı listelere bağlı olarak yapılırdı. Kendi bölgesinde oy veren bir Irak vatandaşı oy kullanmaya gittiğinde birçok parti listesi görürdü ve bu listeler o vatandaşın yaşadığı bütün vilayeti temsil ederdi. Seçmen hem partiye hem de adaya oy verirdi. Parti oyların çoğunu alırdı, böylece aslında siyasi parti seçilmiş olurdu.
Seçim yasasında 2021 yılında yapılan değişimle birlikte öncelikle Irak 83 seçim bölgesine; çok daha küçük ölçekli ve oldukça yerel seçim bölgelerine ayrıldı. Bir diğer değişiklik parti listelerinin kaldırılması oldu. Her bir aday tek başına seçim yarışına katılıyor. Adaylar bir partiye yakın olabilir ancak yine de bir vatandaş kendi seçim bölgesinde bir adaya oy verdiğinde o adayı seçmiş oluyor bütün bir listeyi ya da siyasi partiyi değil. Böylece (siyasette) çok daha çeşitlilik sağlanmış oldu.
Size iki örnek vereceğim; ilki, 2021 seçimlerinde çok sayıda bağımsız aday yarıştı ve ilk kez neredeyse parlamentonun yüzde 10’una tekabül eden 30 bağımsız aday kazandı.
İkinci örnek; Irak Anayasası parlamentoda 83 sandalyeye denk gelecek şekilde yüzde 25 kadın kotası şart koşar. 2021’deki seçimlerde 96 kadın kazandı çünkü birçok kadın tek başına seçime girdi, seçim bölgeleri küçüktü ve o kadınları tanıyan insanlar onlara oy verdi.
Sadr’ın başarısının arkasındaki sebepler ne? Sünnilerden, laiklerden hatta komünistlerden nasıl destek alabildi?
Bence bu seçim başarısının arkasında 3 sebep var.
İlki teknik; Sadrcılar yeni seçim sistemini nasıl kullanacaklarını ve ondan nasıl faydalanabileceklerini fark ettiler ve seçim kampanyasını lehlerine faydalanabilecekleri şekilde yaptılar.
İkinci sebep diğer Şii partilerin yeni seçim yasasını anlamamış olmaları ve seçim kampanyalarını eski yasaya göre yürütmeleri…
Son sebep ise siyasi; Mukteda Es Sadr Şii seçmenlerin siyasi hassasiyetlerini nasıl kullanacağını biliyordu. (Irak) Merkezde ve (Şii ağırlıklı) güneyde memnuniyetle karşılanan reformcu bir dil kullandığı bir zemini vardı.
Diğer Şii partiler, özellikle Halk Seferberlik Güçleri (Haşd Şaabi) olarak bilinenler, bir başka deyişle Şii milis partileri 2019 yılında protestocuları öldürmekle ve şimdiye kadar kimsenin yapmadığı kadar büyük yolsuzluklarla suçlanıyordu. Şiiler misil partilerinden desteklerini çektiler.
Sadr başlarda protestoları destekledi ancak daha sonra Sadrcılar protestoları sömürmeye başladı ve daha sonra da protestocuları bastırdılar. Güneyde Nasiriye gibi vilayetlerde Sadrcıların muhalifleri öldürmekle suçlandığı olaylar yaşandı.
Mukteda As Sadr mezhepçi sistemi değiştirmek ve köklü reformlar yapmak konusunda samimi mi? Sadrcı gruplar bazı bakanlıkları yönetmek dahil devletin bir parçasıydı her zaman.
Çok önemli bir noktaya geldin. Mukteda Es Sadr her zaman muhassasa sisteminin bir parçaydı. Sadrcılar bakanları her zaman en etkili kişiler olmasa da bazı bakanlıkları kontrol ettiler ve onlar da yolsuzlukla suçlandı.
Dolayısıyla insanların siyasi sistemle ilişkilendirdiği her şey aynı zamanda Sadrcılara da atfedilebilir. Buradaki asıl ironi şu; Sadr sistemi reforme etmek için dışarıdan gelen biri değil. Onun da diğer Şii partiler gibi milis gücü var.
Mehdi Ordusu’nu mu kastediyorsunuz?
Sadr milis gücünün adını çok önce değiştirdi. Şimdi ona bağlı milislere Saraya El Selam yani Barış Tugayları deniyor. Bu isim değişikliği Sadr’ın dili kullanım yeteneğini gösteriyor.
Son seçim döneminde Sadrcılar söylemlerinde çok akıllıydılar; reform çağrısı yaptılar, muhassasa düzenine ve mezhepçiliğe itiraz eden konuşmalar yaptılar, milliyetçi bir dil kullandılar.
Diğerlerinin tamamını özellikle de Halk Seferberlik Güçleri’nin (Haşd Şaabi) siyasi kanadını İran’ın izinden gitmekle suçladılar. Ve bütün bunlar Mukteda Es Sadr sistemin bir parçası olsa da seçmenlerin ona bir şans vermesi şeklinde karşılık buldu.
Irak’ta Amerika, İran ve hatta Türkiye’nin de dahil olduğu çok sert bir vekalet savaşı var. Bu noktada Sadr amaçlarının anayurtlarını kurtarmak olduğunu ve İran, Amerika ve diğer yabancı güçlerin Irak’tan mutlaka çekilmesi gerektiğini söylüyor. Bu açıklamalar Sadr’ı vekalet savaşında hedef haline getirmez mi?
Sadr’ın ünlü sloganlarından biri, “Ne Doğu ne de Batı” yani ne İran’a ne de Amerika’ya göz yumacağız. Elbette bu tehlikeli bir çıkış ve Sadr birçok defa öldürülmesinin şaşırtıcı olmayacağını ancak şehit olmaya hazır olduğunu söyledi.
Bazıları Şiilerin Irak’taki Ruhani lideri Ayetullah Sistani’nin müdahil olması halinde şimdilerde düşman olan Şii gruplar arasındaki dengeyi tamamen değiştirebileceğini söylüyor.
Sistani tamamen farklı bir konu; öncelikle bir politikacı değil din adamı. Sistani İran veya başka biri tarafından bir şeylerin dikte edilebileceği bir isim değil. Mevcut duruma Sistani’yi dahil edebileceğimizi düşünmüyorum çünkü o, tamamen farklı bir kategoride.
2019’a dönelim; Sistani’ye yakın insanların gösterileri destekler şekilde görüşler açıkladıkları açık. Sistani konuşursa bu, fetva olur ve Sistani hiçbir zaman öne çıkıp gösterileri desteklediğine dair bir fetva vermedi. Ancak Necef ve Kerbela’da Cuma vaazlarını veren Sistani’nin sözcüleri protestocuların reform, milliyetçilik, siyasette merkezi ve ılımlı politikalar taleplerini desteklediler. Ayrıca protestocuların yolsuzlukla mücadele ve daha iyi bir yönetim için (sorumlulardan) hesap sorulması çağrılarını da desteklediler.
Sistani’nin veya adamlarının şimdiki siyasi duruma dair bir şey söyleyeceklerini düşünmüyorum çünkü Şii’ler arası tartışmalara dahil olmak istemezler. (Karışmaları) tehlikeli olabilir ve olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Bildiğiniz gibi Sistani son 2-3 yıldır siyasetçilerle görüşmeyi reddetti. Sistani çok bilgece davranarak açıklama yapmıyor.
Mevcut siyasi gerginlik bir vekalet savaşı mı yoksa Irak içi güç savaşı mı?
Kesinlikle vekalet savaşı değil, (Irak içi) bir güç mücadelesi.
İki taraf da gücü kendileri için istiyor, iki taraf da siyasi sistemin en azından Şii kısmını kontrol etmek istiyor, iki taraf da devleti kontrol etmek istiyor.
Ancak her iki taraf için de devletin kontrol gücünü elde ettiklerinde ne olacağını tahmin etmek güç. Sicilleri pek ümit vermiyor.
Çekişen Şii hareketler arasındaki mücadele konuları neler?
(Çekişmeye sebep olan) faktörlerden biri şu; Mukteda Es Sadr değişim ve reform çağrıları yaparken aynı zamanda bir çoğunluk hükümeti de kurmak istiyordu. Parlamentoda en fazla sandalye kazanan taraf oldu. KDP, parlamento sözcüsü olan Muhammed El Halbosi’nin Sünni partisi ile ittifak oluşturdu ve Kürt ve Sünni müttefikleriyle bir çoğulcu hükümet kurmak istedi. Diğerlerinin tamamı (bu ittifak dışında kalan) Şiiler, Kürtler ve Sünniler muhalefeti oluşturabilirdi.
(Sadr’a muhalif) Koordinasyon Çerçevesi olarak adlandırılan koalisyon içindeki diğer Şii hareketler bunu reddetti. Onlar da eski modele geri dönmek, herkesin (bütün partilerin) yer aldığı konsensüs hükümeti kurmak istiyor.
Çoğulcu hükümetle konsensüs hükümeti arasındaki fark ne?
Aralarındaki fark oldukça derin.
2003’ten beri bizde konsensüs hükümetleri var. Yani bakanlıklar ve önemli konumlar siyasi partiler arasında pay ediliyordu ve her parti pay alıyordu. Bütün partilerin parlamentoda kaç sandalye kazandığından bağımsız olarak kurulan koalisyon hükümetleriydi. Elbette Şiiler her zaman bakanlıkların çoğunu alırken Kürtler ve Sünniler daha az alıyordu. Ancak istisnasız bütün siyasi hareketler hükümette yer alıyordu ve muhalefet yoktu.
Tabii ki hepsi yolsuz olduğu, partinin veya kendi aşiretlerinin çıkarları için çalıştığı, herkes kendi yakınlarını bir yerlere atadığı, herkes kamu ihalelerini kontrol ederek çıkar sağladığı için kimseden hesap sorulmuyordu. “Yanlışların, usulsüzlüklerin hiçbirini ortaya çıkarmayacağız çünkü hepimiz bunun içindeyiz” şeklinde konuşulmayan bir ittifak vardı.
Mukteda Es Sadr seçimlerde en çok oy alanların hükümeti kurduğu, daha az oy alanların muhalefeti oluşturduğu bir çoğulcu hükümet teklif ediyor. Böylece en azından teorik olarak hükümet muhalefete hesap vermek zorunda kalır.
Irak dünyanın en zengin ülkelerinden biri olması gerekirken ne yazık ki korkunç bir ekonomik kriz var ve yüzbinlerce insan fakirlik sınırının altında. Mukteda Es Sadr’ın da huzursuz kitleler ve sokaklar üzerinde bir nüfuzu var. Bu gerilim devam ederse ne olabilir?
Çoğunluğu gençlerden oluşan Sadr destekçilerinin röportajlarını izlerseniz diyorlar ki, ‘işimiz yok, geleceğimiz yok, kamu hizmetleri yok, hükümet bize hiçbir şey vermiyor.’
Ve hatırlatmak isterim ki bütün Şiiler Şii devleti ve Şii politikacılar hakkında konuşuyor; Kürt ya da Sünni politikacılar hakkında değil. En azından Şiilere hizmet etmesi beklenen Şii siyasi hareketleri hakkında konuşuyorlar. Ülkenin en fakir kesimi Şii güney (Şii nüfusun yoğun olduğu Irak’ın güneyi). İnsanlar işsiz, iklim değişikliği ve susuzluk sorunları sebebiyle tarım ölüyor, sağlık ve eğitim hizmetleri çöküyor. Şii politikacılar kendi seçmenleri için bile bir şey yapmıyor.
Peki çözüm ne? Irak bu komplike kısırdöngüden nasıl çıkacak?
Bu, milyar dolarlık soru.
Her şeyden önce gerginlik tırmanıyor. Herkes Irak’ın bir Şiiler arası iç savaşı kaldıramayacağını biliyor. Sonuç olarak diyalog ve müzakere olmak zorunda.
Bence tek uygulanabilir senaryo olduğu için en muhtemel olası senaryoya göre (10 ay önceki seçimlerle belirlenen) yeni parlamento belirli bir süre için görevine devam eder.
(Seçimlerden önce kurulan ve yeni hükümet kurulamadığı için hala görevde olan) hükümet de ya kalır ya da bütün siyasi grupların üzerinde uzlaştığı yeni bir geçiş hükümeti kurulur. Yeni hükümetin ve mevcut parlamentonun görevi de 1 yıl içinde seçim yapılmasını sağlamak olur.
Bu senaryo 2 kazanım sağlar: Makul bir süre içinde yeni seçimlere gidileceği konusunda bir karar olursa Sadr bundan tatmin olacaktır. Eğer yeni seçimleri yapmakla görevli bir geçiş hükümeti kurulursa bu da Koordinasyon Çerçevesi’ni (Sadr’a muhalif Şii hareket) memnun eder. Her halükârda, Sadr’ın istediği gibi parlamento lağvedilmemiş olur. Eğer Irak siyasi partileri yeni bir seçim yapma konusunda uzlaşırsa mevcut parlamento bu seçime ilişkin kanuni ve finansmanı için gerekli kaynağın onaylanması ve belki de mevcut seçim yasasının değiştirilmesi gibi hazırlıkları yapmak zorunda. Ancak bunlar yapılırsa parlamento lağvedilebilir. İster mevcut hükümet olsun ister yeni kurulacak hükümet, seçimler için bir hükümet gerekli.