Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığı

Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a yürüyedursun, komşumuz Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) de bağımsızlığa yürüyor. IKB, 2005’te de seçim sandıklarının yanına ikinci birer sandık koyarak halka bağımsızlık konusundaki görüş sormuş, yüzde 98 olumlu oy çıkmıştı.

Aydın Selcen yazar@gazeteduvar.com.tr

Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan başladığı yürüyüşü önemsenmeli ve desteklenmeli. CHP’nin dokunulmazlıklar konusundaki hatalı tutumu ve 16 Nisan referandumu üzerindeki şaibe iddialarına demokratik tepkisizliğine rağmen. Kılıçdaroğlu, yürüyüşünü Maltepe Cezaevi’nde bitirmemeli. Kadıköy Özgürlük Parkı gibi simgesel bir alanda konaklamalı.

Devamında yürüyüşünü sürdürerek TBMM’nin üçüncü ve muhalefetin ikinci partisinin lideri Demirtaş’ı Edirne Cezaevi’nde ziyaret etmeli. Bunu yaparsa HDP seçmeniyle, Trakya’nın blok CHP seçmenini buluşturur. Böylece haklı eyleminin demokratik, barışçıl, kitlesel niteliği artar. Bu hamle ülkemize dayatılan tepeden inmeci, Bonapartist prangayı çözme potansiyeli taşır.

Galatasaray tribünlerinden bir pankart: “Yürüyedur!”

CHP, cumhuriyetin kurucu partisi olarak kuruluş yazılımını güncellemiş olur. CHP’yi laikliğe ilaveten, çoğulculuk ve âdemimerkeziyetçilikle barıştırmanın yolunu açabilir. Yüz yıllık Kürt Sorunu’nun çözümüne en önemli katkıyı yapar. Muhalefet birleşerek, güçlenir hatta dönüşür. Kılıçdaroğlu, yürüyüşünde tek sloganı tercih etti: “ADALET”. Ben de bir dönemin Galatasaray tribünlerinden iki pankartı alçakgönüllülükle anımsatayım: Biri “YÜRÜYEDUR”, diğeri “KONSANTRASYON”.

Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a yürüyedursun, komşumuz Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) de bağımsızlığa yürüyor. IKB, 2005’te de seçim sandıklarının yanına ikinci birer sandık koyarak halka bağımsızlık konusundaki görüş sormuş, yüzde 98 olumlu oy çıkmıştı. Bu defa IKB Başkanı Mesut Barzani, bağımsızlık referandumu için 25 Eylül 2017 tarihini açıkladı. Barzani, Foreign Policy dergisine verdiği mülakatta şimdi yapılacak olanın resmi, 2005’tekinin ise bir sivil toplum girişimi olduğunun altını çiziyor.

Tarihsel bağlamda da, bağımsızlık penceresi Irak Kürdistanı önünde 2003’ün hemen ardından oluşan ortamdan sonra, bugün ikinci kez açılıyor. Zira, peşmerge IŞİD’le mücadele ederken, IKB de doğal sınırlarına ulaştı. Kerkük kenti ve petrol sahası geri dönülemez biçimde IKB’nin fiilen parçası oldu. Kerkük’te üretilen dahil IKB petrolü Ceyhan üzerinden küresel pazarlara arz ediliyor. Son olarak, IKB Başbakanı Neçirvan Barzani ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in St.Petersburg’daki görüşmesinden hemen önce aynı kentte Rosneft ile yapılan anlaşma da ilave bir kaldıraç.

İki kardeş: Mesut ve (Neçirvan’ın merhum babası) İdris Barzani

Barzani, uluslararası güçlerin de (diplomaside “uluslararası güçler/topluluk” denilince genellikle “ABD” anlaşılır) IKB’nin bağımsızlığına karşı çıkmadığını ancak zamanlamasını sorguladığını kaydediyor. Referandumun Bağdat’la bir müzakere sürecini başlatacağını belirtiyor. IŞİD’e karşı Bağdat’la işbirliğinin süreceğinin güvencesi veriyor. Referandumun “tartışmalı” denilen Kerkük gibi bölgeleri de kapsayacağını vurgulayarak, buralarda “hayır” oyu çıktığı takdirde yerel halkın Irak’ta kalmak istediğinin anlaşılacağını anlatıyor.

IKB sorunsuz mu? Erbil ile Süleymaniye ayrılığının kapanmadığı hatta derinleştiği ortada. Mesut Barzani’den sonra (o aday olmayacağını söylediğine göre) IKB Başkanlığı seçiminin nasıl yapılacağı belirsiz. Basitçe, tesadüfen bir KYB’li kazansa seçimi gidip bugünkü Başkanlık Sarayı’nda oturması düşünülemez dahi. Ancak bağımsızlık “ağızdan dolma” bir barut enerjisi verecek IKB’ye. Bu noktadan sonra başka seçenek de yok. Önce demir alınacak, istim arkadan gelecek.

Esasen, bağımsızlık ilanı için referandum yapmak da gerekmiyor. Hatırlanacağı üzere, Kosova bağımsızlığını 17 Şubat 2008 tarihinde kendi meclisinde okunan bir bildirgeyle ilan etmiş ve Türkiye de ABD’nin ardından yeni durumu resmen tanıyan ilk ülke olmuştu. Şimdi Ankara, IKB bağımsızlığına karşı ne yapar? Dışişleri’nden “dostlar alışverişte görsün” kabilinden seri imalat bir yazılı açıklama yapıldı. Erdoğan da bir konuşmasında bağımsızlığa olumsuz ancak esnek ifadelerle değindi. Yaptırım dile getirmekten de kaçındı. İyi ki de öyle yaptı.

Bence bu konuda tek izlenmesi gereken Erdoğan’ın (ne dediği de değil) ne yaptığı. Erdoğan boru hattının vanasını ve Habur’u kapatır mı? Hiç sanmam. Bununla birlikte Ankara’nın söz konusu Kürtler olunca müzmin “Ali’nin külahı Veli’ye, Veli’ninki Ali’ye” yaklaşımından kurtulamadığı da ortada. Yine Şark kurnazlığı, stratejik akılla karıştırılıyor. Kürt siyasetimizi “Ankaralılık hastalığından” kurtarabilecek olan Erdoğan’dı. Artık onda da bu yönde bir iradenin emaresi kalmadı. Demek ki ülkemizin demokratikleşmesini sağlayamazsak bölge siyasetimizden de, Kürtlerle ilişkilerimizden hayır beklemek beyhude.

Son kertede, Kılıçdaroğlu’nun adalet ve IKB’nin bağımsızlık yürüyüşleri hedeflerine ulaşacaklarsa ivmeyi (“momentum”) yitirmemeli. Kimin sözüydü unuttum, “hayatı boyunca önceliği annesini üzmemek olmuş birinden başarılı bir siyasetçi çıkması mümkün değildir” gibi bir şeydi. Velhasıl, önceden yere çizili çizgileri yeri geldiğinde çiğnemekten çekinmemek ve fırsat penceresi açıldığında başka boyuta atlamayı bilmek gerek.

Tüm yazılarını göster