İran modern sanatının 80’lik delikanlısı

Canlı olmayan neredeyse hiçbir şey girmiyor, giremiyor onun resmine. Resmetmiyor, hayatın şarkısını, türküsünü söylüyor renklerle, çizgilerle, heykellerle…

Abone ol

Zakir Nabizade

Son dönem İran resminin en üretken, en etkili sanatçıları kimlerdir diye sorulursa, Mohammad Fassounaki adı mutlaka ilk sıralarda yer alacaktır. Heykel için de aynı durum geçerli. Fassounaki’nin sadece geçen yıla, ikisi kişisel, dördü grup olmak üzere toplam altı sergi sığdırdığını söylersek onun çalışma, üretme temposunu, izlenirliğini, İran sanat çevresindeki yerini bir nebze belirtmiş oluruz.

Mohammad Fassounaki

2023’ü Amir Yegane Collection tarafından düzenlenen resim ve heykel sergisiyle (Sayın Seyirci, 5-16 Mayıs, Tahran) açan sanatçı, yine aynı koleksiyonun katkılarıyla Tebriz Kabood Atölye-Galeri’de gerçekleştirilen sergiyle noktaladı.

Gerek 2023’ün, gerek son serginin sanatçının tarihinde, yaşamında ayrı bir yeri var. İlk sergisini 1974’de açan Fassounaki, 50. sanat yılında yukarıda da belirtildiği üzere tam altı sergide yer alarak 50 yılın bilançosunu, verimini farklı cephelerden ortaya koyuyordu. İlk sergisini otuz yaşında Tebriz’de açmış, sonraki elli yıl boyunca kişisel ya da yapıtlarının yer aldığı 27 serginin tamamı Tahran’da gerçekleştirilmişti. Kabood Atölye-Galeri’deki sergiyle Fassounaki doğduğu, ilk sanat eğitimini aldığı, sanat yaşamına başladığı, sanatçılar yetiştirdiği kente, Tebriz’e tam 50 yıl aradan sonra yapıtlarıyla yeniden dönüyordu.

Mohammad Fassounaki

Sanat yaşamının 50. yılını kutlamak için doğduğu, sanat yaşamının başladığı kenti seçmek de bilançoya dahil olsa gerek.

Dönüş ve yeniden buluşma sergisi aynı zamanda sanatçının 80. yaş günü kutlamasına da sahne oluyordu. 17 Aralık 2023’de koleksiyonerleri, izleyicileri, dostları, öğrencileri Fassounaki’nin sanatının ve eğitimciliğinin tartışılıp değerlendirildiği söyleşi eşliğinde ona bir yaş günü kutlaması, şöleni düzenlediler galeride.

Mohammad Fassounaki

Sergiye, kutlamalara ev sahipliği yapan galerinin Fassounaki’nin öğrencilerinden, Tebriz’e ve İran’a kazandırdığı onlarca sanatçıdan biri olan Babek Kabood tarafından kurulduğunu, atölye-eğitim kurumu olarak da hizmet verdiğini belirtelim. Bu da Fassounaki’nin attığı tohumların kurumsallaşmaya uzandığının göstergesi olarak değerlendiriliyor. Doğu Azerbaycan Eyaleti’nin merkezi Tebriz, Fassounaki ve öğrencilerinin çabaları, katkılarıyla son yıllarda ülkenin başlıca merkezlerinden biri olarak öne çıkıyor.

MÜZİKTEN RESME, RESİMDEN HEYKELE

Mohammad Fassounaki ilköğretimin ardından, henüz 12 yaşındayken başlamış sanat eğitimine. İlkin resim değil, müzik öğrenimi görmüş. Yedi yıllık müzik yolculuğunun ardından asıl ilgi ve tutkusunda, resimde karar kılmış.

Mohammad Fassounaki

1963’de Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin İnkılab-ı Sefid (Beyaz Devrim) olarak adlandırdığı toprak reformu, sanayileşme, Batılılaşma-modernleşme hareketi başlatılırken büyük toprak sahibi bir aileden gelen Fassounaki de Tebriz Mirak Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimine başlar. Akademiden mezun olur olmaz, Batı sanatını, modern sanatı yerinde tanımak, yerinde öğrenmek, deneyimlemek üzere Almanya’nın yolunu tutar.

1968’de üniversite kampüsleri başta olmak üzere, sokaklar, kentler, Avrupa’nın belli başlı merkezleri kitlesel gençlik hareketiyle, protestolarla çalkalanmaktadır. İran Azerbaycan’ından, Tebriz’den yola çıkan Mohammad Fassounaki tam da o fırtınanın içinde Frankfurt Meslek Okulu’na kabul edilir. Her yandan “özgürlük” sloganları yükselirken, “üçüncü dünya”dan, monarşinin içinden gelen 24 yaşındaki genç yeni bir disiplin edinmeye; modern sanatla kendisine bir “özgürlük”, özgünlük alanı yaratmaya çabalamaktadır.

İki yıllık temel eğitimin ardından Fassounaki 1970’de İtalya’ya gider. Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde iki yıl resim çalıştıktan sonra sınavlara girerek heykel bölümüne kayıt yaptırır. Renklerin, çizgilerin ardından taş, toprak, çimento, metal… kütleyle boğuşmaya, biçim vermeye, bedenler, gövdeler, “varlıklar” tasarlamaya, yaratmaya yönelir.

Mohammad Fassounaki

Avrupa seferini 1974’de noktalayarak yurduna, memleketine, Tebriz’e dönen Fassounaki, yedi yılda Batı’da edindiklerini ve ürettiklerini Mirak Sanat Galerisi’nde sergiler. Sanatçı kimliğiyle birlikte eğitimci kimliği de başlayacaktır. Mezun olduğu Mirak Güzel Sanatlar Akademisi’nde hem orada hem Batı’da öğrendiklerini birleştirip yorumlayarak yeni kuşaklara öğretecektir artık.

Sadece ülkesinde değil, Batı’da da sanatçı kimliğiyle karşılık bulur: 1977’de Berlin Ressamlar Sendikası’na kabul edilir. Sendikanın İran’dan kabul ettiği ilk ve tek üyedir. 1979’da İran’da şah rejimi yıkılacak, İslam Devrimi, sadece ülkede değil, bölgede, dünyada da önemli etkiler, değişiklikler yaratacaktır. Eylül 1980’de başlayıp, sekiz yıl süren İran-Irak savaşı ise her iki ülke için de büyük yıkımlar, kayıplar getirecektir. Galibi olmayan savaşta 1.5 milyondan fazla insan ölmüştür.

Mohammad Fassounaki

Hayatın ve elbette eğitimin, sanatın da felce uğradığı bu dönemde Fassounaki Akademi’deki görevinden istifa ederek 1984-1986 yıllarını Berlin’de geçirir.

KIRK YILLIK BOŞLUK VE BÜYÜK PATLAMA

Bir yılı aşkın süre devam eden kitle hareketlerinin, ayaklanmanın ardından gerçekleşen rejim değişikliği, hemen ertesinde başlayıp sekiz yıl süren savaş, yaşamın her alanında köklü sarsıntılar, dönüşümler yaratır. Milyonlarca insan evini, yurdunu terk eder. Devrim sonrası sadece Türkiye’ye göçen İranlı sayısı bir milyonun üstündedir. Tüm yurttaşları gibi Fassounaki de etkilenmiştir süreçten.

Yukarıda da belirtildiği gibi sanatçı iki yıllık Berlin yolculuğunun ardından hâlâ savaş halindeki İran’a döner. Akademiyi, öğretim üyeliğini bıraksa da, eğitimden vazgeçmez. Evi ve atölyesi eski öğrencileriyle birlikte adeta akademinin uzantısı haline gelir. Birlikte çalışır, birlikte üretir, birlikte yaşarlar. Bununla birlikte, 1976’da Tahran’daki sergiden sonra Fassounaki ve yapıtları tam 40 yıl boyunca izleyici karşısına çıkma şansı bulamayacaktır.

Mohammad Fassounaki

"Kırk yıl boyunca tek bir resim satmadım” diyen sanatçı için bu dönemde üç albüm yayınlanır: Portreler (1999), Heykeller (2003), Resimler (2006). Hoor Galeri’de (Tahran) 2015’deki kişisel sergi, deyim yerindeyse onun için yeni bir başlangıç olacaktır. Kırk yılın kesintisi, öfkesi, acısı ve tüm bunları aşmaya yönelik çabaları, direnç ve üretimi adeta bir taşkın gibi ortaya çıkar. 2015-2023 döneminde altı kişisel sergi gerçekleştiren Fassounaki’nin resim ve heykelleri aynı dönemde Tahran’daki neredeyse hemen her grup sergisinde, her sanat fuarında izleyiciyle buluşacaktır.

Kabood Atölye-Galeri’deki sergiyle 50. sanat yılını ve 80 yaşını doğduğu, yaşadığı kentte, Tebriz’de kutlayan sanatçı, soluk almaksızın, hiç ara vermeksizin çalışmayı sürdürür. Şu sıralar Tahran Atbin Galeri’de yine bir karma sergide yer alıyor son yapıtları.

Mohammad Fassounaki

TUVALE SIĞMAYAN HAYAT

Canlı olmayan neredeyse hiçbir şey girmiyor, giremiyor onun resmine. Balık pazarında, tezgahtaki balıklar bile onlarca gözle, yüzle, insanla var Fassounaki’nin resminde. Ağacı, çiçeği, böceği, kurdu, kuşu binbir rengiyle doğayı resmediyor. Yaşadığı şehri, yüz yüze, göz göze geldiği insanları, hayatı resmediyor. Bunların hiçbiri de çerçeveye sığmıyor, tuvalden taşıyor. Çerçeve varsa bile, fırça darbelerinden kurtulamıyor. Bombalar ve kurbanları, ölüm dahil olmak üzere yaşananlar olanca somutluğu, gerçekliğiyle konu edilse de “figüratif” bir resim değil onunki. Somut hal, görüntü soyutlaşıp sizi kendine çekiyor, yeniden yeniden baktırıyor.

Heykellerinde de durum aynı. Her birinde hayatın farklı halini, anını, yüzünü, ritmini çıkartıyor karşınıza. Ahşaptan metale, kilden mermere, plastiğe dek her malzeme onun için “ele gelir” ve biçimlendirilebilir nitelikte. Boyayla, tuvalle, fırçayla seviştiği, güreştiği, dövüştüğü, söyleştiği gibi heykelde bunları katı ve adeta canlı olarak gördüğü cisimlerle, malzemeyle yapıyor.

Mohammad Fassounaki heykelleri 

Bir bakıyorsunuz sanat çalışmalarının en başına dönmüş 80’lik delikanlı: Müzisyenleri, enstrümanları konuşturuyor heykelde, resimde. Oradan da geriye, çocukluğuna gidiyor; bağda, bahçede ardına düştüğü kargaları, kuşları getiriyor önünüze sürüyle.

Resmetmiyor, hayatın şarkısını, türküsünü söylüyor renklerle, çizgilerle, heykellerle…

Çok yaşa sen büyük usta.

(KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)