İran Sınırı-3: Kaçtık ama burada da her an yakalanabiliriz

İran'dan Türkiye girebilen mülteciler Van'da neler yaşıyor? Gelirken yolda olup bitenleri nasıl anlatıyorlar? Türkiye'de ne yapmak istiyorlar? İran Sınırı'nın üçüncü bölümünde Van'da her an yakalanıp geri gönderilme korkusu içerisinde yaşayan göçmenler konuşuyor...

Abone ol

VAN - Afganistan’dan bir buçuk ay önce yola çıkan 17 yaşındaki Hajmar ile Bitlis’in Tatvan ilçesinde polisten gizlendikleri bir mekânda konuşuyoruz: “40 gündür yürüyorum. Kaçakçılara kişi başı bin dolar ödedik. Kaçakçılar bizi denizden (Van Gölü) kayığa bindirdi. Gece üçte buraya denizin kıyısına (Tatvan kıyıları) bıraktı. O saatten beri yürüyoruz, sokaktayız.”

Hajmar ve arkadaşları göçmen kaçakçıları ile İstanbul’a ulaşmak üzere anlaşmış. Ancak kaçakçı, Van Gölü’nün Tatvan kıyılarında indirip kaçmış. Van’ın çevre illerle bağlantısını sağlayan karayollarında bulunan arama ve kontrol noktaları göçmen kaçakçılarını alternatif rotalara yöneltmiş. Van Gölü’nün son yıllarda artan bir oranda yeni geçiş rotası olarak kullanılmasının temel nedeni de bu.

Fotoğraflar ve kamera: Volkan Nakiboğlu

KAÇAKÇI TATVAN KIYILARINA MÜLTECİLERİ BIRAKIYOR

Henüz dakikalar önce polis etrafta gördüğü mültecileri minibüslere doldurup götürmüş. Kaçabilenleri de metruk binaların önlerinde, Tatvan eski otogarında, sanayi sitesindeki terk edilmiş depolarda ve merdiven altlarında görüyoruz. Bazı mülteciler de yollarda, ara sokaklarda yürüyor. Eski otogarda bir grup mülteciyi gördüğümüzde konuşmak için onlara doğru yürüyoruz ama kaçışıyorlar. İçlerinden bir mülteci konuşmayı kabul ediyor. Pakistanlı mülteci aslında göçmen kaçakçısı ile İstanbul’a kadar götürmesi için anlaşmış. 300 kişilik bir kafileyle bir hafta önce İran sırından Türkiye’ye geçiş yapmış. Kaçakçı bir gece önce Van Gölü kıyısından bindirdiği mülteciyi Tatvan’a kıyısı olan bir köye bırakmış. Geri gönderilmekten çok korkuyor. Kimlikleri olmadığı için otobüsler almıyor. Yürüyerek de olsa Ankara’ya gideceğini söylüyor.

DEPODA SAKLANAN MÜLTECİLERİN TEDİRGİNLİĞİ

Eski otogarın arka tarafında terk edilmiş depolar bulunuyor. Bir Tatvanlı, eğer depolara girersek mültecilerin orada toplu olarak görebileceğimizi söylüyor. Depoların olduğu alana yöneliyorum. İçerisi çok karanlık, soğuk, kesif bir küf kokusu var. Covid 19 virüsü nedeniyle ben de ciddi bir kaygı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Aylardır yollarda olan bir mülteci grubu ile kapalı bir mekândayım. Oturmak için izin istiyorum. Kimse tepki vermiyor. Ben de yavaşça yere oturuyorum. Hikâyelerini dinlemek istediğimi ve eğer izin verirlerse yüzlerini göstermemek kaydıyla dışarda bekleyen kameraman arkadaşımı içeri çağıracağımı söylüyorum. Sınır dışı edilmekten, ülkelerine geri gönderilmekten duydukları kaygı her şeyin önünde. Tepkisizler. Açlar, yorgunlar, belirsizliğin içindeler. Kaygıyla, öfkeyle, yorgunlukla bakan onlarca gözle göz gözeyim. Kimse konuşmuyor. Titriyorlar. Konuşmamak konusunda kararlılar. Sınırlara ulaşma ve geçme mücadelelerini nasıl görünmezlik çabası içinde sürdürüyorlarsa o depoda da görünmez olmak istiyorlar. Mekândan ayrılıyorum.

MERDİVEN ALTINA SAKLANAN MÜLTECİ ÇOCUKLAR

Depodan çıktığımda Volkan, bir grup Afgan mültecinin merdiven altında olduğunu söylüyor. Yaşları 15 ila 20 arasında değişen bir grup genç. Arkadaşlarını kısa bir süre önce polis ekipleri götürmüş. Merdiven altında saklanıyorlar. Hajmar anlatıyor: “Afganistan’dan İran’a gelmemiz 40 gün kadar sürdü. İran sınırında çok uzun süre bekledik. Hava çok soğuktu. Ölenler oldu. Bir de dağlık bölge. Birkaç kez sınırdan geçmek üzere gidip geldik. Yolda yürürken düşüp kolunu, bacağını kıranlar, yaralananlar oldu. Bizim başımıza bir şey gelmedi. Ama kadınlar ve çocuklar çok zor durumdaydı. Kaçakçılarla anlaşmıştık. Kişi başı bin dolar vermiştik. Ama sınırdan geçerken Türk askerine yakalandık. Askerler üç, dört kişiyiz diye görmezden geldi, sınırdan geçmemize izin verdi. Van’da bir evde birkaç gece kaldık. Kaçakçılar bizi Van’dan gemiye bindirdi. Gece üçte buraya denizin kıyısına (Tatvan kıyıları) bıraktı. O saatten beri sokaktayız. Arkadaşlarımızı polis yakaladı götürdü. Bizler kaçtık. Ama burada da her an gelip yakalayabilirler. Biz ülkemize geri gönderilmek istemiyoruz. Bizim köyümüz Taliban denetiminde. Taliban’ın adamları bizi askerleri yapmak istiyor. Ama biz istemiyoruz. Onlara karşı gelenleri de öldürüyorlar.”

Ne yapacaklarını, geceyi nasıl geçireceklerini bilmiyorlar. Kayıtsız oldukları için seyahat etme hakları yok. Yürüyerek Ankara’ya gitmeyi hedefliyorlar.

NASİR: İRAN SINIRINDA MAFYA DÖVÜP PARAMIZI ALDI

Nasir ve arkadaşları ise inşaat halindeki bir binanın zemin katında battaniyeye sarılmış, bekliyorlar. Kaçakçılar Nasir ve arkadaşlarını iki gün önce Van Gölü üzerinden Tatvan kıyısına bırakıp kaçmış. Ses kaydı alınmasını, görüntü çekilmesini istemiyor. Elimde tuttuğum ses kayıt cihazını kapattığımı görmek istiyor. Kendisinden izin almadan asla kayıt cihazının kayıt düğmesine basmayacağımı ifade ediyorum. Nasir, “Ben kimseye güvenmiyorum” diyor. Yaşadığı, gördüğü onca şeyden sonra kaygılarında elbette haklı. Nasir’e ses kayıt cihazımın kapalı olduğunu gösterip çantamın içine atıyorum. Sohbete devam ediyoruz. Afganistan’ın Mezar-ı Şerif kentine bağlı bir köyden yola çıkmış arkadaşları ile. İran sınırına kaçakçılar aracılığıyla yürüyerek gelmiş. Nasir, İran sınırında İran sınır birlikleri ile çalışan bir mafya olduğunu iddia ediyor. Nasir’in iddiasına göre kaçakçılar da bu kişiler ile ortak çalışıyor. İran sınırına yakın kaldığı bir evde mafyanın adamları tarafından dövüldüklerini ve üzerlerindeki tüm paranın alındığını söylüyor.

'KOCASI OLMAYAN KADINLARA ÇOK KÖTÜ DAVRANIYORLAR'

Kaçakçının İran sınır köyünde tuttukları evden onları zorla çıkarttığını, yol ve güzergâh bilmeden tam 14 saat yürüdüklerini anlatıyor: “İran sınırında askerler bizleri yakaladılar. Yine para istediler. Biz de soyulduğumuzu hiç paramızın kalmadığını anlattık. Afganistan’daki kaçakçıya da ulaşamadık. Telefonlarımıza da el konuldu. İran sınırında beklerken erkekler, kadınlara çok kötü davranıyorlardı. Kötülük yapıyorlardı. Bunlar mülteciler değildi. Sınırda mafya çok. Eğer kadının yanında erkek yoksa o zaman kötülükler yapıyorlar. İran askerlerine para veremeyince bizi geri gönderdiler. Altı saat kadar gerisin geri yürüdük. Biz dört arkadaştık. Sonra orada bir Türk kaçakçı ile karşılaştık. Ona dedik ki sen bizi geçir, biz sana para vereceğiz. Bizi sınırdan Türk kaçakçı geçirdi. Sınırı geçirdikten sonra bizi bir eve götürdü. Telefon verdi bize. Videolarımızı çekti. Ailelerimize gönderdik. Para istedik. Onlar da kuyumcularla para gönderdiler. Paranın gelmesi bir hafta sürdü. Kaçakçı bize ekmekle su verdi. O kadar. Bir dağın tepesinden aşağı doğru geceleri yürüdük. Başka bir kaçakçı iki gece önce bizi bir tekneye bindirdi denize açıldık (Van Gölü). Sabaha karşı bizi bıraktı. İki gündür burada bekliyoruz. Polise yakalanmadık ama buradan ayrılmamız gerekiyor. Benim yaşadığım yerde Taliban var. Taliban’ı biliyor musun? Onlar kadınları, insanları öldürüyorlar. Eğer orada Taliban’ın askeri olmazsan öldürüyorlar. Taliban’dan kaçtık. Ankara’ya ya da İstanbul’a gidersem iş bulacağım. Kimliklerimiz olmadığı için araçlar bizleri almıyor. Ankara’ya doğru yürümek istedik, hava çok soğuk yürüyemedik. Şimdi bir araba sahibi ile anlaşmayı bekliyorum. Belki o bizleri Tokat’a götürecek. Ama çok para istiyor. Ailemden haber bekliyorum."

Yarın: Mülteciler bedava sağlık hizmeti mi alıyor?