İran'da en iyi lobi yapan ipi göğüsleyecek

Uluslararası izolasyon ve maksimum baskı stratejisiyle karşı karşıya kalan müesses nizamın, içeriyi konsolide etmek için daha şahin bir ismi cumhurbaşkanı adayı olarak parlatması beklenebilir.

Abone ol

19 Mayıs 2024 tarihinde meydana gelen helikopter kazasıyla birlikte muhafazakar İranlılar yalnız mevcut Cumhurbaşkanlarını, değil devrim rehberi adaylarını da yitirmiş oldu. Yaşanan bu elim hadise stratejik bir hatadan mı kaynaklanmıştı yoksa bir sabotaj mıydı henüz bilinmiyor ama ciddi bir ihmal olduğu açık. Hatta müesses nizamı, takip eden iki ay boyunca siyasi, sosyal ve mali çalkantılarla dolu bir süreç yaşamaya itecek kadar büyük bir ihmal… Bugüne dek Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney’in yerine geçecek adaylarla ilgili spekülasyonlar yapılırken, İbrahim Reisi’nin cenazesi daha kaldırılmadan başlayan halef tartışmaları, İran siyasetinde yeni ve çetrefilli bir yola girildiğini gösteriyor. Anayasanın 131. maddesine göre, bu yolu adımlamak elli gün sürecek. Neyse ki İran bu konuda deneyimli.

Evet deneyimli, çünkü İran’da daha önce de bir dizi devlet yetkilisi görevi sırasında hayatını kaybetti veya ölüm riskiyle burun buruna geldi. Bazıları kazalardan sağ kurtulmayı başaracak kadar şanslıydı, bazıları ise zamanında alınan önlemler sayesinde hayatta kalmıştı. 1980 yılında İslam Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Beni Sadr, Irak sınırında gerçekleşen helikopter kazasından sağ kurtulan isimler arasındaydı. Ancak 30 Ağustos 1981 yılında saldırıya uğrayan Cumhurbaşkanı Muhammed Ali Recai ve Başbakan Muhammed Cevad Bahonar, onun kadar şanslı değildi ve saldırı sonrası Recai’nin yerine Ayetullah Ali Hamaney geçmişti. 1995 yılında İran Hava Kuvvetleri Komutanı Mansur Settari ve 2006 yılında ise Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı Ahmed Kâzîmi, beraberlerindeki üst düzey askeri heyetle uçak kazasında hayatını kaybetmişti. Radikal Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın içinde bulunduğu helikopter 2013 yılında zorunlu iniş yapmış, Ahmedinejad zorunlu iniş sayesinde kazayı yara almadan atlatmıştı. Kazalar, ambargolarıyla yedek parça tedarikinin önünü kesen ve bu yolla yıkıcı kazalara sebebiyet veren Amerikan hükümetine karşı duyulan öfkeyi gün geçtikçe artırdı.

İran’ın pek deneyimli olmadığı konu ise devrim rehberinin halefi olacak kişinin belirlenmesi meselesi… İran’da daha önce sadece bir kez rehber seçilmiş, rehberin seçimine ilişkin kurallar da seçimden önce değiştirilmişti. Hamaney, Humeyni’den sonra, aldığı dini eğitimin yetersizliği sebebiyle bu makama uygun görülmeyen ve tartışmalı bir şekilde göreve “getirildiği” düşünülen biriydi. Şu an “Hamaney sonrası İran” başlığı çeşitli analizlere konu olsa da, adayların açıkça tartışıldığı ve isimlerin net bir şekilde işaret edildiği bir süreç yaşanmıyor. En azından müesses nizam, İran içinde böyle bir tartışmanın yapılmasına izin vermiyor. Ancak kazanın Batı basınında yankılanmasıyla birlikte hem devrim rehberi hem de cumhurbaşkanı adaylarına ilişkin spekülasyonlar yapılmaya başlandı bile.

Kimi çevrelerde rehberlik makamına aday gösterilen kişiler arasında Hamaney’in oğlu Mücteba Hamaney, devrim rehberini belirlemekle görevli Uzmanlar Meclisi ve Anayasayı Koruyucular Konseyi üyesi, Kum İlim Havzası eski başkanı ve 21 Mayıs’ta yapılan Uzmanlar Meclisi seçimlerinde başkan yardımcısı seçilen Ali Rıza Arafi, şimdiki Yargı Erki Başkanı Gulam Hüseyin Muhsini Ejei, Uzmanlar Meclisi ve Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi üyesi, akademisyen, siyasetçi ve Muhammed Bakır es-Sadr’ın öğrencisi Muhsin Araki, Uzmanlar Meclisi üyesi ve Hameney’in Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Danışmanı Muhsin Kumi ve Uzmanlar Meclisi üyesi Ayetullah Muhammed Mehdi Mirbakıri gibi isimler var.

En güçlü adaylardan biri olan ve daha önce de adını sıkça duyduğumuz Mücteba Hamaney’in, siyasetçi olmamasına rağmen İran’da gönüllü milis grubu olarak bilinen Besic içerisindeki konumu, Devrim Muhafızları ve radikal kanat ile geliştirdiği güçlü bağları; reformistler, ılımlı muhafazakarlar ve pragmatik cephe için tehlike arz etmekte. Ayrıca, Mücteba Hamaney’in rehber olması, İslam Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisinin aşındığını belgelemekle birlikte, mevcut rejimin meşruiyetinin de sorgulanmasına neden olabilir. Diğer adaylar arasında ise en iyi “lobi yapan” ipi göğüsleyebilir.

Kim olursa olsun Hamaney’in güvenini ve sevgisini kazanmış bir isim olacağı açık. Zira, Reisi de tam anlamıyla bu profile uygun biriydi. Reisi, devrimin ideallerine duyduğu bağlılığı toplu idam kararlarına imza atan dört kişilik komitenin bir parçası olarak ispatlayan, hukuk tahsilli, şer’i meselelere hakim, Hamaney’in ofisi ve güvenlik birimleriyle ortak çalışabilen radikal bir muhafazakardı. Bu aynı zamanda onun kariyer basamaklarını hızla tırmanmasını da sağlamıştı. Meslek hayatına 1981 yılında Kereç Savcısı olarak başlayan Reisi, henüz 25 yaşındayken Tahran’a başsavcı yardımcısı olarak atanmıştı. Solcuların tasfiyesinde önemli bir rol oynamış, hapishanedeki mahpusların idamını onaylayarak genç yaşında eli kana bulamış ve halkın bir kesiminde onulmaz yaralar açmıştı. Ancak bu durum müesses nizam içerisinde ödüllendirilecek bir hamle olarak görülmüştü. 1989 yılında Tahran Başsavıcılığı'na yükselen Reisi, akabinde İran Yargı Erki Başkanlığı'na getirilerek kariyerinde yeni bir sayfa açmıştı. Aynı zamanda 2012-2021 yılları arasında Özel Din Adamları Mahkemesi’nde, 2016-2019 yılları arasında Astan Kudüs Razavi vakfında ve 2016-2024 yılları arasında Uzmanlar Meclisi’nde (Güney Horasan Temsilcisi olarak) görev yaptı. Ve nihayet, 2021 yılında Reisi, bu sadık yolculuğun sonunda Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturabildi. Geçtiğimiz mart ayında düzenlenen seçimler ile Uzmanlar Meclisi’nde başkan yardımcılığı görevi de kendisine verildi. Ancak seleflerinden farklı bir portre çizen Reisi için siyaset, aşina olduğu bir alan değildi. Bu nedenle çevresi tarafından defaatle eleştirilmiş ve pasif olmakla suçlanmıştı. Hatta cumhurbaşkanlığı döneminde gösterdiği performans nedeniyle devrim rehberi olabilecek yeterliğe sahip olmadığı düşünülmüş ve yaklaşık altı ay önce potansiyel halefler listesinden çıkarıldığı iddia edilmişti.

Ezcümle, iç ve dış politikanın Hamaney’in ve Devrim Muhafızları Ordusu'nun direktifleri doğrultusunda şekillendiği düşünüldüğünde, Reisi’nin İran siyasetine ancak ölüm şekliyle damga vurduğu söylenebilir. Bu durumda uluslararası izolasyon ve maksimum baskı stratejisiyle karşı karşıya kalan müesses nizamın temel pratiklerini sürdürmesi, hatta içeriyi konsolide etmek için daha şahin bir ismi cumhurbaşkanı adayı olarak parlatması beklenebilir. Yalnız aynı anda hem Cumhurbaşkanı hem Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı hem de Uzmanlar Meclisi Yardımcısı olarak görev yapan Reisi’nin yerine gelecek ismin içerideki dengeleri değiştirmeyecek ve statükonun devamını sağlayacak bir isim olması gerekir. Reisi, İran siyasetindeki en önemli şahsiyet değildi belki ama onun bu ani kaybı, İran’ın ateş çemberine alındığı şu dönemde kronikleşen sorunları derinleştirebilir. Devrim Rehberi Hamaney, devrim rehberini belirleyen Uzmanlar Meclisi ve seçim süreçlerini denetleyen Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin, İslam Cumhuriyeti’nin kırmızı çizgilerini aşarak siyasi konjonktürü değiştirmeye çalışacak reformist veya ılımlı kimselerin adaylıklarını onaylamayacakları göz önünde alındığında, yarışın radikal muhafazakarlar arasında geçeceği öngörülebilir.