‘İrfan Fidan AYM üyesi olursa birçok davaya bakamayacak’

Anayasa Mahkemesi üyeliği için Yargıtay'da yapılan seçimde en çok oyu eski İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan aldı. Hukukçular Gezi, Osman Kavala gibi toplumun yakından takip ettiği davaların savcılığını üstlenen Fidan'ın AYM üyeliğine atanması durumunda mevcut mevzuata göre söz konusu davalardan reddedilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Abone ol

ANKARA - Yargıtay'da Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliği için yapılan seçimde en çok oyu alan isimler sırasıyla İrfan Fidan, Nevzat Özsoy ve Mustafa Erol oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine sunulan bu 3 isimden birini AYM üyeliğine atayacak. Üye olarak atanacak ismin seçimde de en yüksek oyu alan eski İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan'ın olması sürpriz olmayacak, ancak hukukçular tartışmalı birçok soruşturmanın iddianamesini yazan Fidan'ın AYM'nin kendi mevzuatına göre o davalar için yapılacak görüşmelerde yer alamayacağına dikkat çekiyor.

 İrfan Fidan’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevinde olduğu dönemde soruşturmasını yürüttüğü, ‘MİT Tırları’, ‘Osman Kavala’, ‘Gezi’, ‘Cübbeli Ahmet Hoca’, ‘Selam Tevhid’ gibi çok sayıda dava bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Fidan’ın AYM üyeliğine atanması halinde, “6216 Sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun” uyarınca geçmişte soruşturmasını yürüttüğü AYM’nin önüne gelen davalarda reddedilme ihtimali bulunuyor.

 KANUN NE DİYOR?

 Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri’nin yer aldığı kanuna göre dava ve işlere katılmaya engel durumlar 59’uncu maddede belirlenmiş durumda. AYM Başkanı ve üyeler, kendilerine ait olan veya kendilerini ilgilendiren ya da akrabalık ilişkisi olan dava ve işlere bakamıyor. Başkan ve üyelerin bakamayacağı davalara ilişkin diğer kriterler ise “Hâkim, savcı, hakem sıfatıyla bakmış veya tanık ya da bilirkişi olarak beyanda bulunmuş olduğu dava ve işlere, istişarî görüş ve düşüncesini ifade etmiş olduğu dava ve işlere, bakamaz” ifadeleriyle açıklanıyor.

Kanunun 60’ıncı maddesinde ise AYM Başkanı ve üyelerinin “reddi” düzenlenmiş durumda. Söz konusu maddenin birinci bendinde, “Başkan ve üyeler tarafsız hareket edemeyecekleri kanısını haklı kılan hâllerin olduğu iddiası ile reddolunabilirler” denirken ikinci bendinde “Bu takdirde, Genel Kurul ya da bölümlerde ilgili üye katılmaksızın ret konusu hakkında kesin karar verilir” ifadeleri yer alıyor.

‘AYM ÜYESİ MENTEŞ BAZI DAVALARDAN REDDEDİLEBİLİR’

İrfan Fidan’ın geçmişte birçok toplumsal davada soruşturma yürüttüğünü hatırlatan Anayasa Hukukçusu Dr. Dinçer Demirkent’e göre Fidan’ın olası üyeliğinin ardından AYM’ye taşınan çok sayıda davadan reddedilmesi durumu ortaya çıkabilir.

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu Başkanı iken Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanan Selahaddin Menteş’i hatırlatan Demirkent, ‘AYM üyelerinin davalardan reddedilme’ sürecini Menteş üzerinden şu şekilde anlattı:

“Selahaddin Menteş geçmişte OHAL Komisyonu’nun başkanıydı. Menteş bugün, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunacak binlerce insanın davalarına bakamayacak konumda birisi. Örneğin KHK’li birisi idare mahkemesinden ret kararı aldı, bölge idare mahkemesinden de ret aldı ve Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Bu aşamada hakimin reddini isteyebilir. Çünkü kanun, ‘Başkan ve üyeler tarafsız hareket edemeyecekleri kanısını haklı kılan hâllerin olduğu iddiası ile reddolunabilirler’ diyor. Aynı zamanda 59’uncu maddede, ‘Hâkim, savcı, hakem sıfatıyla bakmış veya tanık ya da bilirkişi olarak beyanda bulunmuş olduğu dava ve işlere bakamazlar’ deniliyor. Bireysel başvuru yapan kişiler, AYM üyesi Menteş’in geçmişte OHAL Komisyonu’nda dosya incelediği için o davalarından reddedilmesi talebinde bulunabilir.”

‘OLASI DURUMDA FİDAN’IN DAVALARDAN REDDİ GEREKİR’

AYM üyesi olduğu takdirde İrfan Fidan'ın da savcısı olduğu davalardan reddinin gerektiğine dikkat çeken Demirkent sözlerini şöyle sürdürdü:

“Örneğin Fidan ‘Barış Bildirisi’ imzacılarının yargılanmasının savcılığını yapmış birisi. MİT Tırları, 17/25 Aralık davası gibi çok sayıda davaya savcılık etmiş birisi. Türkiye’deki neredeyse tüm siyasi davaların savcılığını yapmış birisinden bahsediyoruz. Bu kişi savcılığını yaptığı bu davalara yasallık ilkesi gereği bakamayacak. Olası durumda Fidan’ın bu davalardan reddi gerekir. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruda kişi başvurur, Fidan’ın ilgili dosyada savcılığını yaptığını belirtir. Fidan da bu dosyaya bakamaz. Ya da davayla ilgili şüphe yaratıcı bir durum varsa Fidan yine bu davaya bakamayacaktır.”

‘ANAYASA MAHKEMELERİ’Nİ İKTİDARA BAĞLI KILMAK YOLUNA GİDİLİYOR’

Fidan’ın önce Yargıtay’a, sonrasında da pandemi gerekçesiyle seçimlerin ertelenerek AYM üye seçimlerine girmesini “özel durum” olarak niteleyen Demirkent, “Bu durumların İrfan Fidan’ın seçilmesine ve atanmasına yönelik olduğu çok açık. İrfan Fidan’ın doğrudan doğruya taraf olacağını ortaya koyan bir durum söz konusu” dedi.

Fidan’ın AYM üyeliği söz konusu olduğunda her dava bakımından reddedilme durumunun işlemeyeceğini, savcılığını yaptığı davalar bakımından reddedilmesi gerektiğini belirten Demirkent sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Geniş bir perspektiften bakarsak, şuna odaklanmak gerekiyor. Polonya’da da bunun aynısı. Bütün istisnai rejimlerde yapılan şey Anayasa Mahkemesi kurumuyla çalışmak. Bütün otoriter rejimlerin temel meselelerinden biri ülkelerinde kendilerini sınırlayabilecek kurumsallıkları ortadan kaldırmak ve kendine bağlamak oluyor. Bu da en güçlü bir şekilde Anayasa Mahkemeleri’yle kendini belli ediyor. Anayasa Mahkemeleri’ni iktidara bağlı kılmak yoluna gidiliyor. Türkiye’de yargı bağımsızlığından söz etmenin çok zor olduğu bir durumdayız. Bu durumdan sonra yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığından da söz etmek mümkün değil.”

‘BİR BAKIMDAN BU ATAMALAR VERİMSİZ’

“AYM’ye yapılacak yeni atamanın anlamını doğrudan doğruya bu otoriter rejimlerin Anayasa Mahkemeleri’ne karşı en tepede bir tür savaş olarak görüyorum. Bu savaşı da Anayasa Mahkemeleri hakkında düzenlemeler, yargıçlara ilişkin atamalarda görüyoruz. Fakat 59 ile 60’ncı madde bakımından düşündüğümüzde bir bakımdan da bu atamalar verimsiz atamalar. Bu bir kanun ve uygulanması gerek. Söz konusu kişilerin, ileride AYM’ye taşınacak Türkiye’deki insan hakları davalarının önemli bir bölümüne taraf oldukları için bakamayacaklarını düşünmek de mümkün.”

‘AYM’DEKİ DAVA DOSYASININ HERHANGİ BİR YERİNDE KATKISI VARSA O DAVAYA KATILAMAMASI GEREKİR’

Anayasa Mahkemesi’nin çalışma usullerini belirleyen kanunun çok açık olduğunu belirten Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ece Göztepe Çelebi, olası bir durumda üyenin reddini mahkemenin kabul etmek zorunda olduğunu belirterek, “Anayasa Mahkemesi’ndeki dava dosyasının herhangi bir yerinde ister avukat ister hakim ister savcı olsun bir katkısı var ise, kendisinin hakimin reddi itirazı olmadan o davaya katılamaması, başkan eliyle bunun karara bağlanması gerekir” dedi.

AYM üyelerinin, Anayasa Mahkemesi’nin kanunu uygulandığı takdirde daha önce savcılık döneminde ilgilendiği dosyalarla ilgili herhangi bir davaya katılamayacağını belirten Çelebi, “O davalara katılamadığı gibi Anayasa Mahkemesi üyesi olarak o davalara ilişkin herhangi bir platformda görüş de bildiremez” diye konuştu.

“Çok sayıda davaya bakamama ihtimali olan bir ismin AYM üyesi olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorumuza ise Çelebi şu ifadelerle yanıt verdi:
“Bu engellenemez. Geçmişte de avukatlar atandı. Avukatlar bir sürü davaya baktı. Mesela somut norm itirazında bulunduğu bir dava Anayasa Mahkemesi önüne gelir diye o meslek grubunu dışlayamazsınız. Akademisyen üyeler için ‘bu konuda kitap yazmıştı, ihsası rey yaptı’ diyemezsiniz.  Objektif, kişiliğinden bağımsız baktığınızda buna engel bir durum yok. Yargıtay ve Danıştay’dan gelen her üye için aynı şey geçerli. Her üye için böyle bir sonuç ortaya çıkabilir. Yargının bileşeni olan savunmadan gelen herkes için bireysel başvuruda artık böyle bir potansiyel var. Kanun da zaten bunu öngörerek bunun engellenmesini amaçlıyor.”