İş makinesiyle arkeolojik kazı iddiası: Boşver biraz çalkalansın ortalık

Klazomenai Antik Kenti'nde iş makinesiyle kazı yapıldığı ve buluntulara zarar verildiği iddiası ile ilgili gerçek neydi?

Abone ol

İzmir'in Urla ilçesindeki Klazomenai Antik Kenti'nde İzmir Müzesi tarafından gerçekleştirilen kazı çalışmalarında iş makinesi kullanıldığı geçen hafta medyanın gündemindeydi.

Söz konusu haber okunduğunda kazı çalışmalarının yeni yapıldığı, kazı alanının tamamının iş makineleri ile kazıldığı, bu yüzden bütün kültür tabakalarının tahrip edildiği ve müze uzmanlarının da buna göz yumduğu gibi bir tablo ortaya çıkıyordu. Haberi okuyan için “Hemen bir kamuoyu oluştursak bu katliama son verebiliriz” hissi uyanıyordu. Peki durum gerçekten böyle miydi?

KAZI ÇALIŞMALARI YENİ DEĞİL

Öncelikle söylemek gerekir ki, İzmir Müze Müdürlüğü başkanlığında 2020 yılında sondaj kazısı olarak başlayan, buluntuların ortaya çıkması ile kurtarma kazısına evrilen çalışmalar neredeyse 2 yıl önce tamamlanmıştı. Söz konusu haberde görüşlerine başvurulan emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Armağan Erkanal’ın ise çoğunu kendisinin yetiştirdiği müze çalışanlarından ya da Klazomenai Kazı Başkanlığı’ndan çalışmalar hakkında bilgi istemeden ya da araziyi yerinde görmeden yaklaşık 2 yıl önce çekilen fotoğraflar üzerinden beyanatta bulunduğu anlaşılıyordu. DHA’da yer alan haberde Erkanal, alanda “iş makinesi ile kazı yapılmasını” eleştirerek olayı şöyle söylüyordu: "Klazomenai'de ilk vahşet değil bu. Burada bir vahşetle karşı karşıyayız. Resimlerde bir nekropol alanının tahrip edildiği görülüyor. Alanın kültür toprağı olduğunu gösteren emareler var. Kültürel birikimlerin çıkma olasılığı yüksek, bu yüzden muhakkak kazma kürek kullanarak derinleşilmesi gerekir. Bir alanda bu kadar şey çıktığı zaman bu inşaatın durdurulması gerekir. Değil dozer sokmak, çevresindeki boş alanların da korumaya alınması gerekir.”

Nekropol alanında açığa çıkarılan çömlek mezarlar.

KAZI BAŞKANI: YANLIŞ BİR UYGULAMA YOK

Klazomenai Kazı Başkanı Prof. Dr. Yaşar Ersoy ise bu haberler üzerine konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Ersoy, antik kentteki çalışmalarda bir tahribat olmuş ama kazı başkanlığı sessiz kalmış gibi bir algı oluşturulduğunu, bunun ilgili kurtarma kazısını titizlikle yürüten İzmir Müze Müdürlüğü’ne ve süreci gözleyen kazı başkanlığına büyük haksızlık olduğunu belirtti. Alandaki kazılar sonucunda elde edilen bulgular hakkında da bilgi veren Ersoy, habere konu olan parsele dönük çalışmalarda bilimsel anlamda etik dışı ve yanlış herhangi bir uygulama olmadığını söyledi.

Son olarak, DHA’da yayınlanan “Fotoğraflar yalan söylemez" başlıklı köşe yazısı ile Ömer Erbil, fotoğrafta başında arkeologlar durduğu halde iş makineleri ile alanı kazdırdıklarının açıkça görüldüğünü belirterek, arkeologları definecilerle kıyasladı.

Basında ve sosyal medyada zaman zaman müzeler ve müzecilerle ilgili bu tip haber ve yorumlar yapıldığına tanık oluyoruz. Müzeciler hırsızlıkla, yaptıkları kazılarda eserleri tahrip etmekle suçlanıyor. Bu son örnekte de konu ısrarla ‘iş makinesi ile tahribat” düzleminde tutulmaya çalışıldı. Kazı başkanının yukarıda aktardığımız açıklaması ise çok dikkate alınmadı. Oysa bütün arkeologlar şunu bilir: Bir kazıda iş makinesi kullanılması ile iş makinesi ile kazı yapılması aynı şey değildir! Kaldı ki kazı alanlarında iş makinesi görmek de işin doğasına uygundur. İş makineleri kazılarda biriken toprağın taşınması amacıyla, özellikle büyük kazı alanlarında sıklıkla kullanılır. Çünkü kazılarda alanda biriken toprağın elenerek arındırılmasının ardından bu toprağın nakli ancak iş makineleri ile sağlanabilir. DHA’nın 13 Mayıs 2022 tarihli haberinde kullanılan fotoğrafa da dikkatle bakılırsa iddia edildiği gibi mezarlar kepçeyle kazılmıyor, çukura indirilen kepçeye işçiler kürekle toprak dolduruyor. Bu yöntemin kullanılmasının nedeni hem zamandan hem emekten tasarruf sağlamaktır. Yoksa hiçbir arkeolog, sorumluluğuna verilmiş alanda bilimsel ve mesleki geleceğini hiçe sayarak iş makinesi ile kazı yapmaz. Göz göre göre mezarlara zarar vermez!

Peki, bundan iki yıl önce tamamlanan bir kazı neden şimdi gündeme geldi? Söz konusu fotoğraflar nasıl elde edildi? Emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Armağan Erkanal söz konusu haberde birçok kurum ve kişiyi zan altında bırakan değerlendirmeleri hangi veriler üzerinden yaptı?

Kazı sonrası meydana gelen yağışlarla nekropol alanının suyla dolmuş hali.

PROF. ERKANAL: GİDİP GÖZÜMLE GÖRMEDİM, DİKKATSİZ KONUŞTUM

Telefonla ulaşarak bilgisine başvurduğumuz Prof. Dr. Armağan Erkanal, Ekinoks Çevre ve Kültür Derneği Başkanı Başak Yasemin Arel tarafından kendisine sunulan belgeler üzerinden konuştuğunu ifade etti. Arel’in konuyu CİMER’e şikâyet ettiğini ve şimdi de İzmir Müze Müdürü Hünkâr Keser’le ilgili bazı bilgiler (!) istediklerini de söyleyerek şunları anlattı: “Toprağı atmak için gelmiyor bu kepçe. Kepçeyle burayı kazabilirsiniz diye getiriyorlar. Yaşar beyin verdiği raporlar var. Ama ben de bilmiyorum, bana da anlattılar aslında. Gidip gözümle de görmedim. Dikkatsiz konuştum…. Yalan yanlış haberi çıkaranlar beni kullandılar aslında. Ben de farkındayım ama varsın kullansınlar. Boş ver biraz çalkalansın ortalık!... Benim konuşmadığım bazı şeyleri de yazdıklarının farkındayım. Benim önce metni okumam lazım, bana göstermeden yazdılar bu yazıyı. Bazı şeyleri söyledim, onları yazmış olabilirler. Ama yaptıkları röportajda söylemediğim ayrıca anlattığım şeyleri de yazmışlar, yazmayın dediklerimi de yazmışlar. Siz önce bu konuyu iyice bir araştırın, ben fazla da bulaşmak istemiyorum bu konulara… Ellerinde bir sürü fotoğraf ve belge var. Ben de bana gösterdikleri belgelerin üzerinden konuştum. Fotoğrafta kültür tabakasında kepçe çalışıyor.”

‘HAYRET VE ŞAŞKINLIK İÇİNDE İZLİYORUZ’

Bu kazının iddia edildiği gibi bir “kaçak kazı” olmadığı anlaşıldığına göre iş makineleri ile küçük çömleklere, testilere, iskeletlere zarar vermeden kazı yapılması mümkün mü? İş makineleri iddia edildiği gibi, atık toprağın alınması dışında bir faaliyette bulunup kültür varlıklarına zarar verdi mi? Konuyu merak ettik ve araştırdık. Gündeme oturan kurtarma kazısında görev almış arkeologlarla konuşup olayı bir de onlardan dinledik.

İzmir Müzesi’nin farklı sondaj ve kurtarma kazılarında görev alan bir arkeolog, 'kazı çalışmalarında iş makinesi kullanıldığı', 'iş makineleri ile kazılarak açığa çıkarılan nekropol alanının tahrip edildiği', 'mezarların iş makinelerinin yükü nedeni ile zarar gördüğü' gibi iddiaları hayret ve şaşkınlık içinde izlediklerini söyledi. Uzman arkeolog, “Konu hakkında hiçbir bilgi sahibi olmayan bazı gazeteci ve akademisyenlerin söz konusu iddiaları doğru kabul ederek buna zemin teşkil eden hava fotoğrafları üzerinden yorumlarda bulunmaları, meselenin gerçekte sistemli ve organize bir karalama kampanyası olduğunu göstermektedir” dedi. Sözü kendisine bırakalım…

Kazı yapılan arsa ve gömüler.

‘DENEYİMLİ BİR ARKEOLOG BİLE SADECE FOTOĞRAFA BAKIP HÜKÜM VEREMEZ’

“İzmir Müzesi tarafından gerçekleştirilen kurtarma kazısına ilişkin illegal yollarla elde edildiği açık olan fotoğrafları temin eden bu kötü niyetli kişilerin hedefinde İzmir Müze Müdürlüğü’nün bulunduğu açıkça anlaşılıyor. Kazı başkanlığının kurtarma kazısına ilişkin vermiş olduğu bilgileri yok sayıp ‘fotoğraf mı, kazı başkanı mı yalan söylüyor’ diye başlık atan Ömer Erbil’in de taraflı olduğu, varlığını, sayısını ve türlerini doğru kabul ettiği çömlek, amphora, kremasyon gibi mezarların ekskavatör marifetiyle açığa çıkarıldığı gibi akıl dışı bir iddia öne sürmesinden anlaşılıyor. Erbil’in haberinde yer alan fotoğraflarda, arkeolojik sit alanında kalıntıların bulunduğu alana sanki ilk kez bir iş makinesi girmiş gibi bir algı oluşturulması, arama motorunda yüzlerce örneği fotoğraf olarak bulunabilecek bu durumun ‘saptırılması’ girişimidir. İş makinesinin oluşturduğu baskı ile bazı mezarların zarar gördüğü, açma kenarlarında kepçenin bıraktığı izlerin bulunduğu, mezarların çevresinin iş makineleri ile kazıldığı gibi yorumlar, değil ‘sadece kültürel mirasa meraklı’ bir gazetecinin, bu konularda deneyimli bir arkeoloğun bile sadece fotoğrafa bakarak kesin hüküm verebileceği durumlar değildir.

‘ARAZİDEKİ TÜM TESPİTLER RAPORLARDA YAZILI’

Medyaya konu olan bu parselde, 2014 yılındaki sahibinin kazı talebi üzerine beş sondaj çukuru açılmış, iki sondajda arkeolojik bulguya ulaşılması nedeniyle arazi sahibi kazıdan vazgeçmiştir. 2020 yılına gelindiğinde, parselin yeni sahibinin talebi üzerine sondaj çalışmasına yeniden başlanmıştır. Bununla birlikte alandaki çalışma, kurtarma kazısına dönüştükten sonra yapılan kazı sırasında, 2014 yılında açılan beş sondaj çukurunun yanı sıra ayrıca üç tahrip alanı tespit edildi. Öncelikle tespit edilen bu tahribat alanları ayrıntılı olarak belgelendi ve pafta üzerinde işaretlendi. Bu tahribatların, 2014 yılında açılan sondaj çukurlarının taban seviyesinin bile altına inen derin tahribatlar olduğu tespit edildi. Aynı zamanda tahribat alanlarının, çevrede bulunan inşaat çalışmalarında ortaya çıkan moloz, hafriyat ve toprakla sonradan doldurulduğu anlaşıldı. Yani arazideki bu tespitler arkeologların tüm raporlarında zaten detaylı olarak yazılmıştı.

Kazı yapılan arsa ve gömüler.

‘BULUNTULARIN YERİNDE KORUNMALARI İMKANSIZ’

İzmir Müze Müdürlüğü tarafından 2020 yılı eylül ayında başlatılan kazı çalışmaları 2021 yılı şubat ayına kadar devam etti. Söz konusu alanda gerçekleştirilen kazı çalışmaları sonucunda yaklaşık 100 mezar açığa çıkarıldı. Bu mezarlardan çoğu basit toprak gömülerdir. Kremasyon mezarlar ise yalın toprak yüzeyindeki karbonlu ve yanık kemikli bir düzlem ile kırık seramiklerden ibarettir. Mezarların buluntuları olan iskeletler, yanmış kemikler ve diğer pişmiş toprak tüm buluntuların yerinde korunmaları, arazinin kazı sezonu sonunda tamamen taban suyu ile dolduğu da göz önüne alınırsa imkansızdır. Bu nedenle bir nekropol olmasına karşın ilgili Bölge Koruma Kurulu bu arazide yerinde korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı açığa çıkmadığına karar vererek yapılaşma talebini onayladı. Kaldı ki bu tip bir karar sanıldığı gibi sadece bu parsele özel değil, Türkiye’de tüm 3. Derece Sit alanlarında uygulanan bir prosedürdür.

Kazı alanında açığa çıkan mezarlar.

‘HAVA FOTOĞRAFLARI İLE BİR MİZANSEN KURGULANDI’

Buna karşın konuyu manipüle etmek isteyenlerin haberde yasa dışı elde edilmiş olarak yayınlanan hava fotoğrafları ile bu mizanseni kurguladığı açıktır. Fotoğraflardaki sahne, kazılan alandan çıkan, elenmiş, içerisinde hiçbir kültür varlığı bulunmayan toprağın, kazı yapılacak alandan çıkarılmasından ibarettir. Alandaki arkeolojik bulgulara görüntüdeki iş makinesinin durduğu yüzey seviyesinden yaklaşık iki metre derinlikte ulaşıldığı göz önüne alındığında bu uygulamanın kalıntılara zarar verme olasılığının bulunmadığı aşikardır. Kaldı ki iş makinesi özel mülk içerisinde değil, parselin önündeki yol üzerinde durmaktadır. Sonuç olarak, iki yıldan uzun bir süre önce gerçekleştirilip tamamlanmış bir kurtarma kazısına ilişkin bu haberin, raporlarda arkeologların da açıkça belirttiği, geçmişte kim tarafından yapıldığı bilinmeyen bir tahrip olayını bilinçli bir şekilde yanlış yorumlayarak, ele geçirdiği hava fotoğrafları ile bu kurguyu yaptığı kamuoyu tarafından bilinmelidir."