Dur durak bilmiyor adam.
Nerede kamera görse, ne zaman mikrofon bulsa ahlak, namus
cengaveri olarak yırtınıyor. Ah o Zeki Müren yok mu… “Ne demek
‘Paşa’ yahu, ‘Sanat Güneşi’ ne alaka! Halkın
böyle bir şey dediği yok, hep kendi kendine yaptığı şovlar bunlar.
Bir paşa da çıkıp laf etmedi, ‘madam’ demek lazım ona”
minvalinde başladı yüceler yücesi ahlak abidesi Özdemir Erdoğan.
“Bu kişiyi günümüzde hâlâ evrensel bir sanatçı gibi gösterenler
ahlaksızdır” demeye kadar vardırdı işi.
Yüce Erdoğan’ın izinden giderek Zeki Müren’e saydırmayan,
sardırmayan herkes ahlaksız!
Bazı gafillerin “sanat güneşi” sandığı iblisin “Türk aile
hayatına atılmış bir atom bombası” olduğu hakikatini
açıklayıverdi üstat. Kim imal etmiş, kim onu alıp Türk aile
hayatının içine fırlatıvermiş?
“Dış güçler, emperyalistler” tabii ki. Böyle buyuruyor
Üstat Erdoğan. "Zeki Müren, Türkiye’de LGBT akımının yayılmasında
öncülük ettirilmiştir.” Daha önce belirtmişlerdi zaten: “Eğer kötü
örnek olmadıysa, her toplumsal harekette, alakalı alakasız çok
renkli bayraklarıyla boy gösteren LGBT'ler nereden çıktı, bunu
görmek lazım."
Bu memlekette daha bir - iki yaşındaki bebekler niye tecavüze
uğruyor sanıyorsunuz? Sekiz yaşındaki kız çocuğu, aile boyu
yaşanan, paylaşılan “sırlar” yüzünden yine ailece elbirliğiyle
boğulup dereye atılıyorsa, bütün köy ceset bulunmasın diye
çabalıyorsa, sebep? Kutsal inançlarla açılan kurslarda, yurtlarda
erkek çocuklar tecavüze uğruyorsa, yetiştirme yurtlarındaki
çocuklar fuhuş çetelerine pazarlanıyorsa, kadınlar katlediliyorsa,
geçinemeyen kadınlar çareyi çocuklarını ve kendini öldürmekte
buluyorsa, dönüp nereye bakmak gerekir?
Üstadın buyurduğu üzere görmek lazım bunu.
***
Özdemir Erdoğan’ın mihenk taşı olarak her fırsatta bayraktarlık
ettiği anti-Zeki Müren misyonunun evveliyatı 2000’lerin başına
uzanıyor. 2020’de Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’yle
taltif edildikten sonra sürekli el yükseltiyor. Ödül dolayısıyla
yapılan röportajda muhabir, “Zeki Müren hayatta olsaydı bu
cümleleri yüzüne karşı kuramazdınız” diyecek oluyor.
Cevap: “Tabii ki kurardım. O zaman da kurdum. Bakın, ustalığını
dünyanın kabul ettiği bir müzisyen olarak söylüyorum; Zeki Müren
sadece yerel ve Türkiye hudutlarında kalan yöresel bir
sanatçıdır.”
Bakıyoruz: Zeki Müren’in “paşa” namıyla anıldığı, “sanat
güneşi”nin dorukta olduğu 1960-70’lerde, sönmekte olduğu “Kahır
Mektubu” zamanlarında; 1980’lerde, “askeri vesayet” altındaki
eski Türkiye’de, Bodrum’u mesken tutup inzivaya çekildiği
1990’larda, dış güçlerin maşası Müren hakkında tek bir
ifadesi yok Erdoğan’ın.
Türkiye sınırları dışındaki müzik çevrelerinde Özdemir Erdoğan
adının anıldığına, “ustalığını dünyanın kabul ettiği bir
müzisyen” olduğuna ilişkin herhangi bir kayıt, kanıt da yok ne
yazık ki!
'BİR SANATÇIYA ÖNCE KİŞİLİKLİ BİR KİMLİK LAZIM'
Özdemir Erdoğan için LGBT’nin de ötesinde, cinselliğin kendisi
bir dert. Örnek: “Aleyna Tilki diye bir kız var, plak
yapmış. ‘O sen olsan bari’ diyor. Seksten bahsediyor. ‘Ben nasılsa
bunu yapacağım biriyle; o sen ol bari’ diyor... Bu kızı 12-20 yaş
arasındaki kızlarımıza rol model olarak gösteriyorlar.”
Şarkıyı dinleyip seks daveti bulmak, hayli maharet ister.
Kendisinin 2000’lerden beri yanaştığı cenahta, Beyaz TV’de
bile “O kadar da değil,” dedirtiyor Erdoğan’ın çıkışı.
Bu durumda, Keman Öğretmeni, sübyancılık mı oluyor?
Keza, şarkı Sezen Aksu’ya ait olsa da Özdemir Erdoğan’la özdeşleşen
İkinci Bahar: “Gamze gamze bir gülüver şimdi/ Beni göğsüne
alıver şimdi/ Mevsimi geldi susadım aşka/ Benimle bir bütün oluver
şimdi”
Aleni seks mi diyeceğiz buna?
***
Bitmiyor, Aleyna Tilki’ye sahnede destek veren Selda Bağcan’ı
kişilik, omurgalılık ve dahası, sosyal demokratlık testine tabi
tutuyor Erdoğan, “yazıklar olsun”, diyor. Demokrasi konusunda tek
bir lafı, eylemi olmayan üstadın kanına dokunuyor Selda’nın Aleyna
Tilki’yle yan yana gelmesi. “Bir sanatçıya önce
kişilikli bir kimlik lazım,” buyuruyor!
Hakikaten öyle. Kendisine bakılırsa, “sanat çevrelerinin yüzde
90’ı ahlaksız.”
Mesela, Cem Yılmaz. Şeceresini çıkarıyor üstat: “Sabetayizm’le,
Museviler’le şununla bununla yakın ilişkisi olduğu belli. Bu
memlekette dikkat et kim para kazanıyor? Mustafa Sandal, Erol
Evgin, yok bilmem ne, yok şu, yok bu, bir sürü insan var. Ya
Sabetayisttir, ya masondur, ya başka bir şeydir ya da onlarla
ilişkilidir.”
Yerli, milli, üstelik “dünyanın kabul ettiği müzisyen” bir tek
kendisi var. O nedenle de Amerikalılar konserlerini sabote
ediyor. John Lennon gibi suikasta uğrayabilir.
***
Megalomani, haset, paranoya kokteylli “yanaşma ruhu” tek
kişiyle sınırlı değil, ne yazık ki. Bu hal ve durum neyle, nasıl
açıklanabilir?
Cevap için portreye daha yakından bakmak gerekiyor.
Bakacağız.