İsa Mesih Şahin: Can Atalay meselesi bir devlet krizidir

Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, "Can Atalay meselesi devletin içinde çöreklenmiş klik bir yapının Türkiye’yi daha otoriter hale getirme gayretidir. Bir devlet krizidir" diye konuştu.

Abone ol

DUVAR -TBMM Genel Kurulu’nda Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde konuştu.

'Adalet' kavramının devlet düzeni ve toplumsal hayatın düzeni için önemli bir dinamik olduğunu ifade eden Şahin, Türkiye'nin büyük medeniyetlerin mensubu olarak adaletin tarih boyunca devlet idaresinde merkezi bir rol oynadığını belirtti. Adaletin, devlet yöneticisini sınırlayan bir ilke olduğunu ve toplum düzeninin temeli olduğunu vurgulayan Şahin, "Adalet mülkün temelidir." sözünü önemli bir ilke olarak değerlendirdi.

Şahin, konuşmasında şunları söyledi:

“Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun… Adalet mülkün, yani devletin temelidir. Devletin dini adalettir, sözü hep söylenegelmiştir. Anayasa’nın ikinci maddesini hukuk devleti ilkesini güvence altına almaya çalışmıştır. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğünün hayat bulduğu, devletin hukuk ile sınırlandığı, bireylere hukuk güvenliğinin sağlandığı bir sistemi ifade eder.

Türkiye ne kadar hukuk devleti? Adalet gerçekten devletin temeli mi? Yargının yürütmeye bağımlı hale gelmesi, Türkiye’nin önemli bir sorunu. 2018’de başlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte çok farklı bir noktaya gelmiştir, bu durum. Bu durum, vatandaşın hukuk güvenliğini tehdit etmektedir.

Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan bir hakim, bu ülkede getirildi, Adalet Bakan Yardımcısı yapıldı. Hakimlerin tarafsızlık ve bağımsızlığının temini için ‘tabi hâkim’ ilkesinin uygulamasının sağlanması, hakimlere coğrafi teminat getirilmesi sorunun çözümüne katkı sağlayacaktır.

'ADALET KURUMUNA GİRİŞTE BİLE KAYIRMACILIK VAR'

Adalet kurumuna girişte bile kayırmacılık var. Bu ne yaman çelişki? Sınavdan yüksek puan alan, ama bir torpil bulamayan gariban vatandaşın kızı, oğlu mülakatla elenecek; sınavdan düşük puan alan ama bir yerlerde dayısı olan vatandaşın oğlu, kızı mülakatla hâkim-savcı olacak.

Adalet Bakanlığı’nda adaleti sağlayamazsak, nerede sağlayacağız. Hâkim-savcılık sınavında 70 puan sınırı vardı, ama bu sınır kaldırıldı. 55 puan ile hâkim olunuyor, bu ülkede. Sınavlarda beş paragraf soruyu çözemeyen birisini getirip, hâkim yaparsanız; onun önüne de beş klasörlük dosyayı koyup çöz derseniz, bu sistem tıkanır. Sonra yargı tıkanıyor, tıkanır. Kayırmacı mülakat sistemi kaldırılmalıdır.

Yargı düzeninin rüşvet ile anılması, adalete olan inancı yerle bir ediyor. Bu konunun, amasız fakatsız bir şekilde üzerine gidilmesi lazım. Benzer durum Küçükçekmece Adliyesi’nde yaşandı. Avukat Eyüp Akıncı, tweet paylaşıyor. İsim vermiyor, hâkim savcı belirtmiyor. Hala ev hapsi uygulaması devam ediyor, bir ayı geçti. Bir avukatın, attığı bir tweetten dolayı, bir aydan fazla süredir ev hapsinde tutulması vahimdir.

'ÇOKLU BARO DEĞİL, ÇOĞULCU BARO DİYORUZ'

Yeterli eğitim vermeyen hukuk fakülteleri kesinlikle kapatılmalıdır. Açık olan fakültelerdeki öğrenci sayısı azaltılmalıdır. Bir hukuk fakültesi öğrencisi mezun olduğunda, en basit bir dilekçeyi yazmayı bilmeli. Hepimiz, dilekçe yazmayı bilmeden mezun olduk hukuk fakültelerinden.  

Çoklu baro uygulaması. Savunma ayağını bölemezsiniz. İktidarın çok yanlış bir uygulaması var. Yapılması gereken, çoklu baro uygulaması değildi. Mevcut baro seçim sisteminin değiştirilmesi gerekirdi. Çoklu baro değil, çoğulcu baro diyoruz.

'CAN ATALAY MESELESİ, BİR MİLLETVEKİLİ MESELESİ DEĞİLDİR'

Anayasa Mahkemesi-Yargıtay krizi… Bizim için bu konu; bir Can Atalay meselesi, bir milletvekili meselesi değildir. Bu konu basit bir kriz de değildir. Mesele Türkiye’nin hukuk devleti olması meselesidir. Mesele devletin içinde çöreklenmiş klik bir yapının Türkiye’yi daha otoriter hale getirme gayretidir. Bir devlet krizidir. Çünkü kesin olan bir mahkeme kararına uyulmaması, basit bir kriz olarak değerlendirilemez. Anayasa madde 153, Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğunu kesin bir şekilde ortaya koyuyor.

Bu konunun mahkemeler arasındaki bir görüş ayrılığı olduğunu da kabul etmemiz, mümkün değildir. Burada bir suçtan bahsedeceksek, bu suçu işleyen kesin olan Anayasa Mahkemesi kararına uymayan Yargıtay üyeleri işlemiştir… TBMM bu krizin çözülmesinde aktif rol almalıdır.

'YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI, AK PARTİ’YE KAPATMA DAVASI AÇMIŞTI'

2008 kapatma davasını hatırlayın. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, AK Parti’ye kapatma davası açmıştı. O gün Yargıtay’ın görüşü, AK Parti’nin kapatılmasıydı. Ama Anayasa Mahkemesi engelledi. Eğer bugünkü düşünceniz olsa, AK Parti’nin kapatılması gerekiyordu. Türkiye’de bir siyasi kriz çıkması demekti bu.

ERBAKAN’IN SÖZÜNÜ HATIRLATTI

Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi kapatıldığındaki sözlerini tekrar Meclis kayıtlarına geçmek istiyorum. ‘Bu karar yanlış bir karardır, bu karara itiraz ediyoruz. Ancak Anayasa Mahkemesi kararına uymak zorundayız.’ Bakın bir devlet adamlığı tecrübesi, bir devlet aklı.

Burada, iktidar partisindeki arkadaşların, bu durum yeni bir anayasa ihtiyacını ortaya çıkarmıştır, düşüncesini de kabul etmiyoruz. Burada açık anayasa hükümlerinin uygulanmaması çelişkisini de hatırlatıyoruz. Önce mevcut anayasanın hükümlerini uygulayın, ondan sonra yeni anayasa konusundaki samimiyete inanalım.”