Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), geçen pazar günü (20 Ekim 2024) Ankara Anadolu (Tandoğan) Meydanı’nda “Zordayız, Geçinemiyoruz” temalı bir miting düzenledi. Mitinge yaklaşık 100 bini aşkın işçi katıldı, coşkulu geçen mitingde işçiler yaşadıkları ekonomik sıkıntıları dile getirip sorunlarına çözüm bulunmasını istedi.
Türk-İş yönetimi, işçilerden, sendikal tabandan gelen baskılar sonucu böyle bir mitingin düzenlenmesine ve katılımın güçlü olmasına olanak sağladı. Türk-İş, ağırlıklı olarak kamuda örgütlü bir işçi konfederasyonu.
Kamuda ciddi bir ücret dengesizliği söz konusu. Buradaki işyerleri farklı, farklı zamanlarda toplu sözleşme sürecine girdiği ve enflasyon oranları da aydan aya değiştiği için alınan zamlar açısından bir ücret dengesizliği oluşuyor.
Kamu işçisi bu duruma ciddi yönden tepkili ancak AKP Hükümeti bu durumu pek dikkate almıyor. Mitingde kamu işçisinin öfkesinin nedenlerinden biri de bu durumdu. Ayrıca enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle kamu işçisinin de ücretleri çok düşük düzeyde kaldı. İşçinin ek zam talebi de şimdiye kadar karşılanmadı.
HÜKÜMETE TEPKİ FAZLA
Mitingde öncelikle çeşitli sektörlerde çalışan işçi temsilcileri birer konuşma yaptılar. Bu konuşmalar sırasında alandan şu sloganlar seslendirildi:
“Hükümet istifa”, “Şimşek şaşırma, sabrımızı taşırma”, “Sadaka değil toplu sözleşme”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Uzlaşma yoksa direniş var”, “Ankara, Ankara duy sesimizi bu gelen işçinin ayak sesleri”, “Yılgınlık yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Gemileri yaktık geri dönüş yok”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “İş ekmek yoksa barış da yok”…
Miting alanında özellikle Türk Metal, Yol-İş ve Tes-İş sendikalarına üye işçiler ağırlıklıydı. Devrimci İşçi Partisi (DİP) Genel Başkan Yardımcısı Levent Dölek de, mitingle ilgili izlenimlerini açıklarken şunları söyledi:
“Son 20 yılın en büyük işçi mitingi diyebiliriz. Fabrikalardan işçi getirilmesi sağlanmış. Polenez gibi direniş ve grevde olan işyerlerinden de işçiler gelmişti. Türk Metal işçisi de kalabalıkta öne çıkıyordu.”
Aynı zamanda akademisyen olan ve partisiyle birlikte mitinge katılan Levent Dölek, “İşçi sınıfında bir kaynama, bir tepki var. Patronlar da ekonomik kriz karşısında hem işçi çıkarmaya yöneliyorlar, kalan işçilerin de ücretlerini düşük tutmak istiyorlar, hem de sendikasızlaştırmaya çaba harcıyorlar” diye görüşünü açıkladı.
ERDOĞAN YERİNE ŞİMŞEK
İşçi temsilcilerinin konuşmalarından sonra mitingde söz alan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ise, mevcut ekonomik politikalardan esas sorumlu olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yerine Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i hedef tahtasına koydu.
Türk-İş Başkanı Atalay, “Mehmet Şimşek’in dünyası başka, benim dünyam başka, benim dünyam burası” dedi. Atalay, ardından da yine hükümete yönelik “ricacı” bir yaklaşımla “bizi vicdansız işverenlerin eline bırakmayın” şeklinde konuştu.
Mehmet Şimşek’i bakan olarak atayan ve politikalarını onaylayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. Türk-İş Başkanı Atalay, Erdoğan’ı hedef almıyor keza kendi gücüne güvenmeyip işverenlerin düşük ücret politikası, işten çıkarmalar ve sendikasızlaştırmasına karşı AKP Hükümeti’nden ricacı oluyor.
Zaten Atalay’ın konuşması sırasında da zaman zaman bir grup işçi, “Ergün istifa” diye slogan atıp ıslıklarla yuhalamaya kalktılar. İşçilerin “Sarı sendika istemiyoruz” dövizini tuttuğu görüldü. Yuhalamaları bastırmak amacıyla da diğer bir kısım işçi, “İşte başkan, işte sendika”, “Türk-İş nerede, biz oradayız” diye slogan attı.
ESKİ TÜRK-İŞ NEREDE?
Türk-İş’in mitingi başarılı geçti, peki bundan sonra ne olacak? Mitingde talepler sıralandı, bu talepler karşılanmazsa sendikacılar ne yapacak? Özellikle Türk-İş açısından AKP Hükümeti’nin politikalarına karşı ciddi bir muhalefet yapılabilecek mi?
Türk-İş’in daha önceki hükümetler döneminde, “bıçak kemiğe dayandığı zaman” belli bir muhalif tutum gösterdiğini tarihsel olarak biliyoruz. Örneğin ANAP (Anavatan Partisi) Genel Başkanı ve daha sonra cumhurbaşkanı olan Turgut Özal için “Çankaya şişmanı, işçi düşmanı” diye slogan atan özellikle Türk-İş üyesi işçilerdi.
1989 Bahar Eylemleri ve 1991 Büyük Madenci Grevi ve Yürüyüşü’nü yapan Türk-İş’e bağlı sendika ve işçilerdi. Bu eylemlerin etkisiyle de 1991 yılında yapılan seçimleri Özal ve partisi ANAP kaybetmişti.
ÖNÜMÜZDEKİ İKİ SINAV
Önümüzdeki dönem, yani aralık ayında asgari ücret görüşmeleri var. Türk-İş, komisyonda işçi tarafını temsil ediyor. Burada nasıl bir tavır ortaya koyacak? Diğer önemli bir konu da, Ocak 2025’te başlayacak olan kamu toplu sözleşme görüşmeleridir.
Bir milyonu aşkın kamu işçisi için toplu sözleşme görüşmelerinin çetin geçmesi bekleniyor. Eğer Türk-İş yönetimi, 20 Ekim mitinginde işçinin “gazını almak” için bir etkinlik düzenlemişse, bir anlamda Erdoğan ve AKP Hükümeti’nden “icazetli” bir eylem ortaya koymuşsa sonuç ne olacak hep birlikte göreceğiz.
DİP Genel Başkan Yardımcısı Levent Dölek, sonraki gelişmeleri de şöyle yorumladı: “Erdoğan ve AKP, işçi sınıfının tepkilerini göğüslemek ve sosyal patlamalara meydan vermemek için Türk-İş Başkanı Atalay’ı ön plana çıkartmak, amiyane tabiriyle parlatmak isteyebilir. Kendi ‘yandaşı’ Hak-İş’i geri planda tutuyor.
İşçi tabanda ciddi bir canlılık ve öfke var. Önümüzdeki süreçte hem kamuda, hem de özel sektördeki sözleşmelerin greve gitme olasılığı gözüküyor. Sınıf mücadelesinin şiddetlenme eğilimi var...”