IŞİD sonrasını düşünmek: Yiten ütopyanın izi ve hayalet jenerasyon
IŞİD videoları üzerine çalışan sanatçı Hasan Özgür Top, son günlerde sahada ağır askeri darbeler alan örgüt hakkında yazdı.
Hasan Özgür Top
2011 yılında Usame Bin Ladin’in öldürüldüğü dünyaya duyurulduğunda, pek çokları için bu küresel cihat hareketinin sonunun geldiğinin işaretiydi. Ancak zaman bunun iyimser bir yaklaşım olduğunu gösterdi. 1990’ların sonundan beri Irak’ta çeşitli isimlerle varlığını sürdüren Ebu Musab Zerkavi’nin hareketi, Arap Baharı’nı fırsata dönüştürerek vites yükseltti ve Irak-Suriye’de pek çok şehri ele geçirdi, IŞİD ismiyle dünya gündemine oturdu. Örgüt, farklı coğrafyalardan cihadi hareketlerin kendisine biat etmesiyle iddiasını “Hilafet” olma ölçeğine çıkardı. Bin Ladin’in öldürülüşünün yarattığı zafer algısı, yeni yöntemler, iddialar ve figürler karşısında buharlaştı.
Sürece göz atmak için, hazırlamakta olduğum interaktif zaman çizelgesi kullanışlı olabilir (1):
Şimdilerde Suriye ve Irak’ta IŞİD hakimiyetinin büyük ölçüde kırılıyor oluşu, Bin Ladin’in öldürülüşü sonrasındaki sürece benzer bir iyimserlik yaratıyor. Bu iyimserliğin Bin Ladin’in öldürülüşünde olduğu gibi yanılgıya uğraması olası. Zira cihadi örgütlerin hitap ettiği taban; kimi figürlerin maddi varlığının, belirli zaman dilimlerinde belirli bölgelerde kurulan hakimiyetlerin ötesinde motivasyonlara sahip.Peki 2011’de Bin Ladin’in öldürülmesinden sonra, 2013’ten itibaren “sükse” yapan ve bugünlerde çözülüyor görünen IŞİD’in “halifelik” iddiası geleceğe ne bırakır?
Her şeyden önce IŞİD’in bölgedeki askeri varlığının “temizleniyor” görünümünün aldatıcı olabileceğini unutmamak gerekir. Zira zafer kutlamaları eşliğinde bir bir IŞİD’den kurtarıldığı ilan edilen şehirlerde IŞİD’in askeri faaliyetleri halen sürüyor. Geçtiğimiz günlerde CTC’nin yayınladığı "The Fight Goes On: The Islamic State’s Continuing Military Efforts in Liberated Cities" (2) isimli rapora göre IŞİD kendisinden kurtarılan 16 şehirde 1468 saldırı gerçekleştirmiş. Dahası cihatçı örgütlerin hayaletvari pratik tavrını akılda tutmak gerekir. Hindukuş Dağları’ndaki mağaralarda kirli sular içerek hayatta kalmaya çalışan bir cihatçı liderin izini ararken, onun yolunda kendini feda etmeye hazır bir eylemciyle Paris’te karşılaşabilirsiniz.
The Godfather 2’de, “aile”nin danışmanı Tom Hagen, organizasyonun eski kadrolarından ve önemli liderlerinden Frankie “Five Angels” Pentangeli ile gözetim altında tutulduğu FBI üssünde görüşür ve birlikte ailenin eski günlerinden bahsederler. Pentangeli, ailenin eski günlerini Roma İmparatorluğu’na benzetir. Pentangeli’yi konumundan -ve hayatından- eden etken özünde yeni döneme uyum sağlayamamasıdır. Organizasyon yeni dönemde yeni figürlerle ve yeni yöntemlerle yoluna devam edecekken, kurucu kadrolar bu uyumsuzluğun sebep olduğu sorunlarla tasfiye olmaktadır. Bunlardan biri olan Pentangeli hayatını kendi elleriyle sonlandıracağı yola girerken, ailenin eski günlerine bir tür asr-ı saadet özlemi duyar.Tarihte belirli zaman dilimlerinde kimi hareketlerin, kurulan kimi organizasyonların “nizamlaştığı” süreçlerin, “asr-ı saadet” söyleminde dile geldiği gibi, sonrasında mite dönüştüğü görülebiliyor.
Ütopyanın gerçek olduğu, istisnai ve kutsal bir zaman dilimi…
IŞİD’in hakimiyetine aldığı sahalardan tamamen tasfiye edilmesi halinde bile, 2013-2017 arasında tesis ettiği “Halifelik”in ilerleyen dönemde bu türden mite dönüşmesi ve cihadi hareketlerin başat propaganda unsurlarından biri olması olası. Cihadi anlayış için bu dönemin artık bir model, bir çıta, bir kerteriz olarak anılacağı; gerçekleşmiş bir ütopya olarak sembolize edilerek kutsanacağı tahmin edilebilir.
Burada bir noktaya dikkat etmek gerekir. IŞİD propaganda materyallerinde birbirine zıt iki söylemi aynı anda kullanageldi. Kuruluşu ve tesisleşmeyi öne çıkardığı kadar yok oluşu, yıkımı ve kıyameti vurgulaması mühim bir ayrıntıydı.
“Hilafetimiz, kuruldu hilafetimiz
Bayrağımız, dalgalandı bayrağımız”(3)
IŞİD’in ünlü neşidlerinden birinin güftesini teşkil eden bu sözlerde de görüldüğü gibi, örgüt, kurucu siyaseti, nizamı, egemenliği, yayınlarında, videolarında çoklukla kullandı. Örgüte bağlı El Hayat Medya Merkezi’nin Arapça dışındaki dillerle yayınladığı videolarda sıklıkla vurgulanan unsurlardan biri, artık hilafetin kurulduğu, karanlık günlerin geride kaldığı ve tüm dünyadaki Müslümanların aileleriyle birlikte hilafet topraklarına göç etmesi gerektiğiydi. Örgütün gücü, fetih kapasitesi, yenilmezliği ve iradesi şaşmaz bir netlikle kitlelere duyuruldu. Bu iddialı dil, normal şartlar altında, bir bozgun karşısında hayal kırıklığını beraberinde getirebilirdi ancak ilginç bir şekilde örgüt, egemenlik ve yenilmezlik iddiasını ortaya koyarken buna tezat biçimde yok oluş, kıyamet, beklenen son, nihai savaş gibi temaları da -İslam’ın kimi öğretilerine referans vererek- inşa ettiği mitolojisinde işledi. Söz gelimi örgütün önemli dergilerinden biri olan Dabık, ismini Suriye’nin kuzeyindeki, son kıyamet savaşının gerçekleşeceği rivayet edilen Dabık isimli kasabadan alıyor.
IŞİD bu şehirlerdeki egemenliğinin bir gün sona ereceğinin bilinciyle mi bu ikili dile yöneldi; bilemeyiz. Ancak birbiriyle çelişen bu iki dilin bir aradalığı oldukça kullanışlı görünüyor; fetih, egemenlik süreçlerinde birincisi; ricat, “hayaletleşme” dönemlerinde ikincisi…
“Hayaletleşme” ile kastettiğim durumun en belirgin ögelerinden biri “yalnız kurt” saldırıları. Ve örgüt son dönemlerdeki yayınlarında "yalnız kurtlar"a yönelik daha yoğun bir hitap içerisinde. “Yalnız kurt”la kastedilen, merkezdeki örgüt ile herhangi bir kurumsal ve organik bağı olmayabilen ve 'diasporada' (Dârülharp) bulunan tekilin, örgütün temel birkaç prensibini-tavsiyesini baz alarak harekete geçmesi hali. Bazen tek bir kişi, bazen bir kaç kardeş yahut akraba; Kouachi kardeşlerde olduğu gibi minik hücreler.
Örgüt bu potansiyele yönelik olarak "Silahınızın, donanımınızın olması şart değil. Bir bıçak, bir araba da yeterli olabilir" temalı, "nasıl yapılır?" tarzında pek çok materyal yayınladı. Bombalarla, roketlerle, askeri mühimmatlarla değil, sadece kiralık bir kamyonla gerçekleşen Nice saldırısı gibi örnekler cihadi çevrelerde çok büyük coşkuyla karşılandı. Örgütün egemenlik sahalarını yitirişi, bu yöntemi daha da öne çıkarmaya çalışmasına sebep olacaktır.
Bu hayaletleşmede gözlemlenen bir başka husus da, bilhassa Avrupa kentlerindeki saldırılardaki şahısların örgütsel aidiyetlerinin muğlak olması. Sözgelimi Charlie Hebdo saldırısını düzenleyen Kouachi kardeşlerin hem El Kaide ile hem IŞİD ile teması olmuş. Yaygın kanı bu saldırıyı IŞİD’in yaptığı üzerine ama aslında eylemi Arap Yarımadası El Kaidesi üstlenmişti. Bu yapıların ev sahibi oldukları alanlarda birbiriyle olan çatışmaları, diasporada olan militan adayları için pek bir şey ifade etmiyor muhtemelen. Egemenlik alanlarının yitirilmesiyle/daralmasıyla, geçmişte yaşanan sorunların önemini yitireceği ve yan yana gelişlerin artacağı ve örgütsel sınırların muğlaklaşacağı da bu yapıları takip eden analistlerin tahminleri arasında.
Sosyal medyadaki "yalnız kurt" çağrılarında ve bu yönde içerik muhteva eden kimi materyallerde de bu muğlaklaşma haline rastlıyorum. Örgütlerin resmi yayınlarının yanı sıra, adı sanı duyulmamış imzalarla -veya imzasız- yayınlanan broşürler, grafikler ve posterlerle de saldırı çağrıları ve tavsiyeleri yapılıyor. Bu yayınların teknik lisanı IŞİD ve El Kaide'ninkilerden kesin olarak farklı. Tasarımların amatörlüğü göze çarpıyor. Bu da otonom olma ihtimalini güçlendiriyor.
Örneğin geçtiğimiz günlerde Telegram ve Twitter’da “Yalnız Kurdun El Kitabı” isimli bir Türkçe PDF broşür dolaşıma sokuldu. Broşür park halindeki otomobilleri yakmaktan bomba yapımına; çeşitli tipte silahların kullanımından, nasıl gizlenileceğine kadar pek çok konuda teknik bilgi, illüstrasyon içeriyor.
Twitter'da broşürün IŞİD’in yayını olduğunu iddia edenler oldu ancak içinde IŞİD’e dair bir ibare yok. Mizanpaj üslubu da IŞİD ile benzerlik göstermiyor. Dilde samimi bir üslup kullanılmış ve ‘teknoloji-endüstri karşıtı’ söylemlere yer verilmiş. (Ayrıca kitabın, adı ve muhtevası itibariyle Carlos Marighella’nın ünlü ‘Şehir Gerillasının El Kitabı’ isimli broşürünü hatırlattığını ifade etmek isterim.) IŞİD’in yayını olduğunu sanmadığım bu broşür, yalnızca bir örnek.
Rakka-Musul'daki "merkez" dağıtılırken, daha da öngörülemez, gündelik, içimizden, lojistik (silah-mühimmat) yoksunluğunu "yaratıcılık"la çözen bir jenerasyon geliyor gibi görünüyor.Yıkılan hilafelik ise, gerçeğe dönüşmüş bir ütopyanın rüya gibi günleri olarak pazarlanacak."Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor" sözünün patenti Marksizm’e ait olmasaydı şimdiki durumu tanımlamak için -dünya ölçeğinde düşünülerek- epey kullanışlı olurdu.
(1): http://timeglider.com/t/68c15a2ac9218e6fe314?min_zoom=13&max_zoom=49