Yeni zamanlara yeni sözlükler gerekir. Bunlar kelimenin o
bilindik sözlük anlamı için değil, gündelik hayatın halihazır
düzeninde denk geldikleri abukluklar içindir. Bir nevi cinnet
zamanlar kılavuzu. Yurt dışından gelenlere de faydası dokunur.
Eskiden “İşinde gücünde bir insan” diye bir tabir vardı mesela.
Olumlu anlama gelirdi. Şimdi işinde gücünde olmak, insanlıktan
çıkmakla eş anlamlı benim için misal. İşinde gücünde olamayacaksın.
Her şeyi zorla, öyle gerektiği için, ittire ittire yapacaksın. Esas
bu değil çünkü.
ANTIGONE'DEN BU YANA
Esas ne hakikaten? Yaşam ve ölüm hakkı için açlık grevlerinin
sürdüğü bir zamanda esas ne? 70 yaşındaki Kemal Gün, oğlunun
kemikleri için 82 gündür açlık grevinde. Antigone’den bu yana
insanlığın temel hakkı olan şeyi, gömme hakkını istiyor.
Dersim Çet Deresi’ne yapılan hava saldırısında yaşamını yitiren
DHKC’li oğlu Murat Gün’ün cenazesini alabilmek için Seyit Rıza
Parkı’nda açlık grevi eyleminde olan baba, katliamlarla dolu bir
tarihte mezarsız ölenlerin tamamı için direniyor aslında. Aynı
bombardımanda yaşamını yitiren 11 DHKC’liden
dokuzunun cenazesi halen ailelerine verilmedi.
Dört cenaze Malatya’daki kimsesizler mezarlığına
defnedilirken, beş cenazenin akıbeti hakkında ise herhangi bir
bilgi yok.
Oğlunun mezarı başında yasını tutmak istediğini dile getiren
Gün’ün sesine kulak verelim. O sesi duyurmak için bile çaba
gerekiyor. Zira basın ve medyanın çoğu tetikçilik ve yalanla
meşgul. Kapatılan alternatif yayınların emektarları ve büyük maddi
manevi güçlüklerle habercilik adına direnenler gidip o babaya kulak
veriyor hepimiz için: “Onlardan bir şey istemiyorum. Kendi elimle
teslim ettiğim çocuğumun kemiklerini istiyorum. Eğer onlarda şeref,
vicdan var ise, anne babaysalar, insanlıktan nasibini almışlar ise
bizi artık oyalamasınlar. Sonuçta ölsem bile eylemimden geri adım
atmayacağım. Bu dünyadan son istediğim oğlumun bir mezarının
olması.”
İşte bu babanın bir kabahati varmış. Bak mesela kabahat da küfür
gibi şimdilerde benim için. Nisan ayında Kemal Gün’e meydanda
oturduğu her gün için Kabahatler Kanunu’na dayanarak 227 lira idari
para cezası kesilmeye başlanmış. Gün’e şu ana kadar eyleminden
dolayı “kamu alanını işgal” kabahatinden 18 bin 614 TL para cezası
kesildi. Makam işgal edenlerin dünyaya bakışı böyle.
ONURLU YAŞAM İÇİN
Beri yanda açığa alınan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen
Semih Özakça’nın işlerini geri isteme talepleriyle bütün ihraç
edilen kamu çalışanları adına 9 Mart’ta başlattığı açlık grevi
Ankara’nın göbeğinde Yüksel Caddesi’nde devam ediyor. Açlık grevi
öncesi oturma eylemleri boyunca sürekli gözaltına alınan ve darp
edilen Gülmen ve Özakça’ya destek ve dayanışma için alana gelenler
ve alandaki çiçekler de polis saldırısından nasibini alıyor.
Yetkili denenlerden bunun dışında gelen bir hareket yok.
NİYET OKUMALI KARARLAR
Eş zamanlı olarak Cumhuriyet internet sitesi Genel Yayın
Yönetmeni Oğuz Güven, dakikasında silinen bir haber tweeti başlığı
gerekçe gösterilip akıllara ziyan bir niyet okumayla “terör örgütü
propagandası”ndan tutuklanabiliyor. Ardından Özgür Gündem
gazetesiyle dayanışan nöbetçi genel yayın yönetmenlerine dönük
davada Murat Çelikkan’a verilen ve ertelenmeyen 1 yıl 6 aylık hapis
cezası geliyor. Çelikkan’ın cezasının ertelenmeme gerekçesi de yine
sözlük çalışmasına layık içerikte: “Sanığın duruşmadaki
davranışları ile yeteri kadar pişmanlık göstermemiş olması
nedeniyle…”
Hangi suçtan neyin pişmanlığı ve nasıl bir gösterme şekli gibi
sorular, durumu yorumlanabilir kılması açısından geçersiz ve
saçma.
Ha işte böyle bir ortamda “işinde gücünde” olan “etliye sütlüye”
karışmamak bana suç ortaklığından başka bir şey ifade etmiyor.
Kafam, kalbim, parçalarım dağılıp duruyor. Onları toplayamayınca
evde giriştiğim her temizlik harekatıysa bir an battal boy çöp
torbasına kendimi koyasım gelirken nihayetleniyor. Geri dönüşümsüz
cinsinden.
Diyecek başka da bir şey bulamıyorum zaten.