İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan,
"Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2022" başlıklı basın
toplantısında “İSO-Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu
Araştırması”nın 2022 yılı sonuçlarını açıkladı.
Araştırma sonuçlarının genel olarak gerçekçi olduğunu
belirtmekle başlayayım. Ancak, bir-iki önemli noktayı da
belirtmekte yarar var. Öncelikle, yıl sonu kabul ettikleri TÜFE
oranlarının gerçeklikten daha düşük olduğunu söylemek gerek. Bu da
doğal olarak TÜFE’den arındırılmış büyüme oranının yüzde 33.3
olduğu konusunda ciddi bir soru işareti bırakıyor. Bahçıvan’ın 2022
yılına yönelik ÜFE-TÜFE makasına yaptığı vurgu önemli, zira yine
onun kabul ettiği rakamlarla bile TÜFE yüzde 64.27 iken ÜFE
97.72’ydi. ÜFE’nin yüksek seyrinin sanayi kuruluşları açısından son
derece önemli olduğunu hatırlatayım ve bu oranların oldukça negatif
bir üretim iklimi yarattığını söyleyeyim. Zaten araştırmada bunun
da altı çizilmiş, TÜFE yerine ÜFE oranlarıyla hesaplama
yapıldığında reel artışın yüzde 10.8’e gerilediği görülüyor. Her ne
kadar rakamlar konusunda farklı düşünsem de İSO 500’ün bu olumsuz
koşullardaki performansının kötü olmadığını belirtmek gerekir.
Bunun temel nedeni ise zayıf TL sayesinde ihracat hacminin yüksek
kalması... İSO 500 kuruluşlarının ihracat paylarının çok yüksek
olduğunu burada belirtmekte fayda var.
İSO 500’ün 2022’de faaliyet kârı yüzde 96 oranında artarak; 342
milyar liradan 671 milyar liraya çıkmış. Buna karşılık faaliyet
kârlılığı oranı, yüzde 14.8’den 2 puan düşerek yüzde 12.8’e
gerilemiş. Burada dikkate alınması gereken faaliyet kârlılığı oranı
ki bu da yüzde 2 düşüş göstermiş. Enflasyon kaynaklı rakamsal
şişmelerden çıktığınız anda, bir düşüş eğilimi gözleniyor. Bu, yine
önemli bir gösterge olan FAVÖK kârlılığında da öyle, yüzde 17.5’ten
yüzde 15.4’e bir negatif seyir gözleniyor ve yüzde 2.1’lik düşüş
olmuş.
Araştırmada, amortisman ve vergi öncesi kârın yüzde 100’e yakın
bir artışla 405 milyar liradan 808 milyar liraya yükseldiği
görülüyor. Ama bu yüzde 100’lük artış bile, FAVÖK kârlılığının
yüzde 2.1 düşmesinin önüne geçememiş. Belki burada bir kez daha
hesaplamada kullanılan verilerin gerçekle uyumunu sorgulamak
gerekir.
Önemli bir nokta da sanayi kuruluşlarının bilançolarındaki
değişim. Söz gelimi üretim faaliyeti dışı gelirlerinin dönem kâr ve
zarar toplamı içindeki payı son beş yıl içinde yüzde 88’den yüzde
23’e gerilemiş. Yani sanayi kuruluşları temel faaliyet alanlarına
yoğunlaşmış. Bu olumlu bir gelişme...
Finansman giderlerindeki eğilim de ilgi çekici... Finansman
giderlerinin faaliyet kârına oranı yüzde 61.1’den yüzde 41.3’e
gerilemiş. Bunun temel nedeni tabii ki düşük faiz politikası...
Yani Türkiye ekonomisinin batışının temel sebebi olan ‘Türkiye
Ekonomi Modeli’... Bu yıl ise bunun tam tersi bir kredi iklimi
olacak ve bunun yansımalarını çok sert biçimde görecek sanayi
kuruluşları.
Aynı etkiyi, borç/özkaynak dağılımında da görmek mümkün. Gerek
yüksek kâr oranları gerekse düşük finansman maliyetleri bunun
sebebi. Bu tabii ki firmalar açısından çok olumlu bir gösterge, ama
tümüyle değişen 2023 koşullarında bu oranlar ‘rasyonalite’
tarafından teste tabi tutulacak.
Borçların alt kalemlerinde, mali borçların yüzde 64 artışla 796
milyar liradan 1.3 trilyon liraya çıktığı görülüyor. Diğer
borçların da yüzde 70’e yakın bir artışla 711 milyar liradan 1.2
trilyon liraya yükseldiği anlaşılıyor. 2021’e benzer şekilde
2022’de de diğer borçların mali borçların üzerinde bir büyüme
sergilediği dikkat çekiyor. Başka bir deyişle faaliyetlerin
finansmanında ticari borçlar daha fazla kullanılmış. Bu döngünün
sürdürülebilirliği pek mümkün görünmüyor. Hele ki ekonomi yönetimi,
‘ekonomiyi soğutma’ hedefine odaklanmışken... Bahçıvan çok doğru
bir tespitte bulunuyor: “Ticari borç kullanımının artmasından,
firmaların kaynak ihtiyacını finans kuruluşları dışında, kendi
içlerinde borçlanarak çözmeye çalıştıklarını anlıyoruz. Ekonominin
küçülmeye başladığı bir dönemde bu borç döngüsüne girilmesi, reel
sektörü en çok zorlayan konulardan biri olacaktır. Bu durumun
önümüzdeki günlerde sektörler arasındaki değer zincirlerinde bir
kırılmaya neden olabileceğine dikkatinizi çekmek istiyorum”.
Bunun belirtilerini kısa vadeli mali borçların toplam mali
borçlar içindeki payında da görmek mümkün. Bu oran 2022’de ilk kez
yüzde 50 bandını aşarak yüzde 42.8’den yüzde 521’e yükselmiş. Ve
daha gündemde yüksek faiz ortamı yokken!..
Son olarak, katmadeğerli sanayi üretimi ve yüksek teknoloji
hedeflerinin hala bir masal olduğunu görmek gerek. Ne yazık ki
gerçeğimiz bu! 2022 yılında yaratılan katmadeğer içerisinde en
yüksek payı yüzde 37.7 ile orta-düşük teknoloji yoğunluklu
sektörlerin aldığı görülüyor. Bu grubun payı bir önceki yıla göre
5.3 puan artmış. Düşük teknolojili sanayilerde bir düşüş var, ama
yüksek teknolojili sanayinin payı sadece yüzde 0.1 artmış. Kısa ve
orta vadede yüksek teknolojide çağ atlayacağımız falan yok
özetle!
Faiz artırım sürecinin bir başka çıktısı ise, etkilerini bir
süredir görmeye başladığımız üzere, sanayicimizin finansman
maliyetlerindeki belirgin artış olacak. Tekrar etmek gerekirse, tüm
bu unsurların 2023 İSO 500 araştırma sonuçlarında satış
performansı, finansman maliyetleri, ihracat ve kaynak yapısı gibi
göstergelere olumsuz yansıması şaşırtmayacak. Buna küresel
ticarette beklenen durgunluğu da eklediğimizde, durum daha da
karamsar bir hal alıyor. Özetle 2023 yılının İSO 500’ünde bu kadar
iyi bir tablo görme şansımız hemen hemen hiç yok!