Katalunya’da bağımsızlık referandumunda evet mi, hayır mı dediğini sorduğum taksi şoförü “Tabii ki evet dedim” yanıtını veriyor, “Bağımsızlık biz Katalanların hayalidir!” Bu veciz ifade bizi hülyalara sürüklemişken ekliyor, “Katalanlar gerçek Avrupalılardır, İspanyollar ise köylü ve Çingenedir!”
Katalunya’nın başkenti Barselona’da dün bağımsızlık yanlısı yüz binlerce kişi sokaklardaydı. Barselona polisinin verdiği rakama göre 750 bin kişi, tek bir ağızdan “Siyasi tutuklular için özgürlük”, “Demokrasi yardım istiyor, Avrupa nerede?” diye bağırdı. Katalunya Yerel Hükümeti'nin 8 bakanı ile bağımsızlık yanlısı sivil toplum örgütlerinin iki temsilcisi cezaevinde. Onlardan gelen mesajlar, aileleri tarafından kitleye okundu eylem alanında.
Anayasa Mahkemesi, feshedilen Katalan Meclisi'nin bağımsızlık kararını yasa dışı saymıştı. Aynı mahkemenin, hayvan haklarını gerekçe göstererek boğa güreşlerini yasaklayan Katalunya’nın kararını da “boğa güreşleri ulusal, kültürel mirastır” diyerek iptal ettiğini hatırlatalım. Tabii Katalanlar mahkemenin kararını takmadılar. Asırlardır bağımsızlık mücadelesi veren Katalanlarla monarşik İspanya ayrı dünyalara aitler anlayacağınız.
Kasımın ilk haftası Katalunya’nın turistik başkenti Barselona’da dolaşırken evlerin balkonlarına asılmış yıldızlı “bağımsız Katalunya” bayraklarına, “Utan Avrupa!” yazılı afişlere, duvarlardaki özgürlük yanlısı sloganlara takılıyor gözüm. Bu keşmekeş içinde en garip gelen, turistlerin bütün bu politik gelişmeleri ve gerilimi umursamayan, rahat tavırları. Koşar adım geziyor ve aynı iştahla alışveriş yapıyorlar. Turist olmak ne garip şey!
Adı kentle özdeşleşmiş çılgın mimar Gaudi’nin bitmeyen eseri La Sagrada Familia bazilikasının önünde bir kafede otururken polis yolda yürüyen bir genci çeviriyor. 10 dakika içinde polis sayısı üçe, sorgulanan ve üstü didik didik aranan şüpheli sayısı ikiye çıkıyor. Polisler gergin. Alıkonulan iki kişi daha da gergin görünüyor. Çoğunluğunu turistlerin oluşturduğu kalabalık merakla izliyor olan biteni; ama soru soran da yok, müdahale etmeye yeltenen de. Bir saate yakın süren gerilimin ardından iki kişi serbest bırakılıyor ve arkalarına bakmadan uzaklaşıyorlar.
IŞİD’in 18 Ağustos’ta Barselona’nın en ünlü caddesi La Rambla’yı hedef alan, 14 kişinin öldüğü ve 100 kişinin yaralandığı saldırının şoku henüz atlatılmış değil. La Sagrada Familia’nın da IŞİD tarafından hedef alınma ihtimalinden söz edilmişti. Güvenlik önlemleri en üst seviyedeyken buna bir de 1 Ekim’deki bağımsızlık referandumuna İspanya merkezi hükümetinin geçit vermez tavrı eklendi.
Dolaştığım dört özerk bölgenin dev ilan panolarındaki ortak afişin "Game of Thrones: The Touring Exhibition" olması manidardı bence. Dizide kullanılan dekorların, kostümlerin, silahların sergilendiği gezici turun Madrid’deki ilanının hemen karşısında, Madrid Belediyesi’nin duvarlarına asılı dev bez afişte ise “Refugees Welcome (Mülteciler Hoş geldiniz)" yazıyordu. 2015’ten beri İspanya Devletine kafa tutarcasına orada asılı duran afişin, Madrid Belediye Başkanı Manuela Carmena’nın işi olduğunu okumuştum haberlerde. “Bağımız sol”un adayı 71 yaşındaki emekli kadın hâkim Carmena 2015’teki seçimde Franco kalıntısı Partido Popular'ın (Halk Partisi-PP) 24 yıllık hâkimiyetine son vermişti Madrid’de. Kendisi son haftalarda gündemde çünkü İspanya Maliye Bakanlığı, Madrid Belediyesi’nin bütçesini üçüncü kez onaylamayarak bütçeyi kontrolü altına aldığını duyurdu. Anlayacağınız Madrid Belediyesi’ne bir nevi kayyum atandı. İspanya Devletinin başını ağrıtan yalnızca Katalanlar değil yani(!)
İspanya’da ‘Bağımsız sol’un yükselişi, 2007’deki ekonomik krizin yıktığı kitlelere 2012’deki konut ipoteği mağdurlarının eklenmesiyle oldu. Avrupa Birliği içinde hayatın en ucuz olduğu ülkelerden biri İspanya. Bunca politik çalkantıya ve ekonomik krize rağmen Madrid’den Barselona’ya, Valencia’dan Granada’ya turizmin hâlâ canlı olmasında bunun payı tartışılmaz.
Katalunya’da bağımsızlık referandumunda evet mi, hayır mı dediğini sorduğum taksi şoförü “Tabii ki evet dedim” yanıtını veriyor, “Bağımsızlık biz Katalanların hayalidir!” Bu veciz ifade bizi hülyalara sürüklemişken ekliyor, “Katalanlar gerçek Avrupalılardır, İspanyollar ise köylü ve Çingenedir!” Adama ne cevap vereceğimi düşünürken bir grup Katalan eylemcinin ellerinde “politik tutsaklara özgürlük” afişiyle yolu kestiğini görüyoruz. Şoför hemen uyarıyor, “Katalan bağımsızlıkçıları pasifisttir, endişelenmeyin!”
İspanya gezisi boyunca beni en fazla endişelendirenin Türkiye’den İspanya’nın farklı özerk bölgelerine giderek buralara yerleşmiş Türkler olduğunu söylemeliyim. Karşılaştıklarımın ezici çoğunluğunun bağımsızlıkçı Katalanlara karşı ateşli birer İspanya Devleti savunucusu olduğunu görmek şaşırtmadı beni ama endişelendirdi. Kafalarında Katalunya ile Kürdistan arasında bir özdeşlik kurmuşlar, aynı retorikle devam ediyorlar hayata Avrupa kıtasında. Katalanlar yedi sülalelerine küfretmişçesine nefretle anıyorlar bu halkı ve her soruya aynı yanıtı veriyorlar, “Kendi dillerini konuşuyorlar, kendi televizyonları var, kendi bütçeleri var, zenginler, daha ne istiyorlar! Bunlarınki şımarıklık!” Ve İspanya Devleti'ni yönetenlerin “Ana dilde eğitim hakkını vermeyecektik. İspanya’nın birliğini dağıtan o oldu” argümanını hatırlatıyorlar. Söylemiyorlar ama içten içe Türkiye Devleti'nin bu konudaki müthiş tutarlı tavrının ne kadar doğru olduğunu düşündüklerinden eminim.
Uçağın kalkmasına kısa zaman kala aklımda onlarca soru, gözümün önünde ellerinde binlerce Avroluk alışveriş poşetleriyle o mağazadan o mağazaya seyirten turistler var. Tam bu sırada bir görevli yanımıza gelip “Turco?” diye soruyor. Evet yanıtını verince Türkiye’ye dair merak ettiği o soruyu patlatıyor: İstanbul’da saç ekimi çok ucuzmuş doğru mu? Bir anda her şey aydınlanıyor. Seyahate çıktığımda, İstanbul-Valencia uçağında kafası bandajlı adamlar görmüştüm. Meğer onlar saç ekimi turizmi kapsamında İstanbul’a gelen ve yeni ekilmiş saçlarıyla memleketlerine dönen İspanyollarmış. Şu dünya ne acayip!