İstanbul’un kuzeyindeki cinayet şebekesi

Kuzey Ormanları’na inşa edilen yeni kent, “İstanbul’u mahvettik” diyenlerin bir de bu katliamın eserini yanı başına dikmelerine benziyor. Milyonlarca metrekare arazi çirkin konutlar, lüks villalar, oteller ve AVM’ler için imara açıldı. Buradan yeni bir Türkiye değil, olsa olsa gelecek kuşaklara lanetli bir miras çıkar.

Bahadır Özgür bozgur@gazeteduvar.com.tr

Mühendislik yeteneğini tasarımcılıkla birleştiren Oscar Niemeyer, askeri darbenin izlerini silmeye çalışan demokrat başkanının isteğiyle, Brezilya’nın yeni başkenti Brasilia’yı tasarladı. Şehir plancısı Lucio Costa ile beraber 1956-1960 arasında dünyanın en düzenli kentlerinden birini inşa etti. Çöl sayılabilecek dümdüz bir platoya kurulan kentin pek çok yapısı kültür mirası listesine girdi. Brasilia, yeni Brezilya’nın çağdaş yüzüydü…

Peki bizim başkanın gönlündeki “yeni İstanbul’u” kim tasarlıyor dersiniz? Yaptıkları kaç bina kültür mirası, mimari estetiğin öncüsü sayılacak?

Hemen yanıtlayalım: Bugüne kadar inşaat rantından kim beslendiyse, çevrenin canına okuduysa, estetiği, işlevselliği, ihtiyacı hiçe saydıysa onlar tasarlıyor işte. İkinci sorunun yanıtı çok daha kolay: Kocaman bir hiç! Zira binlerce bitkinin, yüzlerce canlının habitatı; göllerin, akarsuların havzası; Trakya ve İstanbul’un kliması Kuzey Ormanları’nda bir cinayet şebekesi işliyor. Birer tümör misali yayılmış yeni havalimanı ve 3. köprünün son ayağı Kanal İstanbul’la tamamlanacak. Önüne çıkan her canlıyı delip geçen koca bir mızrak gibi ortalarından Kuzey Marmara Otoyolu fırlıyor. “İstanbul’u mahvettik” diyenler, kentin yanı başına bu katliamın bir de anıtını dikelim demişler sanki; şevkle onu inşa ediyorlar şimdi.

Bu kör hırsın geleceğe bıraktığı lanetli mirası mimarlar, meslek odaları, çevre gönüllüleri yıllardır anlatıyor. “En büyük”, “en iri”, “en kocaman” sıfatını taşıyan her temelin ardında bir soygun tezgahı kurulduğunu görmek isteyenler için İstanbul Havalimanı yeter aslında. Ne var ki Kuzey Ormanları’nı dümdüz ederek kurulacak yeni kentin yanında havalimanı, “küçük kıyamet” kalır. Dillerinden dökülen rakamlar, elleriyle kuracakları beton cehenneminin habercisi çünkü: “3 milyon metrekare”, “1320 hektar”, “on binlerce konut”, “Onlarca AVM, yüzlerce lüks villa”…

Kağıt üzerinde dahi dehşet uyandıran bu projelerin bazılarını gelin bir kez daha hatırlayalım.

Bölgenin neredeyse tüm siluetini belirleyecek projenin sahibi Vizzion Europe adlı uluslararası kuruluş. Merkezi Belçika’da fakat Türkiye’de 10’dan fazla gayrimenkul şirketinin de ortağı. Kuzey Ormanları’na inşa edeceği devasa projeye geçmeden, daha önce neler yapmış bir bakalım.

En ünlüsü Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi. Tartışma yaratan Haydarpaşa projesi ile İstanbul Elmadağ’da bulunan ve şaibeli bir yangınla küle dönüşen Şan Tiyatrosu’nun yerine inşa edilen Şan City’de de imzası var.

Karadeniz kıyısına konduracağı projenin adı İstanbul Seaside. Şirket şöyle tanıtıyor projesini: “Konut ve perakende gelişmeleri, ofis binaları, oteller, spor ve eğitim tesisleri, kültürel ve idari merkezler, hastaneler ve sağlık hizmetleri ve büyük bir kongre merkezi gibi tüm tipik kentsel işlevleri kapsayan yeni bir şehirdir. Şehir, Karadeniz kıyıları boyunca, 1320 hektarlık geniş bir alana inşa edilecek.”

Nasıl bir şey kurulacağını şirketin kendi sitesinde yer alan şu çizimden görebilirsiniz:

.

Bölgenin bir diğer hırslı şirketi Babacanlar Holding. Son iki işinden birisi Esenyurt’taki 1100 konutluk Esenyurt Premium, diğeri ise Atatürk Havalimanı’nın karşısına inşa ettiği 900 konutluk Port Royal. Asıl övündüğü konu ise Kanal İstanbul açıklandıktan sonra Sazlıbosna, Şamlar, Resneli, Hoşdere, Baklalı ve Balaban köylerinde 6 yıldır arazi toplaması. Şimdiye kadar kapattığı arazi miktarı 600 bin metrekare.

Birkaç şirketi daha sayalım: Artaş İnşaat’ın Resneli bölgesinde 400-500 dönüm, Fuzul Grubu’nun da 10 ile 50 dönüm arasında değişen sekiz arsası hazır.

Ancak bölgenin esas patronu her zaman olduğu gibi iktidar. TOKİ, Emlak GYO ve THY GYO eliyle milyonlarca metrekare imara açıldı. Ellerindeki araziler 4 milyon metrekareyi aşıyor. 31 Ocak 2019’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 18'inci maddesi uygulaması kapsamında Kuzey Ormanları’nın önemli bir bölümü ‘rezerv konut alanı’ ilan edildi. İlk etapta Kanal İstanbul ile Kuzey Marmara Otoyolu’nun kesiştiği kavşakta bulunan Dursunköy’deki 2.7 milyon metrekare araziye imar izni çıktı. Arazinin statüsü daha önce “orman alanı”, “tarım alanı” ve “su havzası” olarak geçiyordu.

Bu arazilerden ilk kârı kim elde etti dersiniz? 2005’te AKP Genel Merkezi Ar-Ge Başkanlığı tarafından Green Park Otel'de düzenlenen '1. Bölge Teşkilat Eğitim Programı' toplantısında Erdoğan'ın ilk kez yeni havalimanının yapılacağını açıklamasından bir yıl sonra, Murat Ülker’in şirketi Yıldız Holding 14 parsel arazi aldı. 2013 yılında ise Emlak Konut’a 3.6 milyon metrekareyi bulan bu arazileri 326 milyon 774 bin lira karşılığında sattı. Ardından da arazinin yarısı THY Gayrimenkul’e devredildi.

On binlerce konutun, AVM’lerin ve otellerin yapılacağı o yerin haritası da şöyle:

.

Kanal İstanbul taliplilerinin, AKP’li siyasetçilerin, cemaat ve tarikatların, yandaş şirketlerin, bölgedeki maden sahiplerinin de arazisi bulunuyor. Uluslararası gayrimenkul fuarlarında özellikle Katar fonlarına Kuzey Ormanları gümüş tepside sunuluyor. 2023’e yetiştirmeye çalıştıkları “Yeni Türkiye” işte budur.

İstanbul’un havasındaki değişim işin bir ucuysa, diğer ucu Trakya’nın tarım arazilerindeki verim düşüklüğüne uzanmaktadır. Otoyol için binlerce ağacın kesilmesiyle, Kuzey Ormanları’ndaki canlıların avlanması için izin çıkarılması aynı suçun parçasıdır. Dolayısıyla oraya dikilen her beton kolon, gerçekte birer mezar taşıdır.

Şu grafik de İstanbul’un kuzeyinde kalan son ormanların ne hale dönüşeceğini özetliyor:

.

***

Niemeyer sadece bir mimar değildi. “Doksan derecelik açı beni etkilemez; insanoğlu tarafından yaratılmış dümdüz, katı, değişime açık olmayan şeyler de ilgimi çekmez” diyordu. Arzuladığı estetik ülkesinin dağlarının, akarsularının, denizlerindeki dalganın “eğriliği”ydi. Tüm evrenin bundan oluştuğunu söylerken, Einstein’in eğrisel evrenine işaret ediyordu. Tıpkı bir plastik gibi kolayca eğip büktüğü betonun ardında yatan bakış farklıydı: “Sade olmak, eşit bir dünya yaratmak, insanlara iyimserlikle bakmak, herkese bir hediyedir. Ben genel mutluluğun peşindeyim.”

Ya biz? Kuzey Ormanları’na dikilen kente bakınca ne göreceğiz? Körfez ülkelerinin zenginlerinin yatlarıyla havalimanından rahatça Boğaz’a ulaşması için kazılmış kanalı, lüks villaları, otelleri, AVM’leri, çirkin konutları… Bir de seçkin azınlığın ranttan kazandığı milyarlarca dolarlık serveti. Genel mutluluk ve toplumsal adalet mi? Onlar çoktan İstanbul Havalimanı'nın temeline işçilerle birlikte gömüldü bile…

NOT: Oscar Niemeyer ve eserleri ile ilgili kısa bir bilgi için bu adreslere bakılabilir.

Tüm yazılarını göster