İstanbul’un son mandaları satılıyor: 40 günde 600 hayvan gitti

İstanbul’da manda yetiştiriciliğiyle ünlü Tayakadın köyünde hayvancılık bitme noktasında. Artan maliyetler nedeniyle bu işle uğraşan sadece 3 aile kalmış. Onlar da mandalarını satmayı düşünüyor.

Abone ol

DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 'manda yoğurtlu' tarif vermesiyle mandalar ve manda yetiştiriciliği tekrar gündeme geldi. Sağlık açısından önemi sık sık vurgulanan manda sütü üretiminde İstanbul birinci sırada gösteriliyor. İstanbul’un fethinden bugüne kuzey bölgelerinde mandacılık yapıldığı söyleniyor. Şehirde manda yetiştiriciliğiyle ünlü köylerin başında ise Tayakadın geliyor. Gazete Duvar olarak Tayakadın köyüne gittik, köyde halen mandacılık yapan sadece 3 aile bulabildik. Onların da tamamı artan maliyetler nedeniyle mandalarını yakın zamanda satmayı düşünüyor. İstanbul Havalimanı’nın dibindeki bu köyde 10 yıl öncesine kadar hemen herkes geçimini manda yetiştiriciliğinden sağlıyordu. Köyde kalan son manda yetiştiricilerinin hepsi aynı cümleleri kuruyor: “Havalimanından sonra meramız ve ormanlık alanlarımız yok oldu. Şimdi de yem fiyatları ve artan maliyetler bu işi bitme noktasına getirdi.” Manda yetiştiricileri  Kanal İstanbul yaşama geçerse bölgede tarım ve hayvancılığın tamamen biteceğini düşünüyor.

Tayakadın sokaklarından artık İstanbul Havalimanı görünüyor.

Üzerinden sürekli uçaklar geçen Tayakadın'a vardığımızda ilk iş köy kahvesine gidiyoruz. Köylülere manda yetiştiricilerini sorunca herkesten aynı cevabı alıyoruz: “Manda mı kaldı köyde! Olanlar da artan yem fiyatları nedeniyle satmak üzere.”

Kahvede konuştuğumuz herkesin bir dönem mandası varmış ancak çoğu İstanbul Havalimanı’ndan sonra "meramız kalmadı" diyerek satmış. Köyde halen üç aile manda yetiştiriciliği yapıyor. Kahvede konuştuğumuz Ali Yemişkent doğma büyüme Tayakadınlı. Başka bir mesleği olmasına karşın bir dönem o da hayvancılıkla uğraşmış. Yemişkent, “Bir manda 3 senede süt verir hale geliyor. Hayvancılık yaptık. Üçüncü havalimanı açıldıktan sonra hayvancılıktan vazgeçmek zorunda kaldık çünkü manda, inek gibi değil. Manda ormanda gezer. Su yoksa manda olmaz. Bizim hayvanları ilkbaharda ormana bırakırsın sonbahara kadar ormanda dururlar. 4 ay evdeyse 7 ay kırda geziyordu. Şimdi o olay bitti. Maliyetler de arttı. Üretmek yetmiyor” diyor.

'KAZANÇ KALMADI’

Doğma büyüme Tayakadınlı olan 47 yaşındaki Ercan Erduran ise kalan son manda yetiştiricilerinden biri. 2 çocuk babası Erduran bu mesleğin babasından kaldığını ve 25 yıldır yaptığını söylüyor. Ama o da artık bırakma noktasına gelmiş. Nedenini sorduğumuzda şöyle anlatıyor:

“Ailem ezelden beri bu işle uğraşıyor. O zamanlar sektör kazandırıyordu. İlerleyen zamanlarda bu iş bitti gibi bir şey. 2015 yılından sonra kırılma oldu. İlk sıkıntı bölgedeki projelerle başladı sonra ekonomi geldi. Havalimanının köyün kenarına kadar gelmesi, orman arazilerinin, otlak yerlerinin yok olması gibi... Mera sıkıntısı çekiyoruz. Arpalar, buğdaylar biçilmeden hayvanları dışarı salamıyoruz. Bu da temmuz-ağustos-eylül aylarına tekabül ediyor. 9 ay hep içerde. Bu da insan ve hayvan için stres, sıkıntı, maliyet artışı demek. Geçen yılla kıyasladığınızda girdi maliyetleri 1’ken 3 oldu. Bizim malımız aynı para ediyor. Kazanç kalmadı.”

Ercan Erduran

‘BUGÜN YARIN İLANA ÇIKACAĞIM’

Kahveden çıkıp Erduran’la mandalarının yanına gidiyoruz. Burada ne yapmayı düşündüğünü sorduğumuzda ise şu yanıtı veriyor:
“Bugün yarın ilana çıkacağım ben de. Sonrası Allah kerim. Zaten her şeyimi satıp kur korumalı hesaba yatırsam daha kârlıyım. Başka ne yapabilirim? Biz beş kişi çalışıyoruz. Beş kişi gidip bir yerde asgari ücretle çalışsak en azından kazandığımızı kaybettiğimizi biliriz. Şimdi her gün kaybediyoruz. Sürekli kayıp. Bu işi yeni yapacak insanlara tavsiyem, hiç girmesinler. Hiç kimse bu işe heveslenip de girmesin. Son 40 günde civarda 600’e yakın hayvan kesime gitti. Sorun hep aynı.”

‘ALTYAPI YOK’

Bölgede yaşayan Cavit Demir bizi diğer manda yetiştiricilerine götürüyor. Köyün sokaklarının yarısı havalimanına yarısı da Kanal İstanbul güzergahına çıkıyor. Köy iki proje arasında kalmış gibi. Bu sırada Demir köyün hala bir altyapı ve kanalizasyon sisteminin olmadığı belirterek “İhaleye çıkmışlardı bir dönem havalimanı gelince iptal ettiler projeyi, kanalla birlikte iyice unuttular” diyor.

Kanal İstanbul projesine göre Tayakadın'dan geçeceği güzergah...

‘SEVMENİN BİR ANLAMI YOK Kİ’

Ailesiyle manda yetiştiriciliği yapan 50 yaşındaki Engin Pınarbaş eşiyle birlikte mandalarla ilgileniyor. Pınarbaş ailesi yaklaşık 100 yıldır mandacılık yapıyor. Ama Engin Pınarbaş da aynı dertlerden muzdarip:

“Mandacılık geçmişten bugüne burada azaldı ve bitme noktasına geldi. Yem fiyatlarına zaten yetişemiyoruz. Bir çuval yem olmuş 340 lira, süt 11 lira. Bir de yemi kendim ürettiğim halde işin içinden çıkamıyorum. Bu yaz müşteri bulursam satacağım mandaları. Orman, mera kalmadı, tarım arazileri satıldı. Havalimanının olduğu yerde eskiden 8 köy hayvan bakıyordu.”

Pınarbaş bu işi sevip sevmediğini ve bırakırsa ne yapacağını sorduğumuzda ise şöyle konuşuyor:

“Bütün köy aynı durumda. Seviyorum ama kazanmadığın işi sevmenin bir anlamı yok ki. Sütçülerin elindeyiz ama fiyatları sütçü artırmıyor ki... Aracı ve market fiyatları artıyor. Üreticiye yok. Köyde toplasanız 300 manda kaldı. Eskiden 150 hane varsa 100’ünde hayvan vardı. Maalesef ki bitti. Mera olmadığı için kurtarmıyor. Et fiyatlarını düşürdükleri gibi yem fiyatlarını da düşürsünler. Yem fiyatları düşmüyor bir de zam geliyor. 100 senedir mandacılık yapıyoruz ama bu fiyatlar yüzünden bitecek.”

Engin Pınarbaş.

‘ÇOCUĞUMA YAPTIRMAM’

‘Ailede bu işi devam ettirmeyi düşünen var mı’ diye sorduğumuzda ise Pınarbaş şu yanıtı veriyor:

“Çocuğuma bu mesleği devam ettirmem ki, para kazanamadıktan sonra niye ettireyim? Günde 1200, 1300 lira masraf ediyoruz. 300 lira süt parası kazanıyorum. Hep cepten gidiyor. Bittiğinde ne olacak? Kanal İstanbul’dan sonra daha da kötü olacak. Olan da bitecek. Hayvancılık da tarım da bitecek. Türkiye’de manda yetiştiriciliğinde ikinci İstanbul’du, İstanbul’da da birinci bu bölgedeydi. O da bitiyor. 20 sene önce en kalabalık köy Tayakadın'dı. Çevre köylerde de duyuyoruz ‘hep satacağız’ diyorlar.”

O sırada sohbetimize kulak misafiri olan bir köylü, “Ben de mandacılık yapıyordum. Havalimanı gelince sattım, belediyede işe girdim. Mera kalmadı. Mera kalmayınca ne yapacaksın? Artık ne manda yoğurdu, ne bal ne de yulaf yiyeceğiz” diyor.

‘ÜRETMEYEN İNSAN NE YAPAR’

Son olarak kardeşiyle birlikte manda yetiştiriciliği yapan Cevdet Sevinç ve eşi Safiye Sevinç’in yanına gidiyoruz. Doğma büyüme Tayakadınlı Cevdet Sevinç de bu işi dededen beri yapanlardan. 3 çocukları var ve şehir dışında üniversitede okuyorlar. Mandaların bakımı sırasında yakaladığımız Cevdet Sevinç, dedelerinin 1909 ile 1912 yılları arasında Bulgaristan’dan İstanbul'a göçtüğünü ve o zamandan beri bu meslekle uğraştıklarını anlatıyor.

Sevinç şöyle devam ediyor:

“Babama dedemden kalmış mandalar, babamdan da bana geçti. Havalimanı oldu artık çocuklarım yapmaz. Üçüncü kuşağız ama çok mağduruz. 50 tane mandamız var. Bitirdiler. Köyümüzün 2 bin tane mandası vardı şimdi 300 tane çıkmaz. 4 kişi kaldık. Biri ben ve kardeşim. 2 bin hanelik köyde 4 kişi kaldık. 200 haneydi eskiden şimdi 2 bin haneyiz ama 4 kişi kaldık maalesef. Karşıda orman var ama geçemiyorum. Havalimanı, Teknofest sevdasına hayvanların geçtiği yolu tıkadılar. Gelip kimse açmıyor. Ne büyükşehir belediyesi açıyor, ne Karayolları açıyor, ne de havalimanı açıyor. Asfaltın üstünden de geçiremiyorum hayvanlarımı. Yeşil yürüdü, hayvanlar içeride kaldı, kokuyorlar. Otlatmaya yer kalmadı. Su önemli, ineğin ter bezi var, mandada ter bezi yok. Suya yatıp kendini soğutması gerekiyor. İnek gibi atamıyor. Manda su istiyor, çamur istiyor batık istiyor. Yatması gerekiyor bu hayvanın. İçerde sıcak da olmuyor. Çalıda ormanda kendini kaşıması gerekiyor. Bir kere yanlış başta devletimizde. Devlet bana manda bak, inek bak diye destek veriyor. Ama bizim Arnavutköy Belediyesi çiftliğimi büyütmeye izin vermiyor. Bir kümes bile yaptırmıyor, yıkıyor. Devlet destek veriyor. Manda bakıyorum diye küpe vuruyor kulağına, buzağının desteğini veriyor. Ama belediyemiz genişlememiz için izin vermiyor. Benim 3 tane çocuğum var. 1 milyon lira verip de nereden daire alacağım? Kanal İstanbul gelirse tamamen mahvolduk. O zaman hepimiz gideceğiz. Biz de eşimle birlikte emekli maaşını yiyip yatacağız ne yapalım. Yapacak bir şey yok. Üretmeyen insan ne yapar? Aynen öyle olacak. Üretim olmazsa her şeyini satarsın. Devletimiz bizi burada hiç görüyor. ‘Burada yaşamasınlar’ diyor. Bu vatandaşlar burada yaşamıyor gibi görüyor.”

‘ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN’

Sevinç ailesine Cumhurbaşkanının manda yoğurdu tarifi üzerine manda sütüne ilginin artıp artmadığını sorduğumuzda ise Cevdet Sevinç soruyla karşılık veriyor: “Yem fiyatı artıyor, süt fiyatı artmıyor. Sen duydun mu manda sütünün fiyatı artacak diye?”

Cevdet Sevinç.

Eşi Safiye Sevinç ise, “Sor bana bakalım sen, ‘5 kilo manda sütünden yoğurt yapıp yiyor musun, çocuklarına yediriyor musun’ diye. Yedirmiyorum. Yediremiyorum. Nasıl yedireceğiz? Okuyor çocuklar. Mecbur para kazanmamız lazım. Sütçüye vereyim de 5, 10 kuruş para kazanırım diyorum. Manda olduğu halde manda sütünden yoğurt yiyemiyorum” diyor.

Cevdet Sevinç’e eklemek istediği bir şey var mı diye sorduğumuzda son sözü söylüyor:

“Allah yardımcımız olsun hanımefendi...”