İttifakın kadın lideri

Dobrev, Macaristan’ın ilk kadın başbakanı olabilir. İronik biçimde, Akşener’in de hedefi de, “Türkiye’nin başbakanı” olmak. Bakalım, her iki ülkede de 2022’den itibaren siyasetin rotasını kadın liderler mi belirleyecek?

Sezin Öney soney@gazeteduvar.com.tr

Bu başlığı okuyanların aklına hemen Meral Akşener gelmiştir; ancak bahsettiğim başka bir kadın siyasetçi: Klára Dobrev.

Dobrev’in ülkesi Macaristan’da Türkiye’ye çok benzeyen bir siyasi tablo var. Orada da ittifakların, ülke siyasetinin yıllardır süren statükoyu bozarak iktidara gelmesi ihtimali giderek artıyor. 2022 Nisan’ında gerçekleşmesi beklenen genel seçimler bu açıdan oldukça kritik. Şu an, Başbakan Viktor Orbán’ın partisi Fidesz ve muhalefetin 7 partisinin oy oranı yaklaşık olarak aynı seviyede. Son kamuoyu yoklamalarına göre Fidesz yüzde 49 ve muhalefet ittifakı da yüzde 48 seviyesinde.

Macaristan’da ittifakın bu aralar hummalı bir hazırlığı var: Ortak başbakan adaylarını önseçimle belirlemek. Dobrev de, önseçimlerin birinci turundan en yüksek oyu alarak çıktıktan sonra, ikinci turun da şu an için en şanslı adayı.

Burada bir duralım ve bir daha vurgulayalım:

Macaristan’da muhalefet ittifakı, ortak adayını önseçimle belirliyor.

Mayıs 2021’de “Ortak Aday Belirleyebilmek” başlıklı yazıda şöyle yazmıştım.

“Macaristan’da muhalefetin ortak adayları için gerçekleştireceği önseçimler, hakikaten ortaklaşma ve demokrasi vurgusu açısından bir dönüm noktası olacak. Bakalım, Türkiye’de ortak ittifak adayı belirleme süreci nasıl ilerleyecek? Ankara’da bir yerlerde, liderler arasında müzakere ile bu karar alınacağına önseçimler yapılabilseydi keşke...Neticede, sonuç kadar süreç de önemli ve süreç, asıl sonucun da belirleyeni...”

O nedenle Türkiye’de muhalefetin ortak aday belirleme sürecini özellikle dikkatle izlememiz gerekiyor. Türkiye şartlarında önseçim beklememiz mümkün değil-ancak, cumhurbaşkanı adayı ve aslında tüm adayların belirlenme süreçlerinde şeffaflık beklemek zorundayız.

Şimdiden, olası adaylar hakkında konuşurken, kimin seçileceği değil; kimin kendini aday kabul ettirebileceğini tartışıyoruz aslında. O nedenle de şu an Macaristan, Türkiye’ye göre 1-0 önde diyebiliriz.

BUDAPEŞTE BELEDİYE BAŞKANI ADAYLIKTAN ÇEKİLDİ

Macaristan politikasında Başbakan Viktor Orbán dışında kimin olduğu Türkiye’de pek de bilinmiyor. Ancak, bir isim var ki; Türkiye’de bilinir tanınır olmuştu: 13 Ekim 2019’da gerçekleşen yerel seçimlerde Budapeşte’nin yeni Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Gergely Karácsony.

Kendisiyle ilgili şu satırları kaleme almıştım:

“1975 doğumlu, yeşil-sol-liberal görüşteki, siyaset bilimi kökenli bir siyasetçi. Açıkçası, Karácsony’ye seçimler öncesinde fazla bir şans verilmiyordu ve kazanması da hakikaten sürpriz oldu. Karácsony’nin seçimler öncesi İstanbul’a gelerek o dönem yeni İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret ettiğini ve akıl danıştığını da hatırlayalım.”

Karácsony, önseçimlerin birinci turunda yüzde 34 destek alan Dobrev’in ardından yüzde 27 seviyesinde oy toplayarak 2. olmuştu. Ancak, 10-16 Ekim’de gerçekleşecek 2. turda, Dobrev’in ardından en şanslı aday olmasına rağmen çekilmeyi tercih etti. Karácsony, çekilirken de üçüncü sıradaki aday Péter Márki-Zay’a destek verdi.

Karácsony, yeşil-sol çizgide olmasına karşılık Márki-Zay, muhafazakâr -ama ülkenin genç siyasetini temsil eden ve bağımsız çizgide bir isim.

2018 Şubat’ında, Orbán’ın partisi Fidesz’in “kalesi” olarak bilinen Hódmezővásárhely’de gerçekleşen ara seçimlerde belediye başkanı seçilen Márki-Zay, ülkede değişim ümidini ilk ateşleyen siyasetçi olmuştu. Márki-Zay beyin göçünün yoğun biçimde yaşandığı Macaristan’da, Kanada’da rahat bir hayat kurduğu halde ülkesine “bir şeyleri düzeltmek uğruna siyasete girmek için dönen aile babası” imajıyla heyecan da yaratmıştı.

Karácsony’nin Márki-Zay’a ön seçimlerdeki jesti Türkiye’de yaşansa, Ekrem İmamoğlu’nun adaylık sürecinden çekilip Mansur Yavaş’a destek vermesi gibi bir tablo söz konusu olurdu.

Ve tabii, Dobrev’i de Meral Akşener rolüne koyabiliriz; zira, Macaristan’ın olası kadın adayı, “siyasetin eski topraklarının” çizgisini temsil ediyor. Dobrev’in çizgisi merkez sol ve 1972 doğumlu -dolayısıyla “eski toprakları” temsil etmesinin sebebi yaşı veya ideolojisi değil. Eşi Ferenc Gyurcsány, 2004’te başbakan seçilmişti. Komünizm sonrası dönemde hızla yükselen ve ülkenin en zengin insanlarından biri haline gelen Gyurcsány, eski dönemin elitleriyle bağlantılı varsayılıyordu. Kendisi fakir bir aileden gelen Gyurcsány, aslında babası komünist dönemin önde gelen siyasetçilerinden olan eşi Dobrev sayesinde zenginleşmiş ve “seçkinleşmiş” varsayılıyor. Gyurcsány’nin üzerine yapışan “halktan uzak” algısının üzerine, bir de başbakan seçildikten sonra, “Kampanya esnasında halka sabah akşam yalan söyledik” dediği bir ses kaydının sızdırılması imajını iyice sarsmıştı. Sızdırılan konuşmasında Gyurcsány’nin, “beyefendi” görüntüsüne tamamen ters düşen, çok ağır küfürler kullandığını da belirtelim. Buna karşılık Gyurcsány, başbakanlığı ertesi Demokratik Koalisyon (Demokratikus Koalíció-DK) adlı bir parti kurarak siyasete devam etti -ancak, partisinin ciddi başarılara imza attığı söylenemez. Parti, varlığını daha çok Avrupa Parlamentosu seçimlerinde gösterdi.

İttifak’ın ortak adayı olması muhtemel Dobrev, avukat ve ekonomist -ve de Avrupa Parlamentosu’nun da başkan yardımcısı. Seçimlere yönelik “ya Avrupa, ya Orbán” söylemini benimsemesi de şaşırtıcı değil. Dobrev, eğer Orbán iktidarda kalmaya devam ederse, ülkenin Avrupa Birliği ile bağlarının kopacağını öne sürüyor. Ve bu kopuşla da ilgili özellikle, AB’den gelen fonların kesileceğine vurgu yapıyor.

Dobrev, Macaristan’ın ilk kadın başbakanı olabilir. İronik biçimde, Akşener’in de hedefi de, “Türkiye’nin başbakanı” olmak. Bakalım, her iki ülkede de 2022’den itibaren siyasetin rotasını kadın liderler mi belirleyecek?

Tüm yazılarını göster