Millet İttifakı deneyimi Erdoğan’ın kurduğu sistemin alternatifinin mümkün olabileceğinin, ülkedeki farklı siyasi anlayışların ortaklaşabileceğinin imkanlarını gösteriyordu. İYİ Parti ise, kurulduğu günden bu yana bu imkanın sınırlarını daraltan, ittifakın demokratikleşmesini engelleyen, bu ittifakın vizyonunu olabildiğince milliyetçi-devletçi bir çizgide muhafaza etmenin uğraşını veren, muhalefette bile olsa Kürtlere hak-hukuk tanınmasının önüne geçmeye çalışan bir tıkaç işlevi görüyordu. Bu tıkaç, partinin temsil ettiği siyasi geleneğin demokratikleşmesi olasılığını da ortadan kaldırıyordu.
İYİ Parti’nin bu çabasında gelinen nokta itibariyle önemli ölçüde başarıya ulaştığı da söylenebilir. Zira, Millet İttifakı ülkenin en büyük üçüncü partisi olan HDP ile görüşmeye, bu partiyi de içine katmaya cesaret edemediği gibi, Anayasa değişiklik önerisi başta olmak üzere tüm politika değişiklik metinlerinde mevcut Türkiye’nin ehveni şeri olmaktan öteye geçmeyecek öneriler sıralayan bir yapı haline geldi. Bu haliyle de Akşener’in ifadesiyle milleti sıtmaya razı etmeye çalışan bir oluşuma dönüştü.
İYİP’in, Millet İttifakı’nın kendi yörüngesinde kalmasını sağlayacak son adımı cumhurbaşkanı adayıydı. Orada da kendi himayesinde saydığı, yönetilebilir bir ismin olmasında diretti, diğer partiler yanaşmayınca da masadan çekilmiş oldu.
Meral Akşener son konuşmasında her ne kadar “ben değil, biz diyeceğiz” vurgusu yapsa da esasen Millet İttifakı’na kurulduğu günden bu yana “ben” diyen baskın tarafını hissettirdi ve “ben” dışında bir ses çıkarmadı, çıkmasına da müsaade etmedi. 5 siyasi partinin “biz” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday göstermesi karşısında da “benim dediğim olmazsa olmaz” deyip çekildi. Akşener, partisinin “Ölüm ve sıtma arasında bir tercihe zorlandığını” öne sürse de Türkiye toplumuna “ya tarih yazacağız ya tarih olacağız” diyerek sıtmadan da beter bir seçenek sundu. “Türk milletinin iradesini bir kişinin iki dudağı arasına bırakmayacağız” dedi ancak parçası olduğu ittifaktaki mutabakata rağmen ülkenin kaderini iki dudağından çıkan sözlerle büyük bir belirsizliğe sürüklemiş oldu.
Unutmamak gerekiyor ki İYİ Parti, topluma sunduğu politika önerileri, vizyon veya ideolojisiyle değil, esas olarak Erdoğan karşıtlığı ve Erdoğan’la ittifak kuran MHP’ye yönelttiği itirazla bugünkü oy potansiyeline ulaştı. Bugün itibariyle ise sadece her yönüyle enkaza dönmüş siyasi iktidarı oradan çıkarmaktan başka faydası olmayacak çıkışının en ağır faturası yine kendisine yazılacaktır. Millet İttifakı açısından ise demokratikleşmesinin önündeki en ciddi engelin kalktığını söylemek mümkün. İYİ Parti bu yönüyle uzun süredir engellemeye çalıştığı, herkes ve her kesimin dahil olabildiği demokrat bir muhalefet bloğunun inşa edilmesinin imkanlarını yeniden gösterdi, dahası kendisi dışındaki muhalefeti bir anlamda buna zorlamış oldu.