İzmir'de deprem riski: Ege Denizi'ndeki gömülü faylar tespit edilmeli
JMO Başkanı Sinancan Öziçer, 30 Ekim 2020 İzmir depremini meydana getiren fayın gömülü bir fay olduğunu ve Ege Denizi'ndeki gömülü fayların tespit edilmesi gerektiğini söyledi.
İZMİR - Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) geçtiğimiz hafta Türkiye'de diri fay hattı üzerinde yer alan ve deprem riski taşıyan illerin yenilenmiş haritasını yayınladı. Haritaya göre Türkiye'de 485 diri fay bulunurken, bu faylar üzerinde 45 il ve 110 ilçe yer alıyor. Birinci derece risk taşıyan toplamda 30 il bulunduğu görülen haritada, Ege Bölgesi'ndeki riskli iller ise İzmir, Manisa, Muğla, Aydın, Denizli, Isparta ve Uşak olarak yer aldı.
İZMİR'DE 13 AKTİF FAY
Diğer yandan Ege Bölgesi'nin en önemli merkezlerinden biri olan İzmir'de kentin altında 13’ü aktif 17 fay hattı bulunması endişeye neden oldu. 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan depremin ardından TÜİK’in 2021 yılı verilerine göre 1 milyon 613 bin 222 binanın bulunduğu İzmir'de, kent halkı deprem riski ve özellikle binaların sağlamlığı konusunda kaygılı. İzmir Valisi Selim Köşger geçtiğimiz hafta kentteki 8 okulun tahliye edilmesine karar verildiğini açıkladı.
'BÜYÜK DEPREMLER ÜRETEBİLECEK GÖMÜLÜ FAYLAR VAR'
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası (JMO) İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, Ege Bölgesi için özellikle denizlerdeki fayların varlığına dikkat çekti. Denizdeki gömülü fayların tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Öziçer, "Kimi 13 kimi de 7 diyor. Ancak sayı önemli değil. Baktığımız zaman İzmir'de aktif fayların mevcut olduğu görülüyor. Bunlar geçmişte de ciddi depremler üreten faylar. Özellikle denizdeki faylara dikkat çekmek istiyorum. Midilli'den tutun Sisam Adası'na kadar uzanan hatta can ve mal kaybına sebebiyet veren depremler üreten faylarımız var. Bu faylar son 30 yılda ciddi depremler ürettiğine göre bundan sonra da üretecek. 30 Ekim 2020 de meydana gelen depremi üreten fay herhangi bir şekilde haritada görülen bir fay değildi. Gömülü bir faydı. Bu da Ege Denizi'nde büyük depremler üretecek gömülü faylar olabileceği anlamına geliyor. Bunların tespit edilmesi ve ortaya çıkarılması gerekmektedir" dedi.
'İZMİR'İN YERALTI TOMOGRAFİSİNİN SONUÇLARINA GÖRE GEREKEN YAPILMALI'
Bu fayların tespit edilebilmesi için gerekli ekipmanların var olduğuna da dikkat çeken Öziçer, "Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü'ndeki Piri Reis Gemisi'nde sismik yansıma yöntemi ile tespit edilebilir. Bu gemimizle denizdeki tüm fay araştırmaları yapılabilir. Bunu daha önce de söyledik. Maddi anlamda külfet ortaya çıkacak bir araştırma da değil. Son dönemde denizlerden gelen ciddi bir tehlike olduğu için öncelikle deniz faylarının incelenmesi gerekiyor" dedi.
Büyükşehir Belediyesi'nin yürüttüğü jeofizik ve jeolojik çalışmaların önemli olduğunu da ifade eden Öziçer, kentte son süreçte yapılan deprem çalıştayı ile bu konuda bir adım atıldığını dile getirdi. Öziçer, "Büyükşehir Belediyesi'nin çok önemli yeraltı araştırma projesi var. Bunun bir çalıştayı da yapıldı. Derin mesafeleri görebilecek jeofizik ve jeolojik çalışmalar mevcut. Bu çalışmalarla İzmir'in yeraltı tomografisi çıkacak. Bu konuda bir adım atıldı. Bu çalışmanın sonuçlarına göre hareket edilmesi lazım. Kötü zeminler ve binalarla ilgili gerekli çalışmaların yapılması gerekiyor. Tabii ki çalışmalar çok önemlidir. Ancak çalışmadan çıkacak sonuçlar ile neler yapılması gerektiğini planlamak ve gerekenleri yapmak da çok önemli" diye konuştu.
'DEPREM OLACAK MI? SORUSUNDAN ZİYADE TEDBİR ÖNEMLİ'
İzmir ve çevresindeki fayların üretebileceği deprem potansiyelinin belli olduğunu söyleyen Öziçer, "Deprem olacak mı?" sorusundan ziyade depremlere karşı tedbir alınmasının önemini vurguladı. Hem İzmirlilerin hem de yerel yönetimlerin yapması gerekenlere değinen Öziçer, son olarak şunları söyledi:
"Son depremlerde de gördük. İnsanlar hep merdiven altlarında ya da kapı altlarında yaşamlarını yitirdiler. Vatandaşımızın deprem anında nasıl hareket edilmesi gerektiğine dair daha fazla bilinçlendirilmesi lazım. Bunu her zaman söylüyoruz; kaçıp koşmaktan ziyade hayat üçgeni oluşturulmalıdır. Yerel belediyelerin de zemin etütleri ve gerekli denetimleri yapması gerekiyor. Bina yapılmadan önceki zemin etüt raporlarının belediyelerde doğru bir şekilde denetlenmesi gerekiyor. Ama maalesef İzmir'de 30 ilçenin 23'ünde jeofizik mühendisi istihdamı yok. Bu da jeofizik çalışmaların denetlenemediği anlamına geliyor. Denetlenmeden bina tasarlanıyor ve ruhsat veriliyor. Bu riski ortadan kaldıracak tek şey bu istihdamın artırılmasıdır."