Siyah Pembe Üçgen, İzmir ve çevresindeki illere yönelik LGBTİ+ hakları alanında çalışma yapan bir dernek, Türkiye'de de bu alanda düzenli çalışma yapan sayılı derneklerden biri. 2009 yılından bu yana dernek olarak çalışmalarını yürüten oluşum aynı zamanda dokuz yıldır Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali'ni de düzenliyor. İlk yıllarında Baki Koşar Nefret Suçlarıyla Mücadele Haftası olarak Şubat ayında etkinliklerini gerçekleştiren dernek üç yıl önce haftayı bir "Kültür ve Sanat Festivali"ne dönüştürerek LGBTİ+ çalışmaları alanında sanatın önemine vurgu yaptı.
Baki Koşar'ı bilmeyen, duymayan genç okurlar vardır muhakkak. Ben onun gazetecilik çalışmalarını 5N1K programında Cüneyt Özdemir'in "Bir Baki Koşar Haberi" olarak anons edişiyle hatırlarım. Ancak öncesi de var. 90'lı yılların başında Nokta dergisinde başladığı gazeteciliğinde birçok önemli habere imza attı Koşar. Aktüel'de yaptığı "Vildan'ın ölümünde MİT parmağı" başlıklı haberi, MİT'in tarihinde ilk kez "resmi" olarak açıklama yaptığı haber oldu mesela.
Zeugma Kenti'nden aylar süren canlı yayınları Zeugma'yı dünya gündemine taşıdı. Türkiye'de ana akım gazeteciliğin halen kayda değer işler yaptığı dönemde verimli çalışmalarıyla birçok ödül de aldı Koşar. Açık eşcinsel kimliğiyle LGBTİ+ hareketinin doğumunun gerçekleştiği bir dönemde önemli bir figür oldu. Ancak Baki Koşar evinde bir nefret cinayetine kurban gitti. Tesellilerimizden biri katilin bulunması ve cezalandırılması. İkinci teselli de adının unutulmaması. Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği tarafından adına bir festival düzenlenmesi ve her sene LGBTİ+ alanında çalışan bir kişiye ya da kuruma ödül verilmesi.
Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali her sene bir tema altında gerçekleştiriliyor. Son üç yılın temaları Çokluk, Ses ve Performans oldu. Festival hareketin en önemli gündem maddesini ya da doğrudan politik başlıkları kendine seçmektense harekete tartışma alanı açacak ve yeni sözler üretmeye olanak sağlayacak temaları seçiyor. Bu senenin teması Performans da hareketin (ülkenin) politik gündemi altında ezilmeden ya da ana akıma kapılmadan taze düşünce ve ifade biçimlerine olanak sağlıyor. Performans sanatı ilginç bir şekilde son dönemde kitleler tarafından duyulur oldu, bunda en büyük etkenlerden biri de Marina Abramovic'in performanslarının sosyal medyada yayılır olması. Sanat kurumları da artık performans sanatına daha sıcak bakıyor, eskisi kadar korkulan bir alan değil.
Bir yandan da performans LGBTİ+ hareketi içinde de tartışılan bir başlık. Bazen yanlış, bazen doğru kullanımlarıyla Judith Butler gibi teorisyenlerin metinleri dolaşıma giriyor. LGBTİ+ birey olmanın performatif yönü bir süredir tartışılıyor. Baki Koşar Festivali de performans ve queer alanındaki tartışmalara ve çalışmalara odaklandı.
TOPLUMSAL CİNSİYET KODLARIYLA OYNAYAN SERGİ...
Festival Nilbar Güreş'in Queer Arzu Yabandır sergisiyle açıldı. Sanatçının toplumsal cinsiyet kodlarıyla oynayan performans işlerinden yola çıkarak hazırlanan dört videosu ve mekana özel bir yerleştirmesi sergide yer aldı. Dünyanın sayılı kontrtenorlarından Nuri Harun Ateş'in konseri basit bir konserden çok "coming of age" öyküsüne dönüştü. Nazan Özcan'ın moderatörlüğünü yaptığı "Dil ve Performans" panelinde akademisyen Nicholas Kontovas LGBTİ+ argosu olan Lubunca üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Eleştirmen ve yazar Oylum Yılmaz da Türkçe edebiyattaki kanon metinlerdeki erkeklik algısı üzerine konuştu. Ayrıca festivalde tiyatro ve film gösterimleri, atölyeler ve sunumlar gerçekleştirildi.
Festivalin temasını ele aldığımız, moderatörlüğünü yaptığım "Performansa Gel" paneli performans olgusunu farklı boyutlarıyla tartıştığımız bir tartışma platformuna dönüştü. Sanatçı Itır Demir hazırladığı doktora tezinden yola çıkarak "Kamusal alanlardaki sivil hareketlerin performans sanatıyla ilişkisi” üzerine konuştu, performans sanatını tarihinden ele alarak değerlendirdi. Sanatçı Onur Karaoğlu da “Kuir performans için metot ne olmalı?” tartışmasında queer çalışmalarla performans sanatı arasındaki ilişkiyi irdeledi. Bir sanat formu olarak performansla kendini ifade biçimi olarak her gün gerçekleştirilen bir eylem olarak performans ilişkisini değerlendirdi.
Ülkenin yakıcı gündemi her alanı olduğu gibi LGBTİ+ alanını da daha temel ve yaşamsal konuları tartışmaya itiyor. Yürüyüşlerin ve basın duyurularının yapılıp yapılamayacağı, güvenlik tehditleri ve siyasi baskı şu an için "daha önemli" görülebilecek gündem başlıkları. Ancak tam tersi bir noktadan asıl böyle yakıcı gündemler içinde benliğimize dair tartışma başlıkları açmak, konuşulmasına izin ve fırsat verilmeyenleri konuşmak, yeni öneriler getirmek da bir o kadar önemli. Ayrıca queer kültüre dair bir kültür ve sanat festivalinin İzmir'de köklenmesi ve kendine yer bulmuş olması da üzerinde durulması gereken konulardan. Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali hem Koşar'ın anısını onurlandırıyor, hem de yeni düşünme alanları açıyor.