İzmir’de Sovyet izleri: Kültürpark’ı Moskova’ya mı borçluyuz?
Kültürpark’ın kuruluş fikri, İzmirli gazeteci Suad Yurdkoru’nun 1933’teki Moskova gezisi izlenimleriyle şekillenir. dönemin İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’a, Sovyetler Birliği’nin başkentindeki Gorki Park’tan söz eder. İnönü’den onayı alan Uz, tam 45 günlüğüne Moskova’ya gönderilir. Uz’un Gorki Park’tan yola çıkarak kafasında oluşturduğu fikirleri dinleyen Sovyet mimarlar bir proje çizerler. Kültürpark dediğimiz yer inşa edilir.
Güneş batarken Kadifekale surlarına çıkmak ayrı bir güzeldir.
Kızıl bir ışık, İzmir Körfezi’nden sekerek tüm kente yansır.
Yamanlar Dağı, Çatalkaya ve Nif Dağı’nın arasında yayılan kent
boylu boyunca surlardan sallandırdığınız ayaklarınızın altında
uzanır. İşte böyle bir manzarada aşağıya, kentin asıl merkezi olan
Konak’a bakarken yeşile dair sadece tek bir yer gözünüze takılır:
Kültürpark -namı diğer İzmir Fuarı.
Kentin kalbinde açılmış yemyeşil, devasa bir delik gibi duran
Kültürpark, sadece rengiyle değil biçimiyle de dikkat çeker,
geometrik krokisi ile şehrin karmaşık yapısı içerisinde istisnai
bir yer tutar. Sanki başka bir yerden getirilmiş bir kara parçası
gibidir!
Kadifekale Surlardan İzmir
Kültürpark’ı izlerken herkes benzer hislere kapılacaktır. Bunun
nedeni parkın gerçekten de farklı bir yerden getirilmiş oluşudur.
Öyle ki resmen 1935 yılında açılan Kültürpark’ın kökenleri,
Sovyetler Birliği’ne uzanıyor!
Gelin Moskova’dan İzmir’e uzanan, Sovyetler’in açtığı ufuk ve
görevlendirdiği mimarların katkısıyla inşa edilen Kültürpark’ın
‘kızıl’ hikayesine kulak verelim.
Kültürpark İzmir
İZMİRLİ OLMAYANLAR İÇİN BİR NOT
İzmirli okuyucular için Kültürpark’ın ne anlama geldiğini
anlatmaya gerek yok. Fakat İzmirli olmayanlar için genel bir
çerçeve çizmemiz gerekebilir. Kültürpark, burada yaşayan herkesin
bir şekilde anı biriktirdiği bir yer ne de olsa; kiminin evlendiği,
kiminin çocukluğunda çimlerinde yuvarlandığı, kiminin hayran olduğu
bir sanatçıyı ilk kez dinlediği, kiminin ilk aşkıyla buluştuğu
kocaman bir hatıra havuzu…
Mesela benim için Kültürpark en kısa ifadeyle ‘annem’ demek.
Başta beraber hayvanat bahçesine, lunaparka, oyun oynamaya
geldiğimiz yerdi. Kendi de küçükken sık sık İkiçeşmelik’ten
ailesiyle iner, Basmane’de dedemin nargile molasından sonra
Kültürpark’a gelirlermiş. Annemle aynı mekanda farklı anıları
beraberce biriktirdik.
Ben biraz boy atınca her Eylül ayında düzenlenen İzmir
Enternasyonal Fuarı daha fazla ilgimi çeker oldu: Devasa makineler,
rengarenk araba broşürleri, içinde dolaşabileceğiniz yeni
otobüsler… tüm bunlar bir çocuk için uzun bir süre beklemeye
değecek hazinelerdi.
Yaş aldıkça gözüm ülkeler pavyonuna kaymaya başladı. Broşürler
hâlâ ilgimi çekiyordu ancak bu sefer arabalardansa farklı farklı
ülkelerin stantlarından kitapçık toplamak daha eğlenceliydi. Tek
bir pavyonun içindeki ülke stantlarıyla birlikte yine o ülkelerin
mutfaklarını keşfettiğimiz ‘dünya mutfakları’ bölümü en sevdiğim
yer haline geldi.
İzmir Fuarı'nda Sovyetler Birliği Pavyonu
Kendi çocukluk anılarından kaynaklı olsa gerek, tüm bu geziler
annemin canına minnetti. Fakat Fuar zamanı her yıl biraz daha
kötüye gitti. Bu gerilemeyi fark eden annem, kendi çocukluğundaki
fuarları daha sık anlatmaya başladı: Örneğin her sene ABD ve
Sovyetler Birliği pavyonu en heyecan verici bölümler olurmuş. Zira
pek çok yeni teknoloji ile İzmirliler hep bu iki pavyonda
karşılaşırmış. Mesela annem ilk kez otomatik çamaşır makinesi ile
ABD pavyonunda karşılaşmış, üstelik vitrine koydukları şeffaf bir
makine olunca bütün İzmir etrafına toplanmış. Sovyet pavyonunda ise
sovyet cumhuriyetlerinden getirilen el sanatları ve geleneksel
kıyafetlerle ülkelerini tanıtan sovyet yurttaşları aklında yer
etmiş.
Ülke pavyonlarının küçük bir masaya sıkışmadığı, devasa
yapılarla hazır bulunduğu zamanlar, bana hâlâ büyüleyici
geliyor.
İzmir Fuarı, Sovyet Pavyonu ve Paraşüt
Kulesi
Anlattıklarım, kendi anılarımdan bir kesit. Ancak pek de
münferit sayılmaz. Zira çoğu İzmirli için Kültürpark’ın ve İzmir
Fuarı’nın hikayesi üç aşağı beş yukarı böyledir. Hem bizim, hem de
bizi büyütenlerin büyüdüğü bir yeşillik. Her bir köşesinde
hayatımızın farklı evrelerine ait acı tatlı hatıralar geliyor
aklımıza.
İşin daha ilginci Kültürpark sadece bizim gibi bu şehre ait
insanların bireysel hatıralarını taşımıyor; İzmir’in ta kendisinin
de belleğini taşıyor. Şehrin hayaletleri toprağının altında, yakın
dönem tarihi toprağın üzerinde. Hikaye İzmir’in sadece etinden
değil ruhundan da parçaların koparıldığı 1922 Yangınına dayanıyor.
Rumlara ve Ermenilere ait mahallelerin yakıldığı, nüfusunun ciddi
bir kesimine sürgün yolunun göründüğü yangında İzmir’in çok
kültürlü yapısı yerini bir hayalet kente bırakır. Ve Kültürpark, bu
mahallelerin külleri üzerinde kendine bir vücut bulur.
YOLCULUK MOSKOVA’YA
Gelelim asıl konumuza, yani Kültürpark’ın nasıl tasarlandığına…
Kültürpark’ın kuruluş fikri, İzmirli gazeteci Suad Yurdkoru’nun
1933’teki Moskova gezisi izlenimleriyle
şekillenir.(2) Moskova’da Halkevi sporcularının
müsabakalarına İzmir Futbol Heyeti Fahri Reisi olarak katılan
Yurdkoru, fahri yazarı olduğu Yeni Asır gazetesinin 31
Temmuz 1933 günlü sayısına şu satırları kaleme alır:
“15 Temmuz'dan itibaren program gereğince Moskova şehrini
geziyoruz. Gezintiye evvela çok mühim bir terbiye ve sıhhat
müessesesi olan Kültürpark'tan [Gorki Park] başladık. Bu muazzam
parkın içinde çocuklar ve halk için muhtelif terbiye ve spor
müesseseleri yapılmış. Parkın kenarından Moskova Nehri geçiyor.
Nehrin üzerinde yüzme ve kürek talimleri için hususi yerler var.
Buradaki müesseseleri ayrı ayrı yazmak çok uzun olacak. Hatırımda
kalanların isimlerini zikredeyim: çocuk bahçeleri, çocuk
mektepleri, Çarlık devrinin yıkılışını gösteren pavyon, tiyatrolar,
sirkler, Sovyet sanayinin her sene ne kadar geliştiğini gösteren
sergiler, paraşüt ile atlamayı talim eden kule,
lokantalar...”
Gorki Park-Moskova
‘İZMİR HALKININ GÜNEŞ ALMA İHTİYACI’
Geziden dönen Yurdkoru, bir yıl sonra Belediye Meclisi’ne
seçilir ve dönemin İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’a,
Sovyetler Birliği’nin başkentindeki Gorki Park’tan söz eder. Parkın
bir benzerinin İzmir’de yapılabileceğini dile getiren Yurdkoru,
raporunda “(Kültürpark), İzmir halkının hava güneş alma ihtiyacını,
sıhhatini, bedii zevkini tatmin ve aynı zamanda inkilap ve kültür
bakımından yeni nesle faydalı olacak mahiyette tanzim edilecektir”
ifadelerini kullanır.
Uz, bu fikre son derece sıcak yaklaşır ve meseleyi
somutlaştırmak üzere Ankara’ya, dönemin Başbakanı İsmet İnönü ile
görüşmeye gider. İnönü’den onayı alan Uz, tam 45 günlüğüne
Moskova’ya gönderilir. Yaptığı incelemelerde parka hayran kalan Uz,
Moskova Şehir Sovyeti Başkanlığını yapan Nikolay Bulganin ile bir
araya gelir ve İzmir’deki planlarından söz eder. Bunun üzerine
Bulganin, İzmir’deki projenin hayata geçirilebilmesi için iki
Sovyet mimar görevlendirir. Uz’un Gorki Park’tan yola çıkarak
kafasında oluşturduğu fikirleri dinleyen Sovyet mimarlar bir proje
çizerler. Türkiye’ye dönen Uz, bu taslağın üzerine diğer
uzmanlardan da fikirler alır. Böylece çeşitli kanallardan yapılan
katkıların ardından Kültürpark dediğimiz yer inşa edilir.
İKİ KARDEŞ PARK, ÜÇ KARDEŞ PARAŞÜT KULESİ
Referans noktasından bahsetmesek olmaz. Bugün hâlâ Moskova’yı
ziyaret edenlerin gezmeden dönmediği yerlerden biri Gorki Park.
Adını ünlü yazar Maksim Gorki’den alan bu park, sizi görkemli bir
kapıyla karşılıyor. Nehir kenarınca genişçe bir yer kaplıyor.
İçerisinde kültürel-bilimsel çalışmalara yönelik çeşitli
yerleşkeler olduğu gibi Moskovalıların dinlenmeleri ve eğlenmeleri
için yapılmış pek çok peyzaj çalışması var. Büyük bir süs havuzu,
yapay göller, lunapark, gölde binilen kayıklar, heykeller… Hem
bilimsel, kültürel yapılarıyla hem de dekoratif motifleriyle
gerçekten etkileyici bir yer Gorki Park. Fakat her şeyden önce tüm
bu motifleriyle fazlasıyla tanıdık bir yer.
Gorki Park
Moskova’nın en güzel köşelerinden biri olan Gorki Park’ın nasıl
Kültürpark’a model olduğunu anlamak için yapmanız gereken sadece
içinde birkaç adım atmak. Eğer yolunuz bir şekilde Kültürpark’a
düşmüşse, Gorki Park’a girer girmez kendinizi çok ama çok tanıdık
bir yerde buluyorsunuz.
Bu benzerlik bazen çok hoş detaylarda kendini gösteriyor.
Örneğin Kültürpark’ın simge yapılarından biri olan Paraşüt Kulesi,
aslında Gorki Park’taki Paraşüt Kulesi’nin bir yansımasıdır!
Gorki Park Paraşüt Kulesi - Moskova
Havacılığın sanayileşme/modernleşme hamlesi içerisindeki
Sovyetler Birliği’ndeki önemi biliniyor. İşte Kızıl Ordu
askerlerinin paraşüt eğitimi yaptığı Moskova’daki bu Paraşüt
Kulesi’nden etkilenen Uz, İzmir’de bir muadilini inşa etmek üzere
Türk Hava Kurumu’na öneride bulunur.
Moskova’ya bu sefer THK bir inceleme heyeti gönderir ve Mimar
Bedri Tümay ve Mimar Algrandi’nin tasarladığı paraşüt kulesinin
inşasına başlanır. İzmir’deki paraşüt kulesinin inşası 1937’de sona
erer. İzmir’deki bu kulenin bir ‘kardeşi’ de Ankara’ya inşa edilir.
Paraşüt Kuleleri: İzmir (solda) ve Ankara
(sağda)
Kültürpark ve Gorki Park arasındaki benzerlikleri
çoğaltabiliriz. Ancak yanlış anlaşılmalara sebep olmamak bir şeyin
altını çizmek gerekiyor: Kültürpark için ‘Gorki Park’ın bir
kopyası’ ya da ‘replikası’ dersek haksızlık etmiş oluruz. Evet
ilhamını Sovyetler’den alıyor, evet Sovyet mimarlar projesine katkı
sunuyor. Ancak yine de bu ilhamı bambaşka bir kente uyarlamak
apayrı bir emek ve yaratım süreci istiyor ki bu sürecin asli
olduğunu söylemeliyiz.
**
Öyle ya da böyle… Bugün, Kültürpark İzmirlilerin güneş
ihtiyacını karşılamaya devam ediyor. Her bir kapısı farklı
sosyo-ekonomik arkaplanlara sahip mahallelere açılan bu park, kent
nüfusu için hâlâ ideal bir zaman geçirme alanı.
Ancak Kültürpark ile özdeşleşen İzmir Enternasyonal Fuarı için
aynı şeyi söylemek güç. Birkaç istisnai dönem hariç geçen yıl daha
kötüye gidiyordu. Ancak bu yıl muhtemelen en kötü fuarlardan birine
tanıklık ettik. Birkaç dev özel şirketin her şeyi kontrol ettiği,
kültürden yalıtılmış bir hengameye ne ad vermeli bilmiyorum.
Buna rağmen, Kültürpark, Fuar zamanı dışındaki haliyle yeni
anılar biriktirilen bir yer olmaya devam ediyor. Sadece bizim
belleğimiz değil, sevdiğimiz ya da nefret ettiğimiz bu şehrin
bildikleri, hisleri de ağaçların arasında geziyor.
Eh, görünüşe göre biraz da Sovyetler’in sayesinde…
Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı
adresler
(1) Kültürpark’ta Yurdkoru’nun 1933’teki
Moskova gezisiyle başlayan süreç, aslında bizi bambaşka bir
hikayeye götürüyor. Aynı yıl dönemin Sovyetler Birliği Savunma Halk
Komiseri Kliment Voroşilov’un İzmir’e geldiği yıldır. Üstelik bu
ziyareti kentte gözle görülür izler bırakır. Dolayısıyla bu
Voroşilov’un ziyaretine de değinmemiz gerekiyor. Ancak bunu bir
sonraki yazımıza bırakalım.