İzmir'den Cumartesi Anneleri'ne destek: Kayıplar bulunsun!
İzmir İHD, Cumartesi Anneleri'nin 701'inci hafta eylemine destek verdi: Kayıplar bulunsun!
İZMİR - İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemlerinin 446’ınci haftasında Cumartesi Anneleri’nin 701. hafta eylemine destek vermek için Konak'ta eski Sümerbank önünde bir araya geldi. “701 Haftadır Seni Arıyorum Neredesin” pankartının açıldığı açıklamaya kayıp yakınları ve İHD üyelerinin yanı sıra, çok sayıda kuruluş destek verdi. İHD İzmir Şubesi Başkanı Zafer İncin'in konuştuğu eylem, polis ablukası altında gerçekleşti.
İstanbul’da Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta açıklamasına izin verilmeyerek müdahale edilmesine tepki gösteren İncin, "Şiddete maruz kalan, gözaltına alınan Cumartesi Anneleri'nden özür dilenip, sorumlular hakkında derhal soruşturma başlatılacağına, eleştirilere kulak tıkayan siyasal iktidarın her düzeyden temsilci ve sözcüsü tarafından anneleri değersizleştirip müdahaleyi savunan, meşrulaştırmaya çalışan açıklamalar yapılıyor" dedi.
'SAYIN SÖZCÜ, HER İKİ TUTUMUNUZ ARASINDA ÇELİŞKİ VAR'
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in yaptığı açıklamayı bir çelişki olarak yorumlayan İncin, "Sayın Çelik, açıklamasında AKP Genel Başkanının Başbakanlığı döneminde annelerin kabul edilmesi ile ilgili olan tutum ile son ortaya çıkan müdahale arasında bir çelişkinin olmadığını iddia etti. Yanı sıra Cumartesi Annelerine bundan böyle izin verilmeyeceğini duyurdu. Gerekçe de Cumartesi Anneleri'nin eylemi bazı gruplar tarafından araç haline getiriliyormuş. Evet, sayın sözcü, her iki tutumunuz arasında çelişki var, hem de bayağı yaman bir çelişki… Eğer ki 2011 yılında Dolmabahçe’de gerçekleşen söz konusu buluşmada başta Berfo Ana olmak üzere, Cumartesi Anneleri'ne verilen sözler tutulsaydı, konunun önem ve hassasiyetine uygun, o gün de bugün de aynı derecede acil olan adımlar atılsaydı, kararlar alınsaydı çelişki olmadığı iddiası bir inandırıcılık taşırdı" dedi.
'AİHM ÇOK SAYIDA DOSYA İLE TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ'
Türkiye’de gözaltında zorla kaybedilen kişilere ait onlarca dosyanın iç hukukta bir sonuç alınamadığı için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındığını hatırlatan İncin, şöyle devam etti: "Bu dosyaların büyük bölümünün yargı süreci AKP iktidarı zamanında yaşandı ve sonuçlandı. AİHM, karara bağladığı çok sayıdaki dosyada devletin mutlak sorumluluğu olduğunu, kayıp iddialarını etkin, şeffaf ve bağımsız biçimde araştırmadığını, sorumluları açığa çıkarıp cezalandırmadığını, kayıp yakınlarının acılarını dindirecek telafi ve onarım süreçlerini işletmediğini belirterek Türkiye’yi mahkûm etmiştir. Peki, buna karşın, kesintisiz 16 yıldır iktidarda olan AKP hükümetleri, bilhassa da 2011 yılındaki sözü edilen buluşmadan bu yana ne yaptı? Kayıp iddialarını etkin, şeffaf ve bağımsız biçimde soruşturdu mu? Cezasızlık ile mücadele etti mi? Kayıp yakınlarının umutlarının mutlak biçimde yok eden zaman aşımı sorununun ortadan kaldırdı mı? İnsanlığa karşı suç olarak kabul dilen bu ağır insan hakları ihlalini önlemede çok önemli ve etkin bir enstrüman olan Birleşmiş Milletler’in kısaca “Kayıplar Sözleşmesi” olarak bilinen “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi”ni hiçbir çekince koymadan imzalayıp uygulamaya geçirdi mi?’’
'TÜM DÜNYA CUNTACI GENERALLERİ DEĞİL MAYIS ANNELERİNİ ANIYOR'
Cumartesi Anneleri'nin, Türkiye’nin en demokratik, şeffaf ve barışçıl eylemini gerçekleştirdiklerini dile getiren İncin sözlerini şöyle sürdürdü: "Evrensel insan hakları ilke ve değerlerine dayanan çok yalın ve net kuralları var. Bu güçlü nitelikleri eylemin araçsallaştırılmasına hiçbir şekilde izin vermez. Tıpkı 700 hafta vermediği gibi… Aksini iddia etmek siyasal çıkarlar uğruna hakikati çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Maalesef, koşul ve sınırları insan hakları tarafından belirlenmiş demokrasiyi bir değer olarak içine sindirememiş tüm iktidarlar dünyanın her yerinde bu tür siyasal çarpıtmalar yaparlar: Arjantin’de de cuntacı generaller kaybedilen yakınlarını arayan Mayıs Meydanı Annelerini deli olarak nitelemiş, başkaları tarafından kullanıldıklarını söylemişlerdi. Ancak, bugün tüm dünya cuntacı generalleri değil, Mayıs Meydanı Annelerini saygı ile hatırlıyor ve anıyor… Ağır ve ciddi bir hak ihlali olarak gözaltında zorla kaybetme insanlığın bir utancı, uygarlığımızın kara deliğidir. Bu nedenle hakikat ve adalet mücadelesi yürüten Cumartesi Anneleri sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın yüz akı ve onurudur. Taşıdığı değerler ve sahip olduğu doğası gereği eylemleri hiçbir şekilde yasaklanamaz ve engellenemez. İstedikleri her yerde, istedikleri her zaman hakikati dile getirirler, akıl ve vicdanlara seslenirler."
İncin, son olarak 18 Eylül 1980'de Bingöl'deki evi polisler ve Albay Durmuş Çoşkun Kıvrak komutasındaki askerler tarafından basılan ve annesine "ifadesini alıp bırakacağız" denilerek Bingöl Askeri Tugay Komutanlığı'na götürülen Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında kaybedilme sürecini anlattı. (DUVAR)