İznik bazilikalarının tarihi
İznik Gölü'nden Bazilika çıktı. Bazilikal kilisenin MS 4'üncü yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor.
DUVAR - İznik/Nikaia, Hristiyanlığın ilk dönemlerinden itibaren en önemli dinsel merkezlerden biri olarak yazılı kaynaklarda adından sıkça söz edilen kentler arasındadır. Kent, İstanbul'a (Konstantinopolis) yakın jeopolitik konumu, yumuşak iklimi, muhtemelen kentte yaşamakta olan Hristiyan cemaat ve çok sayıda misafiri barındıracak altyapısı nedeni ile M.S. 325 yılında toplanan I. Ekümenik Konsil’e ev sahipliği yapmış; İmparator Büyük Konstantin’in de bizzat katılımı ile birlikte, Hristiyan inancının temel prensipleri burada karara bağlanmıştır.
Oysa bu toplantıdan henüz 12 yıl öncesine kadar, Roma İmparatorluğu topraklarında yasak inanç kabul edilen Hristiyanlık dini ve bu inanca mensup ilk Hristiyanlar, tek tek ya da toplu halde türlü işkencelere maruz bırakılmışlardı. İnancından dönmeyenler ise bu uğurda şehit edilmişlerdi. Kaynaklar Nikaia’da, Hristiyanlığın resmen kabulü öncesinde inancından vazgeçmediği için yakalanarak infaz edilen Triphon, Neophytos, Diomedes, Theodote, Antonia gibi azizlerin isimlerini bize aktarmaktadır. Aslında bu bilgiler bize kentte bir Hristiyan cemaatin varlığını da kanıtlamaktadır.
Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu içinde serbest inanç haline geldiği 313 Milano Fermanı’ndan sonra, imparatorluk ailesinin bağışları ile kiliseler inşa edilmeye başlamıştır. Bu inşa faaliyetleri, Hristiyan cemaatlerin yoğun olduğu kentler de dahil olmak üzere kutsal olarak kabul edilen topraklarda yoğunluk göstermektedir. Nikaia hem imparatorluğun önem verdiği bir merkez olması ve hem de şehirde yaşayan çok sayıda şehit vermiş Hristiyan cemaat nedeniyle, Milano Fermanı’nın hemen ardından, saray erkânının da desteği ile anıtsal bazilikal kiliseler inşa edilen kentler arasına girmeyi başarmıştır. Dini yapıların yerleri gelişigüzel belirlenmemiş, titizlikle seçilmiştir.
Seçimde genellikle yasak zamanlarında şehit edilen Hristiyanların öldürüldükleri yerler veya gizli toplantılarda, bir odası kilise olarak kullanılmış evlerin anısının yaşatılması gözetilerek, bir anlamda bu tür alanlar bir tür kült alanına dönüştürülmüştür. Ne yazık ki, Erken Hristiyanlık Döneminde inşa edilen bu yeni dinsel mimari hakkında çok az veri günümüze ulaşabilmiştir. Bunun başlıca nedeni, İznik’te sık sık meydana gelen kuşatmalar, savaşlar ve tahrip gücü çok yüksek olan depremlerdir.
İznik Gölü’nde sualtında bulunan kalıntılarda ilk araştırmalar arkeolojik yüzey araştırması ile başlamıştır. Bu çalışmalar esnasında göl tabanında yarı gömülü halde bir pitos, pişmiş toprak profil veren seramikler, amphora parçaları ve göl tabanında bol miktarda pişmiş toprak kiremit parçası tespit edilmiştir.
Kalıntıların merkezinde bazilikal planlı yapı kalıntısı da yer almaktadır. Bazilikal planlı olması, doğu-batı istikametinde uzanması, doğusunda apsis yer alması gibi nedenlerle kilise olduğu düşünülen yapının iç bölümünde mezarlara rastlanmış olması beklenen bir sonuçtu. Ancak mezarlardan bazılarının temel duvarlarının altında kalmış olması önemli bir keşiftir. Örneğin bir mezarın (KM-04 numaralı) büyük bir bölümü bema duvarının içine veya altına girmektedir. Mezarın, kısmen ya da tamamen temel duvarının altında veya içinde olması, yapının mezarların üzerine inşa edilmiş olduğunu düşündürmektedir.
Bu tespit ayrıca yapının inşa tarihinin belirlenmesi için de bir referans oluşturur. Bu mezarın hediyeleri arasında sikkeler de vardır. Sikkeler, mezarın Valens (MS 364-378) ve II. Valentinianus dönemlerine (MS 378-383), diğer bir ifade ile MS 4. yüzyılın 3. çeyreğine tarihlenebileceğini göstermektedir. Bu durumda İznik Gölü’nde su altında bulunan bazilikal planlı kilise kalıntısı en erken MS geç 4. yüzyılda inşa edilmiş olmalıdır.