İzole bir yaşam süren kişiler anlattı: Güne şikayetlerinizi tekrarlayarak başlamayın

Önümüzdeki günleri düşünmek iç karartıcı olabilir. İzole bir yaşam süren bir kutup bilimci, bir keşiş ve yalnız bir denizci kendi deneyimlerini aktarıyor. Ortak noktaları, günlük bir rutin oluşturmaya yaptıkları vurgu…

Abone ol

Stephen Moss

  • Marion Dierickx/kutup bilimci

Dierickx, Harvard’da deneysel kozmoloji alanında doktora sonrası bir bilim insanı ve yılda iki ilâ üç ay boyunca Güney Kutbu’nda bulunan Amundsen-Scott İstasyonu’nda kendi bölümünün teleskoplarına bakım yapıyor. Dierickx, “Burası çok değişmeyen bir ortam ve gerçekten de dışarı çıkmanız mümkün değil” diyor, “Bu yüzden, psikolojik etkilerin büyük kısmı şu anda yaşadıklarımızı andırıyor. Orada bulunduğum süre içinde çevremi daha fazla kontrol etmeye çalışıyorum. Örneğin, orada bir laboratuvar alanımız var ve ben takıntılı bir şekilde temizlik yaparım ve şimdi de dairemde sıkışıp kalmışken aynı şeyi yapıyorum.”

29 yaşındaki Dierickx, değişim konusuna da dikkat ediyor. “Dikkat çekici bir şekilde büyüyen veya odanızın dekorunu değiştiren bitkiler gibi şeyler var. Bu, enerjinizi yönlendirmek için iyi bir yol” diyor. “Yalnızca çevremizdekileri beslemek bile psikolojik dengemizi korumamıza yardımcı olabilir.”

İstasyonda uyumak kolay değil; kutupta yaz dönemindeyken günün 24 saati aydınlık. “Uyumak, yalnızca ışık yüzünden değil, aynı zamanda yüksek irtifada bulunduğumuz için korkunç zor. 3 bin metre yüksekliktesiniz ve sadece yüzde 70 oranında oksijen var. İnsanlar her sabah rutin olarak burun kanaması geçiriyorlar. Bu unsurların bileşimi dinlenmeyi çok zor bir hale getiriyor ve bu da her şeyi daha güçleştiriyor.” Anahtar öneme sahip davranışın, kendinizi belirli zamanlarda uyumaya zorlamak olduğunu ifade ediyor. Aynı zamanda masa oyunları ve hayal gücünü besleyen kitaplar öneriyor. ‘Savaş ve Barış’ gibi kitaplardan kaçının ve gerilim filmleri izleyin diyor.

'ANLAYIŞLI OLMAYA ÇALIŞIN'

Peki, küçük bir insan grubuyla bu kadar iç içe olduğu bir yerde yaşamayı nasıl buluyor? “Bu, temel zorluklardan biri” diyor. “Özellikle de geçinemediğiniz biri varsa. Sorunları önleyecek biçimde iyi yönlerimi kullanmak, ilişkileri onarmaya çalışmak ve anlayışlı olma üzerinde çalışmak gerektiğini anladım. İnsanlarla nezaket dahilinde ilişki kuruyorum.”

  • Ryan Ramsey/denizaltı kaptanı

Ramsey, 2008-2011 yılları arasında nükleer enerjiyle çalışan ‘HMS Turbulent’ adlı denizaltıda kaptanlık yaptı.

“Denizaltı personeli tecritle başa çıkmak üzere eğitilirken, normal halk böyle değildir” diyor. “Halk için, bu, yumuşatmaya çalıştıkları kötü bir durumdur.” Yapılacak ilk şey bir rutin oluşturmak. Disipline ihtiyaç var. Her gün aynı sırayla aynı şeyleri yapın. Hafta sonlarını farklı biçimde düzenleyin; çünkü zamanın geçtiğini ayırt etmek zorundasınız.”

Ramsey, televizyon haberlerine maruz kaldığınız süreyi azaltmanızı öneriyor. “Şu anda bütün haberler sürekli değişim halinde ve hepsi de olumsuz ” diyor. “Günde yalnızca bir kez haberleri izlemek size farklı şeyler yapmak için de zaman sağlayacaktır.” Bununla birlikte, egzersiz yapmanın önemini vurguluyor. “Fiziksel olarak sağlıklıysanız, zihinsel olarak da sağlıklı olmalısınız. Ben gerçekten çok küçük olan kamaramda ağırlıklarla egzersiz yapardım. Aynı zamanda zihinsel olarak da formda kalın. Kitap okumak ve farklı bir şeyler yapmak buna yardım eder. Bu, yeni bir şeyler öğrenmek için de kusursuz bir fırsattır.”

Bir denizaltıyı 'içinde 130 kişi bulunan çelik bir tüp' diye tanımlıyor; uzun bir görev esnasında sürtüşmeler olabileceğini kabul ediyor ve 'çatışmayı erkenden önleyin' diyor. “Birbirinizle sohbet edin; sorunların neler olduğunu öğrenin.”

'MAHRUM KALDIĞINIZ ŞEYLERDEN ZİYADE SAHİP OLDUKLARINIZA ODAKLANIN'

Ramsey’in son tavsiyesi 'orada olan şeylerin tadını çıkarmak'. Mahrum kaldığınız şeylerden ziyade sahip olduğunuz şeylere odaklanın. “Bundan sonra neler olacağı meselesinden uzak durmaya çalışın” diye ekliyor. “Yalnızca kontrol edebildiğiniz şeyleri kontrol edebilirsiniz.”

  • Christopher Jamison/Keşiş

Jamison, İngiliz Benedictine Cemaati’nin başkanı ve ‘Mutluluğu Bulmak: Tatmin Edici Bir Hayat İçin Manastır Basamakları’ adlı kitabın yazarı. Bir keşiş olarak geçirdiği yaklaşık 50 yıllık deneyime dayanarak, yaşadığımız krizden kaynaklanan yalnızlık ve kendi kendine yeterlilik meselelerini ele alan ‘alonetogether.org.uk’ adlı bir web sitesinin kurulmasına yardımcı oldu.

Jamison, “Bütün ülke farklı duyguların kabarttığı dalgaların arasından geçiyor” diyor. “İlk aşamalarda en çok gündeme gelenlerden biri öfkeydi. İnsanlar süpermarketlerdeki insanlara kızdı; stok yapan insanlara kızdı; evde kalmayan insanlara kızdı... Bunun yanı sıra, etrafta çok fazla korku var ve daha sonra insanlar kendilerini yalnız ve sıkılmış hissedecekler.”

Manastır geleneği bu tür duygulara karşı bizlere nasıl yardımcı olur? “Eğer günü farklılaştırmadan olduğu gibi bırakırsanız, durum içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Fakat kendi ritminizi yaratırsanız, günün daha sürdürülebilir, katlanılabilir ve keyifli olduğunu görürsünüz.”

CAN SIKINTISI VE UYUŞUKLUK FARKI

Jamison can sıkıntısı ile uyuşukluk arasında bir çizgi çekiyor. “Can sıkıntısı, yapacak hiçbir şeyin olmadığı durumda, uyuşukluk ise yapmaktan sıkılmayacağınız bir şeyler varken söz konusu olur. Çoğu insan ikinciden muzdariptir; ancak içinde bulundukları zor durumdan kurtuldukları için ‘eskiden öyleydim’ derler. Manastırdayken insanlar sürekli olarak çanları çalıp bir sonraki adımda ne yapmanız gerektiğini söylüyor, bu sayede sıkılmaya vaktiniz olmuyor.”

Buradaki anahtar öge olumlu düşünmektir. “Güne şikayetlerinizi tekrarlayarak başlamayın. Hayatta olduğunuzu ve hâlâ iyi şeyler olduğunu hatırlayarak başlayın. İlerleyen saatlerde zor şeyler yapmak zorunda kalabilirsiniz ama bunu adım adım gerçekleştirin. Şükranla başlayın; ardından yeni gün ve zorluklarıyla yüzleşmek için tanrıdan yardım dileyin. Ardından gidin ve zorlukların hakkından gelin.” Peki bunların tamamı tanrıya inanç duymayı gerektirmiyor mu? Jamison şöyle diyor; “Tanrıya inanmadan da şükran duyabilirsiniz.”

  • Sir Robin Knox-Johnston/dünya turu yapmış bir denizci

Knox-Johnston, 1969 yılında, dünya çapında bir yat yarışında evine ulaşmayı başaran tek yarışmacı olduğu için, dünyanın çevresini bir tekneyle kesintisiz olarak dolaşan ilk insan oldu. O zamanlar yirmili yaşlarının sonundaydı ve 10 metrelik yelkenlisiyle yaptığı yolculuk 312 gün sürdü.

Yolculuğun onuncu haftasındayken, Knox-Johnston’un telsizi bozuldu. “Bu çok sinir bozucu oldu” diyor. “İnsanların beni aradığını duyabiliyor ama yanıtlayamıyordum.” Dört buçuk ay boyunca, onun hakkında hiç kimse hiçbir şey duyamadı. Hatta, Times dergisi bir ölüm ilanı bile hazırladı.

Peki kendini zihinsel olarak nasıl sağlam tuttu? “Bu durum beni endişelendiriyordu” diyor. “Şiir okumaya başladım. Mareşal Wavell’ın ‘Diğer İnsanların Çiçekleri’ adında güzel bir antolojisi vardı. Bütün bu harika şiirleri hafızama kazıdım. Dümenin başında otururken bunları kendi kendime okuyordum.”

'PROGRAMIMA UYMAYA ÇALIŞTIM'

“Düzenli bir programa uymaya çalıştım. Geceleri uyuyordum ama tabii ki bazen güvertede olmak zorunda olduğumdan bunu yapamıyordum. Kendime akşam yemeği hazırlardım, her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol eder, ardından gidip biraz uyurdum; üç ya da dört saat sonra uyanıp bir şeyleri kontrol eder sonra yeniden yatağa dönerdim. Daha sonra, güneş doğarken kalkıp bir fincan kahve içer, kahvaltımı yapar, tekneyi kontrol eder ve nerede olduğumu anlamak için etrafı kolaçan ederdim.”

Beslenme işi çok kolaydı ama yanına 12 şişe viski, 12 şişe brendi ve 120 kutu bira almıştı ve akşam yemeğinden önce içtiği sigaranın yanında bir duble viski veya brendiyle keyif çatıyordu. Peki hiç sarhoş oldu mu? “Orada tek başınasın,” diyor ve vurguluyor; “Bu aşırı aptalca olurdu.”

Bir arkadaşın eksikliğini hissetti mi? “Aman Tanrım, evet,” diyor, yine net biçimde. “Bir cumartesi gecesi Avustralya yakınlarından geçerken telsizim çalışmaya ve ritmik bir müzik duyulmaya başladığında, kendi kendime ‘burada tek başıma ne halt ediyorum’ diye düşündüm. Ama sonra şöyle dedim: Hâlâ bu işin içindeyim. Hiçbir şey uğruna bundan vazgeçmeyeceğim.” Peki ya cinsellik? “Bunu aklınızdan çıkarmanız gerekiyor” diyor. “Tekneyi yürütmek için tüm enerjinize ihtiyacınız var.”

  • Christa Byrne/küçük bir İskoç adası sakini

Daha önce bir otel ve şimdi bir kitapçı işleten Byrne, kocasıyla birlikte 40 yıldan bir süredir Inner Hebrides bölgesindeki Colonsay adasında (nüfusu 135) yaşıyor. Burası, Birleşik Krallık’taki en izole yerleşimlerden birisidir.

Byrne açısından kendi kendine yeterli olmak bir yaşam biçimi. “Diğer insanlar her gün ne yiyecekleri düşünüp bunun için alışveriş yapmaya alışkın” diyor. “Biz bir ay boyunca yetecek kadar alışveriş yapıyoruz. Bu tamamen farklı bir düşünce yapısı.”

Ada hayatının artıları ve eksileri var. “Burada suç yok ve insanlar birbirlerine karşı nezaket çerçevesinde davranıyorlar. Öte yandan, insanlar herkesin yaptıklarından haberdar.” Peki bu tecrit hali onun moralini bozuyor mu? “Hayır” diyor. “Ben çok kolay bir insanım. Ancak bazı insanlar için bunu yapmak neredeyse imkânsız. Bu yüzden burada büyük bir nüfusa sahip olamıyoruz. Bir bahar sabahıysa burası cennet gibidir ama kışın, haftalar ve aylar boyunca yaşanması gerçekten zor.”

Byrne, ada yaşamını karakterize eder biçimde yıllar boyunca süren kavgaların azaldığını ifade ediyor. “İnsanların kendi görüşleri var ve bazen onların söylediklerini dinlerken tüyleriniz diken diken oluyor ama genel olarak hepimiz bu hayatı birlikte yaşadığımızın farkındayız.” Ayrıca içki içme alışanlığının da eskisi gibi olmadığını söylüyor. “İnsanlar her hafta sonu en az bir arabanın şarampole yuvarlanmasının pek de parlak bir fikir olmadığı gerçeğini kavradılar.”

'KENDİNİZİ MEŞGUL EDİN'

Tecritle yeni tanışanlar için ne tür ipuçları vermek istiyor? “Kendinizi meşgul edin. Ortalıkta avarelik yapmayın. Sabah kalkıp giyinin ve günlük bir plan yapın. Zamanınızı boşa harcamak çok kolaydır ve bu ruhunuzu çürütür.” Hiç sıkıldığını hissediyor mu? “Bunu gerçekten bilmiyorum” diyor. “Okumak için her zaman iyi bir kitap var; özellikle de bir kitapçının sahibiyseniz.”

Yazının aslı The Guardian sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)