Jean Jaures’den Burjuva Devriminin Marksist Analizi: Fransız Devrimi’nin Sosyalist Tarihi
TKP’nin lideri Dr. Şefik Hüsnü Deymer’in okuduğu ilk ciddi siyasi eser buydu. Türkiye’de ilk sosyalist partiyi kuran Hüseyin Hilmi de, TKP’nin lideri Dr. Şefik Hüsnü de sosyalizme Jean Jaures’in yolundan girmişlerdi.
Selçuk Gürsoy
1910 yılında İstanbul’da başlarında İştirakçi Hilmi olan bir grup genç aydın, Osmanlı Sosyalist Fırkası’nı kurmaya hazırlanıyorlardı. Fransa’ya mektup yazarak Jean Jaures’ten lideri olduğu Fransız Sosyalist Partisi’nin programını istediler. Bekledikleri cevap geldi. Jaures’in İştirakçi Hilmi’ye hitaben gönderdiği cevabi mektubunu, İştirak dergisinin altıncı sayısında yayınladılar.
Derginin bir sayfasını, etrafını çiçekli dallarla süsleyerek tamamıyla bu mektuba ayırmışlardı. Jaures, partinin programını gönderdiğini, her türlü yardıma hazır olduğunu belirttikten sonra, mektubuna şöyle son veriyordu: “Metin, gayur (çalışkan, gayretli) ve sabit-kadem (kararlı) olunuz. Bu meslek (sosyalizm) daima metanet, daima ciddiyet kabul ve tavsiye eder. Türkiyeli biraderlerimize selamlarımın arzını rica ederim.”
Dr. Şefik Hüsnü Deymer 1935 yılında Komünist Enternasyonalin VII. Dünya Kongresi’ne TKP delegesi olarak katılmıştı. Kongre sonrasında kaleme aldığı ayrıntılı otobiyografisinde sosyalizmle nasıl tanıştığını açıklarken; “Paris’te kaldığım dönemde (1906 – 1912) Jaures’in, Pressense’nin, Sembat’nın hitap ettiği büyük mitinglerin tümüne düzenli olarak katılmaktan geri durmuyordum. J. Jaures’in tutkulu bir hayranı haline gelmiştim. Okuduğum ilk ciddi siyasi eserler, Jaures’in yönetimi altında yayınlanmış olan Büyük Fransız Devrimi Tarihi oldu” diye yazmıştı.
Sadece sosyalistler de değil, aynı yıllarda Paris’te öğrenci olan Yahya Kemal de Paris günlerini andığı şiirine “eski Paris’te bir ömür geçti; / Jaures’in gür sedası devrinde” dizeleriyle başlamıştı.
FELSEFE PROFESÖRÜ, MİLLETVEKİLİ, BÜYÜK HATİP…
J. Jaures 1859 yılında doğmuştu. 1881 yılında Ecole Normale Superieur’den birincilikle mezun oldu. Felsefe öğretmenliği yaptı. 1885 yılında milletvekili seçildiğinde yirmi altı yaşındaydı. Bu dönemde mecliste cumhuriyetçilerle birlikte oturuyordu. 1889 seçimlerinde seçilemeyince Toulouse Üniversitesi’ne dönerek ikinci bir doktora tezi yazdı. Tezinin konusu Alman sosyalizminin kaynakları üzerineydi. Luther, Kant, Fichte ve Hegel’de Alman sosyalizminin kaynaklarını araştırmıştı.
1892 yılında Carmaux madencilerinin grevini desteklemesi Jaures’i sosyalistlerle buluşturdu. 1893 yılında yeniden meclise girdiğinde artık Fransız Sosyalist Partisi saflarındaydı. Dreyfus davası patlak verdiğinde kararlı bir şekilde Dreyfus’u savundu. 1898 seçimlerinde parlamentoya giremedi. 1902 seçimlerinde yeniden milletvekili oldu ve Fransız sosyalist hareketinin çeşitli kanatlarının birleşmesinde öncü rolü üstlendi.
Tanıyan herkesin ifade ettiği en önemli özelliklerinden biri çok iyi bir konuşmacı olmasıydı. Kalabalıklar üzerinde olağanüstü bir etki yaratırdı: “Sesi önce boğuk ve birörnek çıkardı. Sonra, yavaş yavaş değişir, tatlı ve güçlü bir hal alırdı. Konuşması ağırdı; güneyliler gibi şarkı söylercesine vurgular yapar, heceleri tane tane ve açık açık söylerdi. Ağzından çıkan her söz, en ilgisiz dinleyiciyi bile etkilerdi. Konuştukça canlanırdı. Yumruğunu aşağıdan yukarıya doğru sallar, bütün varlığı söylediklerine katılırdı. Alnından terler boşanırdı. Sesi yıldırımlar saçarak gürler, ardından, batan güneşin ekinleri okşaması gibi hafifleyerek yayılırdı…”
1914 YAZI
Birinci Dünya Savaşı öncesindeki on yıl boyunca İkinci Enternasyonal toplantılarının en önemli gündem maddesi savaş sorunu olmuştu. Bu on yıl içinde, uluslararası proletaryanın olası bir savaşı engelleyebilmek için başvurabileceği yöntemler ile savaş çıkarsa savaş sırasında alınması gereken tutum uzun uzun tartışılmıştı.
Jaures 1905 yılından itibaren meclis içinde mücadele etmekten, halka açık ajitasyona, işçilerin genel grevinden ayaklanmaya kadar bütün araçlarla savaşa karşı etken siyasetin savunucusu olarak ortaya çıktı. Savaşın, Fransız ve Alman sosyalistlerinin dayanışmasıyla önlenebileceğine inanıyordu. 1913 yılında askerlik süresini iki yıldan üç yıla çıkaran bir yasanın kabul edilmesini önlemek için meclis içinde ve dışında ateşli bir kampanya yürüttü. Bütün ulusçu basın tarafından Alman yanlısı bir hain olmakla suçlandı. 1914 yılının Haziran ayında Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliahdının öldürülmesi üzerine bütün Avrupa’da savaş çanları yeniden çalmaya başladı.
29 Temmuz’da Enternasyonal Bürosu’nun Brüksel’deki toplantısına katıldı. 31 Temmuz günü meclisten çıkıp L’Humanite bürosuna uğradı. Sonra arkadaşlarıyla birlikte akşam yemeği için yakınlardaki bir kafeye gitti. Bir silah patladı. Genç bir fanatik Jaures’e ateş etmişti. Jaures’in öldürülüşünün ertesi günü Fransa’da genel seferberlik ilan edildi. Savaş başladı.4
BURJUVA DEVRİMİNİN SOSYALİST TARİHİ
Fransız Devriminin Sosyalist Tarihi 1901-1904 yılları arasında önce makaleler dizisi olarak, ardından binlerce sayfalık dört cilt olarak yayımlandı. Bu yıllar, çok parçalı Fransız sosyalist hareketinin birleşme çabalarının gündemde olduğu yıllardı. Jaures kurulacak birliğin demokratik bir cumhuriyetin siyasi çerçevesi içinde gerçekleşebileceğini düşünüyordu. Fransız Devriminin Sosyalist Tarihi bu stratejiye tarihsel bir meşruiyet kazandırmak için tasarlanmıştı. Jaures, bu çalışmasıyla, Fransız Devrimi’nin halka dayandığını ve bu nedenle Devrim’in yalnızca temsili demokrasinin değil, nihayetinde sosyalist ve demokratik bir cumhuriyetin kurulacağının ilanı olduğunu, Fransız sosyalizminin köklerinin Fransız Devrimi’ne dayandığını göstermek istiyordu.
Kitabın ilk cümlesi, bu kapsamlı çalışmanın amacını ve içeriğini açık bir biçimde ifade eder. İlk cümlede; “1789’dan 19. Yüzyılın sonlarına kadar meydana gelen olayları, halk yığınlarının, işçilerin ve köylülerin yararına, sosyalist bakış açısından anlatmak istiyoruz” denilmişti. Bu anlatım, Devrim’i kapitalist-burjuva devrimi olarak gören Marx’ın materyalist tarih anlayışı perspektifi doğrultusundaydı.
Fransız Devriminin Sosyalist Tarihi’nin bir amacı da partiyi ve proletaryayı siyasi ve tarihsel olarak eğitmekti. Jaures’e göre kitabın başlığında yer alan “sosyalist” ibaresi, kitabın birincil amacı olan işçilerin ve köylülerin siyasi olarak eğitilmesi ereğini tam olarak tarif ediyordu.
Sonraki yıllarda bu abidevi eserin pek çok özet baskısı yayımlandı. Elimizdeki kitap, Henry Heller’in hazırladığı ve önsözünü yazdığı bir baskıdır ve İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir. Kitap, Devrim’in nedenlerinin analiziyle başlayarak Robespierre’in idamına kadar gelen on yedi bölümden oluşuyor. H. Heller, her bölümün başına hem Devrim’in ilgili döneminin olaylarını özetleyen, hem J. Jaures’in bu olayları yorumlayışını açıklayan birer özet-açıklama da eklemiştir.
Jaures sadece Devrim’in gelişmelerini analiz etmekle kalmamış, tarihsel olaylarda bireylerin rolünü de teslim ederek, başta Robespierre olmak üzere Devrim’in liderlerinin de canlı bir anlatımını okura sunmuştur.
Jaures’in bazı yazıları daha önceden Türkçe olarak basıldıysa da Fransız Devriminin Sosyalist Tarihi daha önce yayımlanmamıştı. Ama elbette okur olarak dileğimiz, kitabın özgün halinin, tümünün Fransızcadan çevrilerek Türkçeye kazandırılmasıdır.