Jedi'lar engizisyonda!

"Obi-Wan Kenobi" serisi, ait olduğu 'evrenin' yüzünü kara çıkartmayan ve dediğimiz gibi Star Wars hayranlarını bir ölçüde tatmin edecek bir yapım. Diğer kişilerde ise bizde olduğu gibi biraz 'tadı damağımızda kaldı!' hissiyatı yaratacak muhtemelen!

Kerem Bumin kbumin@hotmail.com

1977 yılında başlayıp 1983 yılında sonlanan ilk Star Wars Triology’sinden sonra gelen (ve 1999’da "Yıldız Savaşları: Gizli Tehlike" ile 'açılış' yapan) ikinci üçleme, George Lucas’ın kurmuş olduğu ve başlı başına sinema dünyasında ayrı bir 'evren' yaratmış bir klasik serinin zorunlu olarak eklenen 'devam' bölümleri olmayıp, efsanevi bir hikâyenin, daha doğrusu bir 'destanın' köklerini açığa çıkarma çabasıydı ve belli ölçülerde bunu yerine getirdi. Beyazperdede gördüğümüz son triology’de (2015-2019) ise söz konusu karakterlerin yetişkin, hatta yaşlılık hallerini görmüştük. Bu karakterlerin en önemlilerinden ikisi, önce çocukluğuna, sonra gençliğine ve tabii ki değişimine tanık olduğumuz Anakin Skywalker ve ustası Qui-Gon Jinn’in yanında tabiri caizse 'çıraklık' dönemini bitirmiş ve çok sağlam bir Jedi şövalyesi olma yolundan ilerleyen, genç Obi Wan Kenobi’ydi.

Bu arada hatırlatalım ki, beyazperdede ilk defa, yaşlı olarak gördüğümüz Obi Wan’ı büyük oyuncu Alec Guinness oynamıştı.

Star Wars 'bayiliğini' (!) satın alan Disney+ kanalının bize sunduğu "Obi Wan Kenobi" serisi, doğal olarak başta Star Wars hayranları olmak üzere birçok izleyiciyi heyecanlandıracak bir projeydi. Her ne kadar kanal, daha önce "Boba Fett’in Kitabı" gibi genelde vasat bulunan uyarlamalara el atmış olsa da...

Tabii ki sürprizleri bozmamak adına çok detaya girmeyeceğiz ancak baştan belirtmekte fayda var: "Obi Wan Kenobi" serisi, her açıdan başarılı değil, hatta ara sıra hikâye ve görsellik açısından zayıflıklar taşıyor ama her şeye rağmen serinin hayranları bizce yeterince zevk alacak ve belki de hayallerindeki Star Wars efsanesi bu seriyi izledikten sonra da hasar almadan yoluna devam edebilecek!

.

JEDI’LAR DÜŞÜŞTE!

Aslında "Obi Wan Kenobi" serisi, kronolojik açıdan bakarsak Star Wars serisinin üçüncüsü ile dördüncüsü arasındaki bir zaman aralığını seçiyor. Seri, ilk bölümünde bağlı olduğu son filmi hatırlatarak (Star Wars 3), yani iki tarafın da ağır hasarlı çıktığı Obi Wan Kenobi/Anakin Skywalker çarpışması sonrasını gösteren bir sekans sunarak ilginç bir başlangıç noktası oluşturuyor. Ardından araya nerdeyse 10 senelik bir süre koyup, hikâyesini gerçek anlamda başlatıyor.

Ewan McGregor’ın bir kez daha canlandırdığı baş kahraman, oldukça 'klişe' kokabilecekken genelde akıcı duran bir hikâye ve başrol oyuncusunun büyük gayretiyle seyircinin dikkatini ayakta tutmayı başarıyor. Birazdan değineceğimiz serinin kötüleri 'Engizitörler', bizce serinin düşman 'kontenjanını' yeterince dolduramasalar da diğer sağlam yan karakterler senaryoya bir zenginlik katmayı beceriyor. Obi Wan’ın bir yandan kurtulamadığı suçluluk ve pişmanlık duygusuyla boğuşurken, diğer yandan da henüz çocuk yaşta olan "Star Wars"un 'öz' kahramanları Luke ve Leia’yı uzaktan koruması kuşkusuz senaryonun 'tek yönde' akmasını engelliyor ve hem karakterlerin geliştirebileceği hem de hikayeye ilginç 'twist'ler atılabilecek bir alan açıyor.

Geleceğin Kraliçesi Leia’yı, Alderaan gezegeninde yaşayan Bail ve Breha Organa ailesine emanet etmiş olan Kenobi, dikkatini daha çok kız kardeşinden daha mütevazı bir hayat süren Luke üzerinde yoğunlaştırmış durumda. Tabii ki işler beklenildiği gibi gitmiyor…

Obi Wan Kenobi (Ewan McGregor) ve Prenses Leia (Vivien Lyra Blair).

Hikayenin 'tutarlılık' açısından en önemli 'çıpalarından' birini elbette Ewan McGregor’un güçlü performansı oluşturuyor. Daha önce tanık olduğumuz 'acemilik' dönemlerini ustasının yardımıyla başarıyla tamamlayan ve 'himayesinde' olan, öğrencisi Anakin üzerinde bu derece önemli ve kutsal bir 'yön belirleyici' görevine soyunan Obi-Wan Kenobi'nin yaşadığı büyük başarısızlık, hatta fiyasko, onun neden 10 yıldır, 'inzivaya çekilmiş' gibi yaşadığını açıklıyor. Ewan McGregor’un çizdiği Kenobi, sadece sakin ve 'fark edilmez' bir yaşam süren, sıradan işlerle günlerini dolduran ve bir kez daha himayesinde olan bir genci 'karanlık tarafa' kaptırmak istemeyen yorgun ve bezgin bir karakter değil… Serinin en başından itibaren gezegende Jedi’ların 'düşüşte' olduğunu, o 'şaşalı günlerin' çok geride kaldığını hatta birçoğunun öldüğünü, hayatta kalanların da kaçak bir hayat sürdüğünü görüyoruz. Belki de şu ana kadar gördüğümüz en pesimist Star Wars dönemi bu!

ZAYIFLIKLAR İYİ NİYETTEN GELİYOR!

"Obi Wan-Kenobi" dizisinin zayıflıkları bizce aslında beceriksizlikten ziyade 'hayranları tatmin etme' gayretinden doğuyor. Bu tutum, bazı avantajlar kadar aksaklıkları da beraberinde getiriyor: McGregor karakterinin serinin sonunda dile getirdiği (film serisine selam veren) efsanevi sözler bile biraz 'konu dışı' gibi duruyor. Hikâyede zaman zaman boşluklar ve gereksiz uzunluklar var ve her ne kadar duygusal sahneler genelde başarılı bir şekilde sunulsa da biraz 'gevşek' bir yönetmenlik hissediliyor.

Bir de tabii dizinin hedef aldığı zaman aralığını düşünürsek gerçek bir gerilim yaratmak başlı başına bir sorun çünkü çok önceden (önceki filmlerle) bu karakterlerin akıbetini, hangilerinin hayatta kalacağını vb. zaten biliyoruz!

Seride büyük bir merakla beklediğimiz aksiyon sahneleri (Star Wars’un mirasını düşünürsek) çok başarılı, görkemli hatta devasa olması gerekirken nadiren beklenen etkiyi yaratıyor. Kuşkusuz bazı sekanslar, özellikle son bölümlerde zekice kullanılmış bir ışıkla ve özenle kurulmuş kamera açılarıyla belli bir seyir keyfi veriyor ancak dediğimiz gibi bu sekanslar serinin bütününe baktığımızda nadir… Özellikle serinin ilk bölümündeki kaotik kaçıp-kovalama sekansı ne seriye ne de ait olduğu efsaneye hiç yakışmıyor!

Üçüncü Kız Kardeş (Moses Ingram)

McGregor dışında oyunculuklara bakacak olursak; değindiğimiz gibi serinin 'kötülerini' canlandıran 'engizitörler' Star Wars potansiyelini düşündüğümüzde biraz silik ve düşük kalıyorlar. Aralarından sıyrılan tabii ki 'üçüncü kız kardeş' Reva’ya hayat veren Moses Ingram oluyor. Karakterinin yaşadığı ikilemler hikâyede ilginç noktalara varabiliyor. Bir de bizce göze çarpan, genelde 'aksesuar' gibi kullanılan çocuk oyuncu performanslarının tamamen dışına çıkıp, küçük yaşına rağmen eksiksiz ve derin bir portre çizen Vivian Lyra Blair’den gelen küçük Leia kompozisyonu var. Carrie Fisher görebilseydi gurur duyardı herhalde!

Sonuç olarak "Obi-Wan Kenobi" serisi, ait olduğu 'evrenin' yüzünü kara çıkartmayan ve dediğimiz gibi Star Wars hayranlarını bir ölçüde tatmin edecek bir yapım. Diğer kişilerde ise bizde olduğu gibi biraz 'tadı damağımızda kaldı!' hissiyatı yaratacak muhtemelen!

Tüm yazılarını göster