Jeolojik çağlarda insan 'izi' var!

Son yıllarda iklim değişikliği ve insan türünün bu duruma dair etkileri tartışılırken, Ölü Deniz’de keşfedilen bulgular, 'insan etkisi'nin düşündüğümüzden uzun bir süredir yaşanmakta olduğunu ortaya koyuyor. 11 bin 500 yıldır gezegenimizi değişime zorluyoruz.

Abone ol

DUVAR - Bilim insanları, dünyanın jeolojik süreçlerinde insanın neden olduğu değişikliklerin en erken ipuçlarını ortaya çıkardılar ve gezegenin iklimi ve ekosistemlerini 11 bin 500 yıldan beridir etkilediğimizi belirtiyorlar.

Ölü Deniz'den çıkarılan çekirdek örneklere göre, bölgedeki erozyon oranları, bu zaman diliminde başka yerlerde olanlara tamamen aykırı ve insanın yaratıcılığının düşündüğümüzden çok daha erken başlamış olduğunu ortaya çıkarıyor.

İsrail’deki Tel Aviv Üniversitesi'nde baş araştırmacı olan Shmuel Marco, “İnsanların doğal çevre üzerindeki etkileri şimdi tüm gezegeni tehlikeye atıyor. Bulgular, temel süreçleri anlamak için çok önemli” diyor ve "Bulgularımız, Dünya'nın jeolojisi ve ekosistemleri üzerindeki önemli insan etkisinin başlangıcına ilişkin nicel bir değerlendirme sağlayacaktır" diye ekliyor.

Bulgular, İç Ölü Deniz Havzası'nı kazmak için 457 metre uzunluğunda bir sondaj kulesi kullanan Ölü Deniz Derin Sondaj projesinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Havzanın derinliklerine inen araştırmacılar, 220 bin yıllık bir çökeltiye ulaştı ve bölgedeki tarımın başlangıcı ile erozyon ve kumlaşma eğilimlerindeki anormallikler arasında çarpıcı bir bağlantı buldular.

Mevsimsel seller sırasında bölgede biriken yaklaşık 3 ila 4 kat daha fazla ince tortu bulunduğunu ve bu tortunun önceki bin yıldan daha fazla olduğunu tespit ettiler. Bulgu, bölgedeki en eski insan yerleşimiyle çakışıyor. Ekip, doğal bitki örtüsü çekilip yeni bitkilerle değiştirildiğinde ve doğal bitki ve çimlenmeyi daha da azaltacak biçimde otlayan hayvanlar için ormansızlaşma gerçekleştirildiğinde, 11 bin 500 yıl önce benzeri görülmemiş bir şekilde erozyon oluşumunun kolaylaştırıldığını öne sürüyor.

Bu değişiklik, 220 bin yıl öncesine uzanan daha önceki çökelti kayıtlarında görülmüyor.

Marco bunu, "Mevsimsel seller nedeniyle Ölü Deniz'e taşınan ince kumun üç kat arttığını fark ettik" sözleriyle açıklıyor.

'İNSAN ETKİLİ JEOLOJİK ÇAĞ'IN ADINI KOYMAK GEREKEBİLİR

Shmuel Marco, "Bu yoğunlaşmış erozyon, Holosen dönemindeki tektonik ve iklim rejimleriyle uyuşmamaktadır; Holosen, 11.700 yıl önce Pleistosen'den sonra başlayan jeolojik çağdır” diyor.

Bu bulgu, gezegende insan etkisi kaydını genişletmesi, gelecekte neler olabileceği konusunda daha fazla bilgi sunması bakımından önem taşımakla kalmıyor; ayrıca jeologların yeni bir jeolojik çağının (tartışmalı Antroposen -İnsan Çağı-)  adını koymamıza ihtiyaç duyup duymadığımızı anlamalarına da yardımcı olabilir.

Araştırma grupları yıllardır Uluslararası Jeoloji Bilimleri Birliği’ne (IUGS) en azından insan etkisinin dahil olduğu  yeni bir jeolojik çağın resmen ilan edilmesi yolunda çağrı yapıyorlar.

Geçen sene açıklandığı üzere, bir jeolojik çağın kurulması için bilim insanları, jeolojik etkinin küresel ölçekte olduğunu onaylamalı ve bu etki, gelecekteki jeolojik kayıtlarda açıkça tanımlanabilecek kadar önemli olmalıdır.

Örneğin, 66 milyon yıl öncesine dek süren Kretase döneminin sona ermesinin kuş olmayan dinozorların kitlesel ölümüyle belirlendiği düşünülse de aslında metal iridyum çökeltilerinde bulunan bir 'altın çivi' ile tanımlanır ki bu madde de Dünya'nın iç tabakalarında görülebilir.

Dinozorların hızlı yok oluş sürecini başlatan o meşhur meteor, Dünya ile çarpıştığında büyük miktarda metal iridyum tortusu yeryüzünü sarstı ve gezegeni sonsuza dek değiştirecek bir olaya dair belirgin bir jeolojik imza yarattı. Araştırmacılar, 1950'lerden bu yana nükleer silahları kullanılması ve radyoaktif tortulara yepyeni bir tabaka koymamız nedeniyle, jeolojik kayıtlarda insan kaynaklı değişiklikler tespit ettiler. Diğer ekiplerse, Antroposen çağının Avrupalıların Amerika'yı sömürgeleştirdiği 1610 yılında veya 1700'lerin sonlarındaki sanayi devriminin bir sonucu olarak gerçek anlamda başladığını iddia ediyorlar.

Bu yılın başlarında araştırmacılar, gezegenimizin yüzeyinde, insan etkisiyle olmasa da beklenmedik ve ani bir mineral çeşitliliği tespit ettiler; bu nedenle, Antroposen’in son üç yüzyılı kapsaması gerektiğini savunuyorlar.

İnsan etkisine ilişkin en son bulgulara yalnızca Ölü Deniz bölgesinde rastlanırken, IUGS'in küresel ölçekte aradığı kanıtlar henüz hiçbir yerde bulunamadı. Bulgular, gezegenin jeolojik süreçlerindeki etkimizin tahmin ettiğimizden çok daha uzun bir geçmişi olduğunu gösteriyor.

Makalenin aslı Science Alert Magazine'de yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)