Ji boyé Zagon - Yasa için
Bize yasaya çelme atmamızı, yasaya değil onlara hürmet etmemizi fısıldıyorlar! Onlar kendilerine bir yücelik ve yanılmazlık tahsis etmişler. İki ellerini yana gerip göğüslerine doğru bükerek, “Biiiz…” diye köpürdüklerinde, Tanrı’dan rol çalıyorlar.
Bilal Cantürk
Yasanın ağırlığını hissettik vicdanımızda;
keskinliğinde yuvarlandı fikrimiz.
Rabbimiz haktır dediğimiz için
bizi öldürecek misiniz;
bizi tıkamak mı istiyorsunuz?
Biz yüreğimizde sevgi taşıdık,
Dürüstçe yürüdük sokaklarda
Sahipliği, yüceliği iddia etmedik!
Yasadır yaşamı sürdürülebilir kılan; yasasızlığın yoğun sisi altında düğümlenen ruh, nasıl hayretle “Bu nedir?” diye meraka düşebilir, gözle görülmeyenin, uzakta olan yıldızın merakına?
Teraziyi eksik tartanları, yaptıkları işlerde fesat karıştıranları gördün mü?
Yasa’ya haram karıştıranları, yalan isnat edenleri, onu gizleyeni gördün mü?
Bunlar Hakk’tan bir söz mü aldılar ki kendilerinden bu kadar eminler!
Eğer öyleyse, haydi ölümlerini bir istesinler bakalım!
Hayır görmedim diyebilmem ve diyebilmen mümkün mü, hem de gözüme ve gözüne sokula sokula olurken, canımı ve canını, fikrimi ve fikrini acıtırlarken?
Yasanın dili ve rengi yoktur, kısacası mekânda değildir; ya da o her renk, ırk, dil, ve her mekân ve zamandadır; o uzay-zamandaki her olayın perçemine peşrev çekmiştir:
Bê perwenda Wî pel jî naweşe, (Onsuz yaprak bile düşmez,)
Destê Wî li ser hemo destaye. (Eli her elin üstündedir Onun)
Bê gotina Wi ti tiştek nameşe, (Onun sözüyle olmayan kıpırtı olmaz,)
Şîyana Wi li ser hemo dilaye. (Kudreti kuşatmıştır bütün kalpleri Onun.)
Yasalar öznesini ve nesnesini bulmadan, onları vicdanlarında ve akıllarında taşıyanlar olmadan hükümlerini nasıl icra edebilirler ki! Bizden yasayı terk etmemizi, dilbazlık, dinbazlık ve bataklıktaki kurbağalar içinde en büyük kurbağa edasıyla davranmamızı istiyorlar. Bize yasaya çelme atmamızı, yasaya değil onlara hürmet etmemizi fısıldıyorlar! Onlar kendilerine bir yücelik ve yanılmazlık tahsis etmişler. İki ellerini yana gerip göğüslerine doğru bükerek, “Biiiz…” diye köpürdüklerinde, Tanrı’dan rol çalıyorlar.
Ezê ligel hewar bi qelêşim vî şanokê, (Feryat ile bu merasimi yırtayım,)
Tinebûnêra xwezil bibin heval van hovan. (Yoklukla dostlukları olsun bu görgüsüzlerin.)
Kanê Zagon ey hewar, kanê Zagon! (Nerede Yasa eyvah, nerede Yasa!)
Hewar bikim ezê bi dengbêjaran! (Ozanlarla ben feryat edeyim!)
Kanê Peyv ey hewar, kanê Peyv! (Nerede Kelam eyvah, nerede Kelam!)
Ewan zuda qelişandin xêlya Peyvê! (Çoktan yırttılar onlar Kelamın duvağını!)
Nedir bu yasa? Çağlardan bugüne süzülen yahut bugüne çekiştirilen bir medeniyet ışığı mıdır o?
Yasa zulüm müdür: falanı filanı, şunu bunu, ötekini berikini ait olmadığı yere koyup tutmak mıdır; ait olmadığı zamanda tutmak mıdır; elbisenin içindekine değil de, elbiseye iltifat ve taltif etmek midir; muhtevaya değil de, lafza saygı mıdır?
Yasa kudret midir; itibara teşne midir ki israfı muteber kılsın!
Yasa işinde, fikrinde ve niyetinde dürüst ve alçakgönüllü olmaktır derim; bilerek haddinde eylemek, yani yasanın çizdiği sınırın berisinde kalarak yaşamaktır, derim.
Kibir ne ise yasa o değildir, diyorum. Dürüst olmayı kibirlerine yediremeyenler, öyle burnu havada dolaşarak göğü yaramayacaklardır. Benim gibi ölümlü olan sizler! Bana karşı kibirlenerek ölümü satın alacağınızı mı düşünüyorsunuz? Bunu kim size söyledi? Size karşı kibirlenen, görürken el-pençe divan hayranlıkla iç geçirdiğiniz, birisi mi? “Biz, bizim önümüzdekileri bu iddia üzerinde yaşarken bulduk” mu diyeceksiniz?
Ve onlar neredeler, sizi duyuyorlar mı?
Özgürlük gücünü yasadan, korku ve kibir ise zulümden alır, demek istiyorum.
Tanrı sonsuz kudretini insana özgürlük diye üflemiştir.
Öyleyse ancak yasa için kaygılanırsam özgürce yaşayabilirim.
Yasalı yaşayanlara selam olsun!