Katar’da devam eden Dünya Kupası’na dair tartışmalar, ilk düdüğün çalmasıyla birlikte biraz durulmuşa benziyor. İster istemez, oyunun doğası gereği gözler bir kez daha sahaya çevrildi. Futbolun kirli, çürük ve adi yönleri arka plana itildi ve sahada olanın sahana kalması, dışarıda olup bitenin sahaya yansımaması dilekleriyle gözler futbol topuna çevrildi. Bir oyunun organizasyonu bu kadar kötü ve kirliyken, oyunun kendisini ondan ayırıp ayıramayacağımız ayrı bir tartışma konusu. Madem şu anda sahaya odaklandık, oradan devam edelim.
Malum bu dünya kupasının en belirleyici özelliklerinden birisi büyük ihtimalle Messi ve Ronaldo’nun son turnuvası olması. Kimilerine göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük iki oyuncusunu aynı sahnede son kez görüyoruz. Özellikle ikilinin İspanya’da Barcelona ve Real Madrid formalarıyla zirveye çıkan rekabetinin, ülkeden ayrılmalarıyla bitmesi konuşulmuştu. Şimdi, son kez aynı sahnedeler. Bunun üzerine çok yazıldı çizildi. Bu satırların yazarı, 1986’dan bu yana Arjantin’i tutar Dünya Kupaları’nda ve en iyisi Messi’dir. Maradona’dan sonra tabii!
Messi ve Ronaldo’nun son turnuvası olması bir dönemin kapanması anlamına da geliyor. Ama bu turnuvada onlarla aynı sahneyi yıllardır paylaşan, her şeye rağmen bu oyunu neden sevdiğimizi bize hatırlatan çok önemli isimler de veda turuna çıkmış durumda. Misal Luka Modrić. On yıldır Real Madrid ile elde etmediği başarı kalmayan, 2018’de ülkesi Hırvatistan ile Dünya Kupası finali oynayan, turnuvanın en değerli oyuncusu seçilen, aynı yıl Messi-Ronaldo döngüsünü kırarak Ballon d'Or ödülünü kazanan Luka Modrić, 37 yaşını geride bıraktı ve bir sonraki turnuvada artık olmayacak.
Bir başka yıldız Robert Lewandowski de yaş haddinden sonraki turnuvalarda göremeyeceğimiz isimlerden. Her ne kadar ülkesiyle uluslararası turnuvalarda başarılar yakalayamasa da, özellikle 30 yaşından sonraki çıkışı takdire değer. 2020-21 sezonundaki performansının Ballon d’Or ile ödüllendirilmemesi çok eleştirilmişti. Bu turnuvada ülkesi Polonya adına Dünya Kupası’ndaki ilk golünü de kaydeden oyuncu bir eksiğini daha tamamlamış oldu böylece.
Aktif futbolcular içinde dünya kupalarında en çok gol (10) atan isim Alman oyuncu Thomas Müller’e de veda vakti. Müller, yeterince Alman olmamakla eleştirilen bu turnuvadaki takımın içinde bunun aksi gibi duran birkaç isimden biri arasında. Disiplini, profesyonelliği ve tam bir görev adamı olmasıyla bu yazıyı boşa çıkaracak isimlerin de başında geliyor. 33 yaşındaki oyuncunun ‘Alman disiplini’ ile kariyerine devam edip, 2026’da 37 yaşında da kendisini kadroda yer bulmasına kim şaşırabilir ki!
Brezilya’nın 38 yaşındaki deneyimli savunmacısı Thiago Silva’nın bahtsızlığı 2002’de kupayı kazanan jenerasyona yetişememiş olması olabilir. Neymar gibi çok yetenekli ama şımarık/sorumsuz bir oyuncunun liderliğinde katılmak zorunda kaldı dünya kupalarına hep. 2014’teki 7-1’lik Almanya felaketinde kadroda olmaması, en büyük şansıydı belki de. Şimdi bu turnuva kariyerini taçlandırmak için bulunmaz nimet.
Dört yıl öncenin şampiyonu Fransa’nın iki büyük oyuncusu da veda ediyor düşler sahnesine bu turnuvayla büyük ihtimal. 35 yaşını geride bırakan kaleci Hugo Lloris yine zirvede veda etmek isteyecek bu sahneye. Tıpkı son kupası olduğunun farkında olarak turnuvaya asılan Olivier Giroud gibi. Thierry Henry ile birlikte Fransa adına en çok gol (51) atan oyuncu konumunda olan Giroud, bu turnuvada ‘şanslı’ olduğunu biliyor. Çünkü asıl forvet olan Benzema turnuva öncesi sakatlanıp kadrodan çıkarılınca Giroud ilk 11’de kendisine yer bulma şansı yakaladı. Ve bir gol daha atarsa Fransa tarihine geçerek kapatacak Dünya Kupası serüvenini.
Eden Hazard daha 31 yaşında ve bir Dünya Kupası daha olmayabilir aslında. Ama 2019’da Chelsea’den Real Madrid’e transfer olduğundan bu yana bir sürü talihsizlik yaşadı, verilen şansları da değerlendiremedi. Şu anki formuyla Belçika takımına seçilmesi ve ilk 11 oynaması imkansız gibi. Ama yıllardır birlikte oynayan takımın kaptanı olduğu için kendisine yer buluyor. Fakat hayal kırıklığı bir performans sergiledi. Bu turnuva onun Dünya Kupası’na değil, üst düzey futbola da veda ettiği gerçeğini gösteriyor sanki. Kulüp takımında üst düzey oysa da Belçika ile o düzeyi hiç yakalayamayan Kevin de Bruyne için de son turnuva olabilir bu. Bu turnuvada şimdiye kadar hayal kırıklığı olan takımın vedası halinde tekrar geri döner mi, göreceğiz. 32 yaşına yaklaşan oyuncunun bir sonraki turnuvada takımın içinde olması zor görünüyor.
Şu ana kadar turnuvanın en iyi takımı görüntüsü veren İspanya iki büyük efsanesine veda edecek bu turnuvada belli ki. Jordi Alba ve Sergio Busquets. On yıldır Barcelona ve milli takımda yan yana forma giyen ikili bir kupa ile veda etmek istiyorlar kuşkusuz. 33 yaşındaki Alba ile 34 yaşındaki Busquets 2012’deki Avrupa Şampiyonluğu’nun ardından bir kez daha zirveye çıkmayı hak ediyorlar tabii ki.
Katıldığı her turnuvada ‘gönüllerin takımı’ olan Uruguay’ın da iki emektarı için son turnuva olacak bu. İlki çok tanıdık. Uzun uzun anlatmaya gerek yok: Fernando Muslera. 36 yaşındaki file bekçisi 40’ta da kaleyi korur mu, bu olursa şaşırmamak lazım. Çünkü bir istikrar abidesi. Takımın bir başka yıldızı 35 yaşındaki Luis Suárez ise Avrupa defterini kapatıp ülkesine döndüğünde ufak ufak emekliliğe hazırlandığının sinyallerini vermişti. Bu turnuvadaki ilk maçında da o havaya çoktan girdiği gösterdi maalesef.
Son olarak Gareth Bale’i anmadan olmaz. 2021’de Avrupa Şampiyonası’ndan sonra milli takımı bırakacağını açıklamıştı ama ülkesi Galler’in Dünya Kupası macerasına kayıtsız kalamadı. 33 yaşındaki futbolcu ilk Dünya Kupası maçında ilk golünü de atarak tarihe geçti. Dört yıl sonra Bale hâlâ aktif olabilir ama milli takımda olur mu, Galler buralara tekrar gelir mi? Bekleyip göreceğiz.
Diyeceğim o ki, bu kupa iki büyük oyuncunun sonunun başlangıcı anlamına geliyor büyük oranda. Gözler de haliyle hep onlarda. Ama bu oyunu güzelleştiren, sevme sebebimiz olanlara da dikkatle bakmayı ihmal etmeyelim. Modrić’in çalışkanlığını, Lewandowski’nin dokunuşlarını, Müller’in iradesini, Thiago Silva’nın soğukkanlılığını, Giroud’nun fırsatçılığını, Hazard’ın tekniğini, De Bruyne’un oyun aklını, Jordi Alba’nın bindirmelerini, Busquets’in zekasını, Suárez’in inadını, Bale’in milli takımdaki liderliğini, Lloris ve Muslera’nın çevikliklerini bir arada son kez görme fırsatı çünkü bu.