Kaan Murat Yanık: Dünya ile savaşan karakterler inşa etmeye çabalıyorum
Yazar Kaan Murat Yanık'ın son kitabı "Uzakların Şarkısı" Everest Yayınları etiketiyle okurlarla buluştu. Yanık, karakter yaratışı ile ilgili "Derinlikli, gel-gitleri olan, dünya ile aralarında bir savaş sürdüren karakterler inşa etme gibi bir çabam var" dedi.
Serkan Türk
DUVAR - Kaan Murat Yanık son romanı Uzakların Şarkısı, geçtiğimiz günler Everest Yayınları etiketiyle okuyucu ile buluştu. Romanın yazılış sürecinde birkaç ay boyunca Kars'ta yaşayan Yanık, kitapta Kars’a yapılan bir yolculuğu, yozlaşmış ilişkileri, farklı psikolojik temellerdeki karakterlerle ele alıyor. Yanık, "Uzakların Şarkısı, hayatımın dokusu seyrek zamanlarından yapılmış bir roman diyebilirim. Zaman zaman o doku yok oluyor. Bilhassa birinci bölümde yaşanan olaylar ile geçmişim arasında demirden bağlar var" diyor.
Son romanın yazım serüveninde yeni bir durakta olduğunun göstergesi. Birkaç yıllık yazın geçmişinde okurlarınla aranda kurduğun sıkı bağı daha ileriye taşıyacak bir sıçrayış gibi Uzakların Şarkısı. Çoğu okuduğumuz romanda karakterden çok tipler ön plana çıkarken karakter yaratma becerine değinir misin?
Benim karakterlerimin çoğunun psikosomatik bozuklukları var. Belki de şuurumda veya gayri şuurumda çözülen çelişki yumaklarına sahip olan benzer tipler oluşturmak hoşuma gidiyor. Derinlikli, gel- gitleri olan, dünya ile aralarında bir savaş sürdüren karakterler inşa etme gibi bir çabam da var. Gogol, Dostoyevski, Tolstoy gibi klasik romancıların katmanlı karakter izohipslerinden çok etkilenmiştim. Kafası karışık, saf ve fakat öfkeli karakterler…
'YAZMAK ÖFKEMİ YATIŞTIRIYOR'
“Ulumak bir kurt için neyse, yazmak benim için odur, diye düşündüm fakat bomboştum. Kökümden sökülmüşlerdi sanki. İnsan, içindeki ve dışındaki boşlukların arasında kalınca yok oluyor” diyor roman kahramanın. Yazmanın sendeki tam karşılığı ve tanımı neye denk geliyor?
Tam da böyle. Yazmak öfkemi yatıştırıyor. Yazma eylemi, bana hiçbir zaman yaşayamayacağım bir âlemin gediğini açıyor ve ben tereddüt etmeden o boşluktan içeri süzülüyorum. O dipsiz kuyuda veya o uçsuz bucaksız yerde ne yapacağımı hesaplıyorum. Bazen dört yanı aynalarla dolu bir odada kendime bakabiliyorum o yerde.
Romanın yazılış sürecinde birkaç ay Kars civarında yaşadığını biliyorum. Uzakların Şarkısı yaşadıklarını geride bırakmak arzusuyla Kars’ta kendini bulan Bünyamin’in Besti Nine ile tanışmasından sonra yeniden nefes alabildiğini, samimiyeti öğrendiği ilk bölümle açılıyor. Yolculukların edebiyattaki yansımaları ile ilgili neler söylersin?
Yolculukla başlayan bir roman veya film bana çok iyi geliyor. Hayatındaki mutlu anların bileşkesi nedir diye sorsan cevabım bu olurdu; karlı bir kış gününde trene binerek uzaklara giden bir adamın hikayesini izlemek veya okumak… Uzakların Şarkısı’nda bunu yaptım. Okumak istediğim bir romanı yazdım. Orhan Pamuk’un Kar romanı, İtalo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu eseri bana bu heyecanı vermişti. Edebiyatımız bu anlamda çok zengin. Sanırım genetik kodlarımızdaki göçerlik mevzusunun etkisi de var bu işte. Tedbil-i mekan olgusunu seviyoruz.
“Bazı şarkılar notalardan değil hatıralardan yapılmalıdır” diyorsun romanın bir bölümünde. Ya Uzakların Şarkısı?
Uzakların Şarkısı, hayatımın dokusu seyrek zamanlarından yapılmış bir roman diyebilirim. Zaman zaman o doku yok oluyor. Bilhassa birinci bölümde yaşanan olaylar ile geçmişim arasında demirden bağlar var. Aslında tıpkı Bünyamin karakteri gibi yüzleşmekten korktuğum zamanlarla hesaplaştığım anlar oldu.
Osmanlı İstanbul'u, konuşan papağanlar, şiir ve musiki, zamanlar arasında yolculuk. Büyülü gerçekçilikle masalsı bir dünya yaratmak romanın öne çıkan yanları. Modern dünyadan okurunu uzaklaştırma arzusu mu bu?
Aslında zamanı bir bütün olarak algılatma isteği diyebilirim. Roman da İpek Böceği’nin dediği gibi zaman dediğimiz mefhum olmuş ve bitmiş bir şey… Biz yaşanmış olanın içinden geçiyoruz. Çırpınıyoruz. Modern zamanlar ile tarihi bir araya getirip masalsı bir dünya inşa etme gayretim yine kendimle alakalı bir mesele. Bunu en başta kendim için yapıyorum. Sonra bana inanlar varsa onlarla birlikte yürüyoruz.
Okurlarınla sıklıkla buluşuyorsun. Bu tür buluşmalarda neler öne çıkıyor? Ne tür sorular soruyorlar? Kimler senin okurların?
Bu buluşmaları çok önemsiyorum. Okurlarımla romanlardaki çatışmalar üstünde tartışmayı seviyorum. Bilhassa hem Doğu ile Batı’nın ayrımı ve Türkiye’nin sinir uçları kabul edilen meseleler hakkında; muhafazakarlık- laiklik gibi.
Siyasi panoraması olan romanları irdelemek veya benim romanlarımdaki figürleri deşmek hem bana hem de okurlara iyi geliyor. Aynı zamanda üniversite öğrencileri veya çalışma hayatına yeni girmiş gençlerin hayata bakış açılarını, alışkanlıklarını, yaşama biçimlerini de gözlemlemiş oluyorum. Tabii okurlarımla aramda kurduğum bağ ayrıca kutsal bir şey benim için.
Şiir, öykü ve iki roman yayımladın. Bundan sonra ne bekliyor bizi?
Bundan sonra hep roman yazmayı düşünüyorum.