Kabil’in ötesinde, Afganistan’da insani bir kriz büyüyor

Çatışma, kuraklık ve Covid’den oluşan kusursuz fırtınanın sarstığı Afganistan'daki insani kriz, Kabil Havalimanı'nın ötesine uzanıyor.

Abone ol

Astrid Sletten*

Bir yardım görevlisi olarak, çatışma, kuraklık ve Covid’den oluşan kusursuz bir fırtınanın ülkeyi nasıl sardığına ilk elden tanık oluyorum. Ülkeyi terk etmek yerine Kabil Uluslararası Havaalanı’na uçmak ve ülkeden kaçmaya çalışan ailelerle yollarımızın kesişmesi, bana gerçeküstü bir şey yaşadığımı hissettirdi. Üç gün boyunca havaalanı arazisindeki bir sahra hastanesinde mahsur kaldım; kalabalıklar ve yaşanan kaos şehre giden bütün yolları kapatıyor, patlayan silah hiçbir şekilde uyumaya izin vermiyordu.

2003 yılından beridir eğitim, beslenme ve barınma gibi yardımlar sağladığımız Norveç Mülteci Konseyi’ne ait yardım operasyonuna başkanlık etmek üzere Afganistan'a dönmüştüm. Pek çok meslektaşımla konuşurken, Afganistan’daki insani krizin Kabil Havaalanı’nın çok daha ötelerine uzandığını açık biçimde görüyorum.

KRİZ BÜYÜYOR, KAYIPLAR ARTIYOR

Bu yılın başından beridir yarım milyonu aşkın insan çatışmalardan kaçmak zorunda kaldı. Ocak ayından beridir büyüyen çatışmalarda 5 bin sivil daha katledildi. Milyonlarca insan, çatışmalar ve serbest düşüşe geçen ekonomi sebebiyle geçim kaynaklarını yitirdi; pek çoğu beslenme ve barınma giderlerini ödemek için büyük miktarda borç aldı. Dünya Bankası, ülkedeki yoksulluk oranının yüzde 70’in üzerine çıkabileceği uyarısında bulunuyor.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Afganistan’da yıkıcı bir kuraklık yaşanıyor. Nüfusun neredeyse üçte biri acil durum seviyesine çıkan açlıkla yüz yüze ve bu durumun önümüzdeki aylarda daha da kötüleşmesi bekleniyor. Bitkin düşmüş aileler tarım arazilerini sattıklarını ve sırf hayatta kalabilmek için göçmen kamplarına yerleştiklerini söylüyorlar.

Covid salgını ise durumu daha da kötü hale getirdi. Ülke şimdiden üç büyük salgın dalgası yaşadı. Dünya Sağlık Örgütü, nüfusun yalnızca yüzde beşinin aşılanmış olması sebebiyle, yerinden edilmiş topluluklar arasındaki yeni bir vaka artışının hızla şehirlere yayılmasından korkuyor. Bu durum, hâlihazırda çatışmaların yol açtığı acil durumlarla başa çıkmakta zorlanan sağlık sistemine daha fazla yük bindirecek.

Afgan siviller, hayatta kalmaları ve hayat kurtarıcı destek sağlamaları için yardım kuruluşlarına bel bağlamış durumda. Ne var ki yardım kuruluşlarının bu krize geniş çaplı bir insani müdahale yapabilmeleri için üç alanda gerçekleştirilmesi gereken eylemler söz konusu.

SİLAHLAR SUSMALI VE TEMAS SAĞLANMALI

Öncelikle, tüm silahlı gruplar, sivillerin hayatlarını koruma doğrultusunda en yüksek düzeyde özen göstermeli. Geçen hafta gerçekleşen havaalanı saldırıları, henüz çatışmaların sona ermediğinin açık bir işaretiydi. Bütün taraflar için sivilleri ve sivil altyapıyı koruma yükümlülüğü söz konusu. Onları hedef alan şiddet sona ermeli. Hastaneler ve okullar güvenli yerler olarak kalmalı.

İkinci olarak, insani yardım görevlilerinin, Afganistan sathında ihtiyaç duyan tüm topluluklara engellenmeden ulaşabilmesi gerekiyor. Bu, eğitim programlarımıza yeniden başladığımızda, hem erkek hem de kız çocukların derslere katılabilmesi gerektiği anlamına geliyor. Bu da demek oluyor ki, kadın ve erkek personelimiz yardım sağlamak için özgürce hareket edebilmeli.

Bu koşulların yaratılması için Taliban ile görüşmek çok önemli. Tarafsız biçimde çatışmaların taraflarıyla etkileşim kurmak, silahlı gruplarca denetlenen bölgelerde yaşayan topluluklara yardım sağlayan kuruluşlar açısından standart bir uygulamadır. Somali’de El-Şebab’la konuşuyoruz. Afganistan’da yıllardan beridir Taliban yetkilileriyle temas halindeyiz ve netice itibariyle, ülkenin hükümet kontrolü dışındaki bölgelerinde çalışabiliyoruz.

Yardım ekiplerimiz, faaliyette bulunduğumuz birçok ilde Taliban tarafından denetimden geçti. Her durumda, çalışmalarımıza devam etmemiz istendi. Verilen bu güvencelerin, önümüzdeki haftalar ve aylarda sahada engelsiz ulaşıma dönüştürülmesi gerekiyor.

NATO SİLAHLAR YERİNE İNSANİ YARDIMA KAYNAK SAĞLAMALI

Son olarak, yardım sağlayan ülkelerin insani yardım faaliyetlerini hızlandırması ve finanse etmesi gerekiyor. Şu anda 18 milyonu aşkın insan -yani nüfusun yarısı- yardıma muhtaç durumda ve bu sayı giderek artıyor. Buna karşın, Afganistan’ın 2021 yılı için duyurduğu yardım çağrısı, yılın sekiz ayı içinde yalnızca yüzde 40 oranında finanse edildi.

Artık sona eren askeri ve siyasi projeleri için trilyonlarca dolar harcayan NATO ülkeleri, arkalarında bıraktıkları yerinden edilmiş insanlara yardım sunan kuruluşlara hızlı ve esnek bir finansman sağlama hususunda ahlaki yükümlülük taşıyorlar.

Önümüzdeki haftalarda yeniden faaliyete geçmeyi umut ediyoruz. Bu, özellikle de büyük stres altında olan ve gelecekleri konusunda kendilerini belirsiz bir durumda hisseden özverili Afgan meslektaşlarımız söz konusu olduğunda yanıtlaması zor bir soru. Ulusal personel, ülkedeki yardım topluluğunun büyük kısmını oluşturuyor ve başarılı bir insani yardım için gerekliler.

Afganistanlı dostlarını desteklemeye ve bunu sürdürmeye niyetli olanlara duydukları bağlılık, gerçekten de övgüye değer. Bununla birlikte, güvenlik koşulları elverişli hale geldiği anda ülkeye daha fazla uluslararası personel getirmeyi de planlıyoruz. Taliban’ın son sürat iktidara dönmüş olması tüm nüfusu büyük ölçüde etkiledi. Kabil Havaalanı’nda ortalık karışırken, ülkenin dört bir yanındaki sıradan Afganlar her zamankinden daha tehlikeli bir gelecekle yüz yüze. Temel insani yardımlar için daha fazla beklemeleri mümkün değil.

*Astrid Sletten, Norveç Mülteci Konseyi Afganistan ülke direktörüdür.

Yazının orijinali The Guardian sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)