Bu hafta iki büyük olay oldu. Elektrikteki gibi kademeli gaza
geçiş ile ilgili kanun geçti ve İran doğalgaz tedarikini kesti.
Korku filmi gibi bir giriş değil mi! Ama sakladıkları ile tam bir
belgesel, sonuna kadar okuyun derim.
Sondan başlayalım, 20 Aralık akşamı ülke tarihinin en büyük
döviz vurgunu oldu ve 18,2 TL’ye çıkan dolar kuru ertesi sabah 11,2
TL seviyesine kadar düştü. O gece milyarlarca dolar satıldığı ve
sabah alındığı söyleniyor. Onlar kazandı ve bu halk kaybetti. İşte
toplum bunları konuşurken 21 Aralık akşamı bazı kanunlarda
değişiklik yapılması ile ilgili bir kanun geçti. O kanunu iktidar
“TRT payı ve enerji fonu kalkacak” diye pazarladı ve "kademeli
elektrik fiyatlandırması getireceğim" diyerek kademeli zammın önün
açtı. Hiçbir partinin karşı çıkmadığı, hatta çekimser oy kullandığı
(HDP ve İYİP) ve daha kötüsü, bir partinin kabul oyu bile verdiği
(CHP) kanun teklifi o gece geçti.
İktidara mecliste yüz verince, halktan astarını nasıl istediğini
elektriğe yüzde 52-127 zam, konutlarda gaza yüzde 25 zam ile
gördük.
Bu durum AKP’yi çok mutlu etti. Kasalar boştu ve kademeli zamma
karşı çıkacak muhalefet yoktu. Bu fırsatla kademeli gaz zammını
içeren bireysel emeklilik kanununu 19 Ocak akşamı geçirdi. CHP yine
kabul oyu verdi (57 kabul), HDP yine çekimser kaldı (15 çekimser).
İYİP (14) ve TİP (4) ret verdiler. Ama sonuçta katılanların yüzde
90’ının KABUL oyu ile geçti.

GAZDA YOKLUK-YOKSUNLUK HALİ
AKP’nin her kanunu mutlaka halka ek bir fatura getirmiştir. Bu
ülkede 20 yıldır yaşayan herkes bunu bilir. Son bir ayı yaşayanlar
da bunu bilir. Ama siyaset bunu bilmediğimizi zannediyor,
deneyimlemediğimizi ve de bunu unutacak kadar aptal olduğumuzu
zannediyor.
Tam bunları konuşacak iken İran’dan kesinti haberi geldi. Ortada
zam düzenlemesi var ama gaz mı yok? Bu durum böylesi anlık ve sert
geçişlerde yaşanan, geçmişte de yaşanmış olan bir durum. Böyle
giderse hep yaşanacak da. Aslında şimdi farklı bir evreye geçtik;
enerjide yokluk ve yoksulluk durumu. Birincisinin nedeni enerji
bağımlılığı, ikincisinin nedeni ise bu bağımlılığın yarattığı
yoksulluk.
İşin kötüsü, “zam var mı?”, “gaz var mı?” gibi iki soru ile baş
başayız.
ENERJİ SUİSTİMALİ KADER Mİ?
Gaz bulacak mıyız? Gaz bulsak bile ona ödeyecek para bulacak
mıyız? Çelişkiler bundan da derin. Çünkü siyaset böyle giderse,
muhalefet iktidara bu kadar arka çıkarsa işimiz çok zor. Öncelikle
siyaset, enerji konusunu suistimal ediyor ve enerji sorununu sadece
bir enerji sorunu görecek kadar teknokratlığa soyunabiliyor.
İktidarın çok açık ve net bir enerji politikası var; enerjiyi bir
sermaye transferi aracı olarak kullanmak. Muhalefet de iktidarın bu
politikasına arka çıkarak toplumsal dertleri olmadığını ortaya
koyuyor ve bu suça ortak oluyor.
Çok açık ki ülkede sermaye transferini referans almış bir
siyaset var ve iktidar ayrı, muhalefet ayrı bunu suistimal ediyor.
Siyasetin bu enerji suistimali felaketi doğuruyor.
ENERJİDE RUSYA’NIN SÖMÜRGESİ MİYİZ?
2020 yılında Türkiye 48,3 milyar sm³ gaz ithal etti. Bunun üçte
birini binalarda, üçte birini sanayide ve kalan üçte birini de
elektrik üretiminde kullandı. Bu gazın ithalatında birinci Rusya
oldu. Onu Azerbaycan ve İran takip etti. Ayrıca borular dışında
sıkıştırılmış olarak Cezayir ve Nijerya gibi ülkelerden gemilerle
getirttik. EPDK’nın bu verilerini sizin için basitleştirdim ve
tablo olarak hazır ettim.
Bu resme bakarsanız aslında tüketimimizin sadece onda birinin
İran’ın sağladığını görürsünüz. Ama biraz geri çekilip sürece
bakarsanız çok daha farklı bir resim görürsünüz.
Mesela AKP’nin her kanun düzenlemesi sonrası faturalara mutlaka
zam geldiği, gelmiyorsa bile başka türlü finanse eden formülün
yaratıldığını görürsünüz. Ama biraz geriye giderseniz, mesela 2002
yılına, konut ve hizmetlerde (yani binalarda) toplam tüketimin 3
milyar sm³ olduğunu görürsünüz. Yani bugün 19,3 milyar sm³ olan
tüketim, AKP’den önce 3 milyar sm³’müş. Peki bunun ne demek
olduğunu biliyor musunuz? Mesela Enerji Bakanlığı'nın neden sık sık
“enerji tüketim rekoru kırdık” dediğini, güneşi ile kavrulan Adana,
Mersin, Antalya’ya neden gaz götürüldüğünü hiç düşündünüz mü?
Sadece bugüne değil geçmişe de bakmak gerekiyor ve orada sermaye
transferi politikasını görmek gerekiyor!
DOĞALGAZA ÖNCE DOLAYLI ZAM GELDİ!
Kademeli elektrik zammının olduğu gün gaza da çok güzel zam
geldi. Biz konutlara yüzde 25 zam kısmına takıldık haliyle. Ama
elektrik üretiminde kullanılan gaza yüzde 15, bunun dışında kalan
kısma da yüzde 50 zam geldi. Bu demektir ki, kullandığımıza yüzde
25 fazla ödeyecekken, dolaylı olarak kullandığımız, yani elektrik,
sanayi ve ticarethanelerin faturalarını onlardan alacağımız
elektrik, mal ve hizmet üstünden ödeyeceğiz.
Ama dahasını söyleyeyim. AKP bu işi çok sevdi, halka doğalgaz
faturası yerine elektrik, mal ve hizmet faturası üstünden gaz
faturası ödetiyor. Öyle bir zam ki, bütün zamların kaynağı. Mesela
geçen yıl ocak ayında sanayi 1 sm³ için 1,414 TL öderken, ocak
zammı ile 6,3 TL ödeyecek. Kademeli ile de bunun 7,56 TL’ye
çıkacağı haberleri basında geçen hafta dolaşmaya başladı.
Bu zamlar birkaç gün sonra günlük alışverişimize yansıyacak.
KAHROLSUN RUSYA
Türkiye’de ortalama bir birey kendinden çok Rusya’ya çalışır.
Rusya en çok gaz, kömür, petrol ve bu yıl da en çok buğday ithal
ettiğimiz ülke... Bunu neden söylüyoruz, enerji dediğiniz şey bir
sermaye transferidir ve Rusya bunun en vücut bulmuş halidir.
Enerji meselesini anlamak işin bugünü değil, geçmişi değil,
enerji verimliliğini de anlamanız lazımdır. Bunu anlamazsanız bu
denkleme TOKİ’yi koyamazsınız, Şehircilik Bakanlığı’nı hiç
koyamazsınız.
2002 yılına Türkiye 78 milyon ton petrol eşdeğeri enerji
harcadı. Bu, 2020’de 147 milyon tondan fazla petrol eşdeğeri enerji
harcamasına çıktı. 2020’de enerji ithalatımız ise 114 milyon ton
petrol eşdeğerinden fazla oldu. Böylece son 20 yılda 665 milyar
doları enerji ithalatına verdik ve iklimi değiştirdik. Ne kadar çok
enerji ithalatı, o kadar çok vergi ve iklim değişikliği
demekti.
ENERJİ VERİMLİLİĞİNİ KİM ÖLDÜRDÜ?
Bu haftanın skandalı, muhalefet destekli "doğalgazda fiyat
kademesi yetkisinin BOTAŞ’a verilmesi". Ama ikinci bir skandal var
ki, meğerse bu zam elektrikte dağıtım şirketlerine yaradığı gibi,
gazda da tedarik firmalarına yarıyormuş. Kendi anlaşmaları pahalı
kalınca gazı BOTAŞ'a satıp farkı BOTAŞ'a finanse ettiriyorlarmış.
Yani zammın gideceği adres belli gibi. Hikâye uzun ama şuradan detayı dinleyin. Ama
dahası İran’ın kestiği gaz Türkmenistan’dan ucuza alıp bize
pahalıdan sattığı gazmış!
Bütün bunlar ve daha fazlasını geçen hafta Meclis konuşmadı.
İktidar buna dair tek bir belge sunmadı, muhalefet de sormadı!
Resmen boş kâğıda oy verdiler.
Gaza kademeli zam ve gaz kesintisi skandalı ile skandallar
bitmiyor, yeni başlıyor. Bu skandalları yaratmak için bu ülke
enerji verimliliğini öldürdü, bu yüzden enerji verimliliğinde bazı
politikaları uygulamadı, bazı politikalarını önce 2017’ye, sonra
2020’ye ve en son 2030’a öteledi. Şu an ülkede bir tane parti yok
ki enerji verimliliği politikasına sahip olsun, bir tane kurum yok
ki asli görevi olan enerji verimliliği hayata geçmesin diye
kapatılmasın.
Öyle olunca kar yağınca ülke böyle teslim oluyor, bize de
skandalı kalıyor.
Hepimiz bir enerji belgeselinde figüran gibi değil miyiz
kardeşim?