Kadın Dayanışma Vakfı 155 davayı inceledi: Boşanmaların yüzde 88’inde şiddet var

Kadın Dayanışma Vakfı 16 şehirde boşanma ve nafaka davalarını inceledi. Vakfın Yoksulluk Nafakası Araştırması, 155 davanın yüzde 88’inde kadına yönelik şiddet olduğunu ortaya koydu.

Abone ol

DUVAR - Kadın Dayanışma Vakfı’nın yayınladığı Yoksulluk Nafakası Araştırması Eylül 2024 raporunda Medeni Kanun’daki haklardan taviz verilmemesinin önemi vurgulandı. Boşanma davalarının gerisindeki toplumsal cinsiyete dayalı şiddete dikkat çekilen raporda, mevcut yoksulluk nafakası düzenlemesinin bir sorun olarak gösterilmesi eleştirildi.

KANUN DEĞİŞİKLİĞİ 5 YILDA SIK SIK GÜNDEME GELDİ

Vakfın 2019 yılında yayınladığı ilk rapordan bugüne Yoksulluk Nafakası Araştırması’nın kamuoyunda büyük yankı uyandırdığına değinilen raporda, “Aksini gösteren sosyolojik verilere ve toplumsal tepkiye rağmen aradan geçen beş yılda mevcut yoksulluk nafakası düzenlemesi bir sorun olarak gösterilmeye devam etmekte, nafaka düzenlemesi tartışması sık sık raftan indirilerek, Medeni Kanun alanındaki farklı değişiklik önerileri ile yeniden gündeme getirilmektedir. Bu araştırma yeni yasama döneminde TBMM gündemine gelmesi beklenen yeni yoksulluk nafakası düzenlemesine ilişkin tartışmalara katkıda bulunmayı amaçlamaktadır” denildi.

NAFAKA DÜZENLEMESİ NEDEN KAYGI UYANDIRIYOR?

Raporda yeni yoksulluk nafakası düzenlemesine karşı kamuoyunda geniş yer bulan tepkinin sebebi şöyle anlatıldı: “2019 yılında daha kapsamlı bir düzenleme içinde yeniden ele alınacağı belirtilerek geri çekilen yoksulluk nafakası teklifi, 2022 yılından itibaren kadının soyadı, boşanmada kusur şartı, aile hukukunda arabuluculuk gibi birçok değişiklik içerecek kapsamlı bir Türk Medeni Kanunu değişikliği içinde tekrar konuşulmaya başlandı. 2021 yılında hukuka uygunluğu halen tartışma konusu olan bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, Türk Medeni Kanunu’nda yapılacak değişikliklere ilişkin kaygının artmasına sebep oldu.”

‘2016’DAN BERİ BENZER POLİTİKALAR İZLENİYOR’

Türkiye’nin toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti ve ev içi şiddeti önlemeye yönelik uluslararası bir düzenlenme olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ‘ailenin korunması’ politikası çerçevesinde savunulduğuna dikkat çekilen raporda, bu algının hala sürdürülmeye çalışıldığı belirtildi. Geleneksel değerlerin hakim olduğu ataerkil aile hedefiyle hazırlanan kanun tekliflerinde, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesiyle elde edilen hakların yok sayıldığına değinilen raporda, “Bu yaklaşım, kadınların yaşamlarında hak kayıplarına neden oluyor. Yoksulluk nafakasına yönelik değişiklik önerilerini başlatan 2016 tarihli Boşanmaların Önlenmesi Meclis Araştırma Komisyonu raporundan beri Medeni Hukuk ve kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda benzer politikaların izleniyor” ifadeleri yer aldı.

KADINA ŞİDDETE KARŞI ETKİN YARGISAL MÜCADELE

Raporda, kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırıların son bulması ve kadın şiddetle etkin yargısal mücadele talebiyle, şu öneriler gündeme getirildi: “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından sonra ailenin korunması odaklı bir şiddetle mücadele planı uygulanmaya başlanmıştır. Devlet, kadına yönelik şiddet verilerini kamuoyu ile paylaşmadığı gibi bu veriler hakkında kanaat oluşturmayı sağlayabilecek adli istatistikleri de sınırlı şekilde yayınlamaktadır. Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı toplumsal cinsiyete dayalı şiddete ilişkin veri toplamalı ve paylaşmalıdır.”

16 şehirde Aile ve Asliye Hukuk Mahkemeleri’nce görülmüş 155 boşanma ve nafaka davası incelenerek hazırlanan araştırmada, elde edilen sonuçlara yönelik şu görüşler paylaşıldı:

DAVALARIN YÜZDE 88’İNDE ŞİDDET İDDİASI VAR: Boşanma ve nafaka davaları ile cinsiyete dayalı şiddet arasında önemli bir ilişki tespit edilmiştir. 2019 araştırmasıyla kıyaslandığında 2024 araştırması verilerinde şiddet iddiaları bakımından artış söz konusudur. İncelenen boşanma davası dosyalarının yüzde 88,4 gibi önemli bir oranında şiddet iddiası bulunmaktadır. Dosyalardaki şiddet iddialarının yüzde 97’si psikolojik şiddet, yüzde 73’ü fiziksel şiddet, yüzde 60’ı ekonomik şiddet, yüzde 17’si cinsel şiddet ve yüzde 1’i dijital şiddet iddiasıdır. Kadınlar boşandıktan sonra, özellikle çocukları varsa bağımsız bir konut edinemediklerini, çalışsalar da ancak ailelerinden aldıkları destekle yaşamlarını sürdürdüklerini dile getirmiştir.

HER 4 NAFAKA DAVASININ BİRİNDE ŞİDDET SÖZ KONUSU: İncelenen dava dosyalarının yüzde 25’inde ceza soruşturması bulunmaktadır. Yani araştırma sonuçlarına göre her 4 nafaka davası dosyasından birinde konu kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı ve ev içi şiddet söz konudur. Birçok dosyada kadınlar, eşlerinin kendilerini öldürmeye çalıştığını, evlilik içi tecavüze maruz kaldıklarını, hamile iken dahi fiziksel şiddet gördüklerini, eve kilitlendiklerini, psikolojik şiddet gördüklerini, sürekli aşağılamaya maruz kaldıklarını, borçlandırıldıklarını ve mallarını satmaya zorlandıklarını dile getirerek farklı şiddet iddialarında bulunmuşlardır. Dava dosyalarının yüzde 42’sinde 6284 sayılı Kanun’un uygulaması doğrultusunda verilmiş kararlara rastlanmıştır.

MESLEK VE GELİR DÜZEYİ BAKIMINDAN UÇURUM VAR: Kadına yönelik şiddet beyanı bulunan yargılamalarda güvenlik tehdidini ortadan kaldıracak önlemler alınmadan karar verilmemelidir. Nafaka ve diğer mali yükümlülükler belirlenirken iradenin özgürce oluşmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır. Yargılama masraflarında adli yardıma hükmedilen dosyaların oranı yüzde 34’tür ve bu kararların yüzde 96’sı kadınlar için verilmiştir. Davalara taraf olan kadınların toplumsal konumları, genel itibariyle erkeklerden geridir. Kadın ve erkekler arasında eğitim düzeyi bakımından tespit edilen paralellik ise meslek ve gelir düzeyi itibarıyla yaşanan uçurumu daha da ilginç kılmaktadır.

İŞSİZ KADIN ORANI YÜZDE 48, ERKEK ORANI YÜZDE 9: Davalara taraf kadınların yüzde 2,7’si okuma yazma bilmezken, yüzde 13’ü ilkokul, yüzde 8,7’si ortaokul, yüzde 33,9’u lise, yüzde 30,4’ü üniversite, yüzde 6,5’i yüksek lisans mezunudur. Erkeklerin ise yüzde 15’i ilkokul, 11’i ortaokul, 30’u lise, yüzde 35’i üniversite ve yüzde 2’si yüksek lisans mezunudur. Dosyalardaki verilere göre işsiz kadınların oranı yüzde 48 iken erkeklerde bu oran sadece yüzde 9’dur. Herhangi bir geliri olmayan erkeklerin oranı sadece yüzde 7 iken, kadınların yüzde 47’si herhangi bir gelire sahip değildir. Erkeklerin yüzde 80’i asgari ücret ve üzeri ücrete çalışırken bu oran kadınlarda yüzde 46’dan ibarettir. Nafaka davalarına taraf olan kadınlar içinde işsiz olanların sayısı 2019 araştırmasına göre yaklaşık 3 kat fazladır.

ÇOCUK İÇİN NAFAKANIN KABUL ORANI DAHA YÜKSEK: İncelenen dava dosyalarında müşterek çocukların velayetleri büyük oranda kadınlar tarafından talep edilmiştir. Dosyalardaki nafaka taleplerinin yüzde 62’si kadınlar için tedbir nafakası, yüzde 67’si yoksulluk nafakasıdır. Nafaka taleplerinin ağırlıklı olarak müşterek çocukların ihtiyaçlarına yönelik olduğu gözlenmektedir. Ergin olmayan ortak çocuk bulunan boşanma davası dosyaların yüzde 83’ünde çocuk için tedbir, yüzde 96’sında çocuk için iştirak nafakası talebi bulunmaktadır. Nafaka davalarına ilişkin kararlara bakıldığında çocuklar için yapılan nafaka taleplerinin mahkemeler tarafından kabul oranının kadınların kendileri için talep ettikleri nafakalardan çok daha yüksek olduğu görülmüştür.

ORTALAMA YOKSULLUK NAFAKASI, AÇLIK SINIRININ YÜZDE 6’SI: Enflasyon oranına paralel şekilde artan nafaka taleplerine mahkemeler cevap vermemiş ve nafaka miktarlarında anlamlı bir artış söz konusu olmamıştır. İncelenen dosyaların yüzde 48,72’sinde 501-1500 TL arasında yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir ve bu aralıktaki yoksulluk nafakalarının ortalaması 997,37 TL’dir. Tüm aralıklar için mahkemelerce verilen yoksulluk nafaka miktarlarının ortalaması ise sadece 1.179,40 TL’dir. Bu ortalama mevcut asgari ücretin yüzde 6,9’una karşılık gelmektedir. Ağustos 2024 verilere göre ortalama yoksulluk nafakasının açlık sınırına oranı yüzde 6,21 yoksulluk sınırına oranı yüzde 1,87’dir.

KADIN ŞİDDETTEN KORKTUĞU İÇİN İTİRAZ EDEMİYOR: 2019 araştırmasında nafakanın ödenmemesinin en önemli nedeni nafaka yükümlüsünün isteksizliği olarak gösterilirken, 2024 yılında en önemli neden kadınların, mal varlığı olmayan ya da düzenli çalışmayan erkeğin uygulayacağı şiddetten korktuğu için hakkını arayamaması olarak gösterilmiştir. Gerçekten de ödenmeyen nafakalar için icraya başvurma oranı beş sene içinde yüzde 44,3’ten yüzde 38’e düşmüştür. Mahkemeler tarafından hükmedilen nafakaların yüzde 44’ü nafaka yükümlüleri tarafından ödenmemiştir. Kadınların hükmedilen nafakaları tahsil edememesinin nedeni büyük oranda şiddet tehdididir.