Eşitsiz güç ilişkisinden kaynaklanan kadına yönelik şiddet, sadece bizim değil dünyanın en büyük sorunlarından. Bizde olduğu gibi dünyanın her yerinde de şiddet ve eşitsizlik karşıtı kadın mücadelesi güçlenerek sürmekte. Kadınlar her yerde ayakta. Bir yandan şiddetle mücadele bir yandan şiddetin kaynağı olan eşitsizliğe karşı mücadele yürütülüyor.
ENDONEZYA'DA ERKEN EVLİLİKLE MÜCADELE
Mesela Endonezya’da erken evliliklere karşı yıllardır sürdürülen kampanyalara bir destek de din âlimlerinden geldi. “Kadın Ulemadan Fetva” başlığıyla basına yansıyan habere göre kadın İslam âlimleri evlilik yaşının 18’den aşağı olmaması gerektiği yönünde dini görüş belirtmişler. Hükümete tavsiye niteliğindeki bu fetvaya ihtiyaç yaratan toplumsal gerçeklik bize o kadar benziyor ki… Dünyanın her yerinde kadın sorunlarının “aynılığına” tipik bir örnek…
Endonezya’da evlenme yaşı hukuken 21 olduğu halde kız çocuklar için aile izni ve mahkeme kararıyla bu yaş 16’ya kadar geri çekiliyormuş. Nasıl da tanıdık bildik uygulamalar. Eğitim, çalışma, ekonomik haklarını kullanamaz hale getiren erken evlilikler, en yaygın kadın sorunlarından birisi. Bizdeki gibi hukuki düzenlemeler olduğu halde kanun maddelerine nedense hep kadın aleyhine getirilen istisnalarla eşitsizlik sürdürülüyor.
LÜBNAN'DA CİNSEL ŞİDDET KARŞITI ÇARPICI KAMPANYA
Cinsel saldırı suçlarında mağdur, fail ile evlendiği takdirde suçun yok sayılmasını öngören yasa maddesini değiştirmek istiyor, Lübnanlı kadınlar. Yaygın söylenişiyle tecavüzcüsüyle evlendirilmeye karşı çıkıyorlar. Yaşanan tecavüzün travmasını ömür boyu sürdürmeye mahkum edilişi kadınların, akıl, ahlak ve insaf dışı. İnsan hakları hukukunun ihlali, insan onurunun çiğnenmesi… Evet ama yabancımız değil bu sorun. Lübnan’da çarpıcı, kreatif kampanya ile gündemde tutulan aynı sorun bizim de başımızda değil mi? TCK 302, 301 değişiklikleriyle, çocuğun cinsel istismarı konusunda eski kazanımları kaybetmeye başladığımız hiç aklımızdan çıkmıyor ama hatırlamak isteyenler için tek bir örnek de yeterli.
TBMM'de gece yarısı tecavüz baskını
Sorunlar birbirinin kopyası denecek derecede benzer, dünyanın her yerinde. Ataerkiyi sürdüren, pekiştiren politik ve hukuki uygulamalar da maalesef aynı derecede benzer. O halde çözüm önerileri de çözüm üreten politikalar da benzer olacak. Ünlü Çin özdeyişiyle söylersek gökyüzünün yarısın kadınlar tuttuğu için yeryüzünün politikalarının oluşturulmasında da yarı yarıya kadın sözü, kararı olmalı. Karar mekanizmalarında kadının durumu ise işimizin ne kadar zor olduğunu bir kere daha gösteriyor.
SİYASETTE KADIN
Eşitsizliği yenmek, cinsiyet eşitliğine dayalı yeni toplum düzenine ulaşmak için çift yönlü yaklaşımlarla politika üretme ihtiyacı açık. Hem temelde eğitim, çalışma, ekonomik haklar ve şiddetle mücadeleye ağırlık vermek gerekiyor. Hem de bu konularda politika üretenler, karar vericiler arasında kadın varlığını yükseltmek için özel önlemler almak gerekiyor. Yeni oluşturulan ve tek kadın üyeyle, eşitsiz kurulmuş İnsan Hakları ve Eşitlik kurulunu bir başka yazıya bırakarak siyasette kadını ele alan BM raporunu sizlere sunmak istiyorum bugün. Siyasette kadın varlığı hayati önem taşıdığı için Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından yayınlanan rapora göz atmak gerekli.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) tarafından yayınlanan “Siyasette Kadın 2017” haritasına göre, tüm dünyada hükümet ve parlamentolardaki kadınların sayısı 2016’da düştü. Kadın politikacılar en çok çevre, sosyal politikalar, kadın sorunları gibi alanlarda bakan düzeyinde yer almış. “En az kadın bakan oranının olduğu alanlar ise sırasıyla bilgi ve medya, parlamento işleri, nüfus ve milli güvenlik.”
NÜFUS POLİTİKALARI KADINSIZ BELİRLENİYOR
Ülkemiz açısından yüz karası sonuçları zaten biliyoruz. Hiç girmeyeceğim o konuya. Ama dünya genelinde kadın karar vericilerin bakan düzeyinde en az olduğu alanlardan nüfus üzerine, tüm kadınların söyleyecek çok şeyi olmalı.
Nüfus teşviki ya da nüfus kontrolü hatta devlet desteği olarak uygulanıyorsa aile planlaması bile kadın sorunu olarak kadın gündeminde yer alan konular. Toplum nüfusunu şekillendirmek, kadının hayatını yönetmek ve yönlendirmek anlamına geliyor. Kadının hayatını, doğurganlığını, hatta doğurma biçimlerini konuşup kararlaştıranların sadece erkekler olduğunu görmek inanılmaz rahatsız edici. Bizde böyleydi de tüm dünyada benzer bir yapıyla nüfus politikalarının oluşturulması… Dünya kahvehanelerdeki “erkek muhabbeti” kıvamında kadın doğurganlığını konuşur olmuş. Sözün bittiği yer…
Belki de işin başladığı, başlayacağı yer olmalı. Kadınlar demek ki bundan sonra sadece kürtaj veya sezaryen yasaklarını değil, tümüyle nüfus politikalarını çalışmaya başlamalı.