‘Kadın SES’i’ sosyal medyada yükselecek
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği, kadınların hak ve eşitlik taleplerini yükseltmek amacıyla ‘Kadın SES’i’ projesi başlattı. Dernek Başkanı Gülseren Onanç, Amerika’da kadınların cinsel taciz ve tecavüze karşı sosyal medyada örgütlenerek büyüttükleri ’Me Too’ hareketini hatırlattı, “Türkiye’de de sosyal medyanın etkisini kullanabilmek istiyoruz. Bu yüzden kadın temsilini artıracağız. Projede ilk olarak İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmemesi için karar mercilerine baskı kurulacak” dedi.
ANKARA - SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği ile İsveç merkezli sivil toplum kuruluşu Operation 1325, Türkiye'deki kadınların hak ve eşitlik taleplerini yükseltmek, kamuoyunda farkındalık yaratmak amacıyla ‘Kadın SES’i’ projesini hayata geçirdi.
KADINLARI SOSYAL MEDYADA GÖRÜNÜR KILACAK
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği Kurucu Başkanı ve Kadın SES'i projesi yürütücüsü Gülseren Onanç, kadınların kamusal alandaki temsili gibi geleneksel ve sosyal medyadaki görünürlülüğünün de eşitlikten çok uzak olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de kadınların hak ve eşitlik taleplerine ilişkin kamuoyunda farkındalık yaratılmasına ve aksiyon alınmasına ihtiyaç olduğuna vurgu yapan Onanç, “Kadınlar medyada daha çok kadına yönelik şiddet haberleriyle gündeme geliyor. Diğer haberlerde hak ettiği oranda yer bulamıyor, bu kısıtlı alana da ana akım medyanın erkek egemen dili hükmediyor. Geleneksel mecraların durumu böyleyken, sosyal medya, sesi duyulamayan kadınlara yeni bir fırsat sunuyor” ifadelerine yer verdi.
'ME TOO’ HAREKETİ TÜRKİYE’DE DE YAPILABİLİR
Türkiye’de kadınların sosyal medyada temsilinin de eşit olmadığını söyleyen Onanç, bütün hesaplar içinde kadınların Twitter’da oranının yüzde 21, Facebook’ta yüzde 36 ve Instagram’da ise yüzde 42 olduğunu belirtti. Amerika’da kadınların, cinsel taciz ve tecavüze dikkat çekmek üzere sosyal medyada örgütlenerek büyüttükleri ’Me Too’ hareketini örnek gösteren Onanç, şöyle konuştu:
“Amerika’da başlayan 'Me Too' hareketinin Amerika'yı ve dünyayı nasıl değiştirdiğini gördük. Amerika'da değişmez denen bir dolu kurumu nasıl sarstığını, dokunulmaz denen kişilere nasıl dokunulduğunu gözlemledik. Türkiye’de de sosyal medyanın etkisini kullanabilmek için önce orada var olabilmek lazım. Kadın aktivistler sosyal medyada örgütlenebilir, kadınların sesini daha yüksek bir şekilde duyurabilir. En önemlisi karar mekanizmaları üzerinde baskı kurabilirler."
KADIN SESİ ELÇİLERİ
Projede ilk etapta 20 kadının Kadın SES'i Elçileri olarak 10 ay boyunca sosyal medya kampanyalarının üretilmesinde ve yaygınlaşmasında rol oynayacağını belirten Onanç, hedeflenen temalar arasında son dönemde tartışmaya açılan İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet ve mültecilik gibi sorunlar olacağını ifade etti. Onanç, projeyle amaçlarının sosyal medyada daha çok kadının aktif olmasını sağlamak, kadın kullanıcı sayılarını ve temsiliyetini artırmak olduğunu ifade ederek, “İlk olarak İstanbul Sözleşmesi'nden imzanın çekilmemesine yönelik karar mercileri üzerinde baskı oluşturmayı amaçlıyoruz. Biz kadınların ve kız çocukların insan haklarının korunmasına yönelik kanunların ve yasal altyapının yürürlüğe girmesini sağlamayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda kadınları ve kız çocukları cinsiyete bağlı şiddetten, tecavüz ve diğer cinsel suçlardan korumaya yönelik tedbirlerin alınmasını savunuyoruz” dedi.
'SESİMİZİN ÇIKTIĞI TEK MECRANIN DA ELİMİZDEN ALINMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ'
AK Parti'nin sosyal medya düzenlemesine ilişkin de konuşan Onanç, şu değerlendirmeyi yaptı; “Bu düzenleme bizim haklılığımızı da ortaya koyuyor aslında. Sosyal medya, belirli bir sesin çıkmasına, bilinç oluşmasına ve örgütlenmenin sağlanmasına da hizmet ediyor. Bu yüzden de bu kısıtlamalar getirilmek isteniyor. Biz sesimizin çıktığı tek mecranın da elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz.”