Kadınlar etten ibaret değildir: Fresh
Hulu'da yayınlanan "Fresh", barbarlık göndermeleriyle veganlık vurgusu yaparken bir yandan da ataerkil toplumun kadını yalnızca bir beden olarak görme algısının tepesine bir yumruk gibi iniyor.
*Yazı spoiler içermektedir.
“Etin cinsel politikası aynı zamanda erkeklerin et yemeye ihtiyacı olduğu, hakkı olduğu ve et yemenin yiğitlikle alakalı bir erkek aktivitesi olduğu sanısıdır.”
Etin Cinsel Politikası, Feminist - Vejeteryan Eleştirel Kuram, Carol J. Adams.
Senaryosunu Lauryn Kahn’ın yazdığı, Mimi Cave’in ilk yönetmenlik denemesi olan “Fresh” geçtiğimiz haftalarda dijital yayın plaftormu Hulu’da izleyicilerle buluştu. IMDb’de korku, gerilim ve komedi türlerinde sınıflandırılan film, prömiyerini bağımsız sinemanın en önemli festivallerinden biri olan Sundance Film Festivali’nde yaptı.
Film, flört uygulamaları üzerinden birileriyle tanışmak isteyen Noa’nın buluşmasından önce yaşadığı bıkkınlık ile başlıyor. Buluşma anı gelip çatıyor, dünyanın en saçma konuları konuşuluyor ve her iki taraf da anlaşamayacaklarında karar kılıyor. Modern dünya diliyle söyleyeceksek her iki kullanıcı da birbirini sola kaydırıyor... (Reddedilen erkek ‘ben zaten seni beğenmemiştim’ repliğine başvurarak yapıyor bunu tabii.)
Uygulamalardan ve buluşmalardan artık bir umudu kalmayan Noa, marketin manav reyonunda kendisine esprilerle ‘sataşan’ Steve ile tanışıyor. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi doktoru olan Steve ile flörtleşmelerin ve romantik buluşmaların sonunda hafta sonu uzaklara tatile gitmeye karar veriyorlar. Ancak klişe o ya o gün trafik yoğunluğu bahanesiyle yola çıkamayıp Steve’in evine gidiyorlar. Dağ başında, kuş uçmaz kervan geçmez, telefonların çekmediği bir ev burası da tabii ki.
ROMANTİK FİLMDEN GERİLİME YUMUŞAK GEÇİŞ
Biraz müzik, biraz kokteyl ve geçen 30 dakikalık girişin ardından Noa’nın bayılmasıyla romantik bir filmden yumuşak bir geçişle gerilim filminin içine giriyoruz sonunda. Bir bakıyoruz dört duvar, penceresiz bir oda, Noa’nın kolu zincilerle bağlı. Steve, kendisini öldüreceğini düşünen Noa’ya onu öldürmeyeceğini, en azından ‘bir süre’ öldürmeyeceğini söylüyor.
Daha önce plastik cerrahı olduğunu minik şakalarla söyleyen Steve gerçekten de evinde ‘minik’ operasyonlar yapıyor. Noa’nın dışında iki kadının daha tutulduğu ev ‘modern’ bir mezhaba aslında. Steve, bu kadınları verilen siparişlere göre parça parça keserek insan eti yemeyi seven -ve oldukça zengin- müşterilerine özel paketlerde ve kadınların özel eşyalarıyla satıyor. Birbirlerini göremeyen kadınlar havalandırmadan konuşarak birbirleriyle iletişime geçiyor. Kimi orada kalmaktan zamanın anlamını yitirirken, kimi ise hayatın anlamını yitiriyor.
E haliyle soracaksınız, bu kadınları kimse aramıyor mu diye. Hayır çünkü doktorumuz, ailesi ve kimsesi olmayan kadınları kendine kurban olarak seçiyor. Ancak Noa’nın yakın arkadaşı Mollie, Noa’ya ulaşamayınca çeşitli şekillerde yola koyuluyor.
Başkarakterimiz Noa, diğer ‘kurban’larla iletişime geçtikçe Steve’in kendisine daha farklı bir açıdan yaklaştığını fark ediyor. Böylece belki Steve’in istediği şekilde hareket ederse kurbanlıktan kurtulabileceğini düşünüyor. Noa’nın etin tadını merak ettiğini birkaç kez dile getirmesinin ardından Steve, bir tabağın değerinin yaklaşık 40 bin dolara denk geldiği, insan etli bir akşam yemeği hazırlıyor. İnsan etiyle hazırlanan yemekler birer randevuya dönüşüyor; insanlara ait karaciğerler, göğüsler tabaklarda servis ediliyor... Cinsel bir tatminden ziyade para, ‘erkeklik’ ve gücün ön planda olduğu film, Steve’in güçten zevk alan erkekliği ile ilerlemeye devam ediyor.
Vücut korku filmi türünün usta yönetmenlerinden Julia Ducournau’nun elinde çok daha fazla dramatik ve kanlı bir filme dönüşebilecek kimi sahneler, yönetmenin ilk film denemesi olduğu için gereğinden daha basit kalmış ancak senaryo yeterince akıcı şekilde işlenmiş. Filmin mizah yüklü son sahneleri tamamen bir klişeler yumağı olsa da göze batmıyor.
KADINLAR YALNIZCA ETTEN Mİ İBARETTİR?
Et görmeye bile tahammül bırakmayacak bir hale getiren film, bir yandan barbarlık göndermeleriyle veganlık vurgusu yaparken bir yandan da ataerkil toplumun kadını yalnızca bir beden olarak görme algısının tepesine bir yumruk gibi iniyor.
‘Kurtarıcı’ erkeğin korkup kaçması ve erkek kurtarıcı yerine birbirine düşman edilen kadınların birbirini kurtarmasıyla kadın dayanışmasına da gözünü kırpan “Fresh”, modern dönem ilişkilerini kadın bedeni üzerinden anlatması, “kadınlar yalnızca etten mi ibarettir?” sorusunu derinlemesine irdelemesi, çekimleri ve oyunculuklarıyla son zamanlarda çıkan iyi filmlerden biri.